Gündem, CBT
Sayı 1441, 31 Ekim 2014
Padişah’ın
okuma yazma bilen bir “ümmete” ihtiyacı yoktu.. İllerde ve ilçelerde genellikle
medreseler vardı.. Bir de az sayıda gelişmiş köyde.. Bunların sayısı da
Osmanlının son dönemlerinde artmış olsa gerek, 1700-1800’lerde kaç medrese
vardı? Ama buralarda okuma yazma öğrenmek de herkese nasip olmazdı.
Arkadaşımız, babasının (1912 doğumlu) öyküsünü anlatıyor:
Malatya’nın
bir nahiyesindeki medreseye gitmek istemiş, ama medrese hocası her çocuktan üç
mecidiye istiyormuş. Yoksul oldukları için bu parayı verememişler. Nahiye’den
de ancak 3-5 çocuk oraya gidebilmiş. Anadolu demek yoksulluk demektir! Baba,
kendi çabasıyla daha sonra okuma yazma öğrenmiş, o dönemde diploma-belgeden çok
başarım, bilmen önemli.. Polisliğe geçiyor, eğitimini de Ankara’da Polis
Akademisi’nde tamamlıyor. Türkiye ikincisi olarak mezun oluyor ve diplomasını
alıyor. Cumhuriyet böyle kuruldu!
***
Padişah’ın, “Padişahlık Sistemi”nin
millete yurttaşa da ihtiyacı yoktur.
Düşünün, okuma yazma seferberliği
Avrupa’da 17. yüzyılda başlamıştır! Oysa Osmanlı’da yaprak kımıldamıyordu o
tarihte: 19. yüzyılda, yani “1800 yılında Osmanlı Devleti’nin hiçbir yerinde
okur yazar oranı % 5’i geçmemekteydi ve ülke genelinde ortalama okur yazar
oranı muhtemelen % 1’di… Tanzimat dönemi sonunda Ahmet Midhat Efendi okuma
yazma bilmeyenlerin nüfusun % 90-95’i kadar olduğunu, bunların kalemsiz ve
dilsiz olduklarını yazmaktaydı. (Prof. Dr. Muhteşem Kaynak, Gazi Üniversitesi).
19. yüzyıl ortalarında yetişkinler
arasında okur-yazarlık oranı büyük ölçüde artmış ve %50’lerin üzerine çıkmıştı.
Mesela Almanya, Hollanda, İsviçre ve İskandinavya %70’in; İngiltere, Fransa,
Avusturya ve Belçika %50’nin üzerinde bir okuma yazma oranına erişmiştir.
Kaybettiğimiz yazarımız Oktay Yenal’ın Ulusların Zenginliği ve Uygarlığı-Eğitim Boyutu kitabı, Avrupa’nın bu alanda yaptıklarının çok
iyi bir dökümünü verir ve Osmanlı ile Avrupa uygarlığı arasındaki 300 yıllık
farkı izah eder. Bunu Atatürk de söylemiştir; daha sonra Erdal İnönü de Bilimsel Devrim ve Statejik Anlamı kitabında “300 yıllık gecikme”yi
başka bir açıdan anlatır.
Genç Cumhuriyetin seferberliği
sayesinde, 1927’de okuma yazma oranı yüzde 10.2’ye, 1941’de 3 kata yakın
artarak 27’ye yükseldi.
Cumhuriyet budur! Bütün bireylerin
ülkenin her konuda sorununa katılımıdır. Katkıda bulunmasıdır, çözüm
üretmesidir. Her bireyin ülkeyi yönetme potansiyeline sahip olması ve böyle bir
potansiyelle donatılmasıdır.
Türkiye devrimi, bunun ilk adımını
okuma yazma seferberliğiyle başlattı.
***
Cumhuriyet millet ve yurttaş
demektir. Çoban Sülülerin, köyünden okula gitmek için bazen saatlerce yürümesi,
okuması.. ve Türkiye’nin başına geçmesi demektir Cumhuriyet..
Cumhuriyet, herkese bu fırsatı
veren rejimin adıdır.
Cumhuriyet biziz, herkestir,
doğmamış çocuğun adıdır.
Bu nedenle de, fırsat eşitliğini,
kadınına ve erkeğine aynı olanakları ve eşitliği sunan Cumhuriyet gerçek
anlamıyla Cumhuriyet olabilir. Kadını dışlayan rejimin adı Cumhuriyet olamaz.
Kadın erkek eşitliğinde Türkiye 140
kadar ülke arasında 125. sıradaysa, Cumhuriyet yarımdır..
İslam Cumhuriyeti de olmaz. Bu
kavram da, kadını dışlar, molla egemenliği kurar. Kendi görüşlerinden başka
görüşteki yurttaşlara sistemi kapatan rejimin adı da Cumhuriyet olamaz.
***
Cumhuriyet, neredeyse sıfırdan yurttaş yarattı. Dil sadeleştirildi, latin
alfabesiyle herkesin kolay okuma yazma öğrenmesinin koşulları oluşturuldu.
Bilgi kaynağı Batı’daydı. Düşüncenin, bilimin, teknolojinin tarihi orada ve
Latin alfabesiyle yazılmıştı ayrıca. Bazıları, yeni alfabeye geçişi, hem de
okumuş yazmış iddiasındakiler bile, “millet bir gecede dilsiz bırakıldı”
palavrasıyla kötüler veya düşüncesizliğini ortaya atar. Çünkü parlak bir
laftır, ama boş laftır!
Oysa milletin zaten okuma yazması
yoktu! Millet, Cumhuriyet ile, okuma yazma seferberliğiyle millet ve yurttaş
olmuş, Cumhuriyet rejimi de giysilerini giymeye başlamıştır..
***
Cumhuriyet bayramı kutlu olsun.. Atatürk bu bayramı “Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan
edeceğiz” sözleriyle
başlattı.
Bazı geri zekâlılar “Osmanlıya
özlem”i yalandan da olsa dile getirmiyor mu.. Cumhuriyet ile varoluşlarını bile
inkâr etmiyor mu...
Neyse onların da demokraside bunları
dile getirme özgürlüğü var..
Ama, Cumhuriyet devrimi
tamamlanmamıştır.. Cumhuriyeti pek çok açıdan yarım bırakma çabası içindedir
iktidarlar. Hele hele bugünkü..
Cumhuriyet devrimi, milletin her
ferdinin fiilen katılımını, fırsat eşitliğini ve ayrımsızlığı
gerçekleştirinceye kadar, gerçekten kendi iradesini yönetime fiilen
yansıtıncaya kadar, sürecektir..
Daha yapacak çok iş var... Gelecek
haftaya kadar sevgiyle kalın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder