Murphy
yasalarına göre bu ülkede hepimiz ölebiliriz. Kimse sağ kalmayabilir. Çünkü
herşeyde ters gitme olasılığı son derece yüksektir.
“Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir.” “Bir şeyin bir
kaç şekilde ters gitme olasılığı varsa hep en kötü sonuç doğacak şekilde ters
gider.” “Bir şeyin ters gidebileceği olasılıkları engelleseniz bile, anında
yeni bir olasılık ortaya çıkacaktır.”
Bunlar, Amerikalı mühendis Murphy’nin özdeyişleri diye bilinen,
ama daha çok Murphy yasaları olarak
anılan düşünce sistematiğinden üç ilke..
Murphy yasaları
yaşadıklarımıza çok uyuyor. Ülkemizde o kadar çok şeyde o kadar çok “ters gitme olasılığı” var ki, birinden
kaçsanız mutlaka diğerine yakalanırsınız. Ve genellikle de “en
kötü olasılık” gerçekleşir: ölüm, veya kitlesel ölüm.. Büyük kayıplar.
Murphy yasaları, tam bir
mühendis kafası ürünüdür. Bence Murphy,
“sistemlerin mükemmel işlemesi” gereğini
vurgular bu yasalarıyla. Bir mühendis kurduğu sistemin hesaplarında işin
doğasına, fiziğine, kimyasına uygun olmayan hatalar yaparsa, sistem eninde
sonunda çöker. Mesela apartmanlar..
Yapısında, istatistiğinde, malzemesinde, demirinde bir “hata” yaparsanız, bugün
değilse yarın çöker (sel, deprem vb)..
Ülkemizde herşey ters gidiyor, çünkü
Dikkat edin “bir şeyin ters gitme olasılığı varsa,” diyor yasa.
Evet bizde bir şeyin doğru-düzgün gitme olasılığı
hemen hemen sıfırdır! Yani ters gitme olasılığı bir değil bir kaç tanedir,
birinden kaçsanız diğerine yakalanırsınız. Sonuç hüsrandır. Ters giden bir
durumdan kurtulma şansınız varsa eğer, ülkemizde bu büyük bir raslantıdır,
milli piyangonun en büyük ikramiyesidir. Murphy yasalarına teğet geçer ve
kurtulursunuz.
Madenleri ele alalım: elde bir istatistik bilgi yok.. Bugün çalışmakta olan
madenlerin yüzde kaçında “ters gitme olasılığı” yüksektir, veya düşüktür veya
neredeyse sıfırdır.. Bu bilinmiyor, çünkü çalışma bakanlığının böyle bir derdi
yok.
Madende ölenlerip
çıkarılmasını organize bakanı olarak, ülkenin dört bir yanına koşup duruyor,
Enerji Bakanı ile birlikte. Bunu dört dörtlük yapıyorlar! Dahası itiraflarda
bile bulunuyor maden kapılarında: Bir
madeni kapatsak 50 kişi devreye giriyor ve açmak durumunda kalıyoruz..
Bu şu demektir: Maden
kazalarına biz yol açıyoruz. İşimizi yapmıyoruz. Müfettişlerimiz su baskını
tehlikesi var diyor, biz kapatmıyoruz. Ölümlerden öncelikle de ben sorumluyum..
Hiç kuşkusuz! ma Bakan
bey bu itirafını yapıyor ama mesela Bakanlıktan istifa etmiyor. Çünkü bu ülkede
demokrasi olmadığı için, istifa etme kurumu, geleneği de yok. Baş hırsızlıkların yapıldığı bir ülkede sen
de neden bahsediyorsun, deyin bana!
Yapılacak tek şey: Önce Hepsini Kapatın!
Madenlerde herşey
tepeden tırnağa bozuksa eğer ve hangi madende ne kaza olacak ve kaç kişi
ölecek, hiç bir öngörünüz yoksa, yapacağınız şey şudur: Bütün madenleri
kapatın. Allahın belası kuyuları toptan
kapatın. Soma kazasından sonra bunu önermiştim. Sonra maden ocaklarını tek
tek kontrol edin, tüm önlemlerin alındığı madenlere de tek tek çalışma izni
verin...
Bu yöntemle, Murphy yasalarından kaçınırsınız. Sistemi
baştan düzgün kurarsınız, mühendisçe, kaza ve ölüm olasılıklarını en aza
indirmiş olursunuz.. Radikal ama tek çözüm budur.
Bu süre içinde boşta kalan
emekçilerin ücretlerini hem patrona hem de devlete ödetirsiniz..
“Ben ilan ederim, herkes uyar eksiklerini tamamlar”! Hadi ya hu..
Eksiklikleri tamamlamaktan söz etmiyor yasa, sistemin baştan düzgün
kurulmasından, sistemin çökme olasılığını en aza indiren yeni bir yapıdan
bahsediyor.
Yoksa madenler çökmeye
ve emekçiler ölmeye mahkumdur.
Çünkü sistemin düzgün
işlemesi için hiç bir unsur yoktur.. Tek isteği “ölesiye köle gibi çalıştırmak, en az ücreti vermek ve kısa zamanda
büyük paralar kazanmak” olan katil ruhlu patron tipi madenleri işletiyor.
Önünde hiç bir engel yok. Sigorta parasını vergisini bile gerektiğinde 3-5 yıl
yatırmaz.. Çünkü emekçilerin ve doğanın azgın sömürüsünden elde ettiği bütün
paraları, başka işlere veya bankalara yığar durur, mercedeslere yatırır.
Çocuklarına evler ve arabalar alır..
Sistemi denetleyecek sıfır şey var
Maden işletmesinde kilit
noktada bu adam tipi vardır.
Aslında kilit noktada, devletin, sendikanın ve yasanın olması gerekirken...
Sendika satılmıştır patrona, emekçilerden sakınılan onlara akıtılır. Devlet göz
yumar, gelir eksikleri üstünkörü saptar veya saptamaz, vermemesi gereken süreyi
verir, süre sonunda bile denetlemez.. Derken küt kaza.. Sistemi denetleyecek
hiç bir şey yoktur ortalıkta.
Dayıbaşılık denen alçak sistemi varettiğiniz sürece de, Murphy yasaları en kötü olasılık
olarak işler. 20 kişilik arabaya 47 kişiyi yığar. Çünkü onlar koyun bile
değildir. Koyunlar ona ait olsa, servetidir, korur. Ama minibüse yığdığı kendi
serveti değildir. Amacı en çok para kazanacak sistemi kurmaktır. İşlerin ters
gitme olasılığı yüksektir, en kötüsü gerçekleşir.. Onlarca ölü.
Aslında, minibüsün
devrilmesinden önce, kötü olasılıklar bir bir ardına gerçekleşmektedir, ama
bunu kabul ederiz. Mesela, dayıbaşı daha baştan emekçinin 25 TL’sini cebe atar.
Minibüse, kamyon arkasına vb insanları yığarak da aslında Murphy yasalarını
işletiyorsunuz demektir.
Bu düzen, RTE ve
adamlarının “Bırakınız ölsünler, bırakınız çöksünler, bırakınız, yapsınlar,
bırakınız alabildiğine sömürsünler, bırakınız doğa alabildiğine yokolsun”
sistemidir.
Liboş kapitalizmin, en
aşağılığından..
Ne demişler, hayvan
sahibine göre kişner..
-- 2 Kasım 2014, Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder