SAYFALAR

1 Kasım 2014 Cumartesi

Cumhuriyet, Emekçiler Öldürülsün Diye Kurulmadı

Gazetemizin dünkü sayısında toplumun çeşitli kesimlerinden insanların “Hayalimdeki Türkiye”yi anlattıkları kısa mesajları arasında Soma maden işçisi Sefa Köken’in “alın teriyle çalışmaktan başka bir suçu olmayan” ifadesi, yürek burkutucu ve günümüz utamaz iktidar siyasetine ve namussuz iş hayatına yaptığı göndermelerle düşündürücüydü:
Köle gibi çalışan, hakaretlere gözyuman, hakları verilmeyen, açlık sınırının altında çalışan, çocuklarına insan gibi hayat hazırlayamamanın ezikliği içinde...”... “Madencilerin tek suçu namusuyla çalışmak mı ki, bu kadar bedeli işçiler ödüyor..” diyor ve hayal ettiği Cumhuriyeti de iki cümle ile özetliyorken...
Gümmm... Bu kez Karaman’da bir madeni su basıyor ve 18 namuslu insan daha orada kapalı kalıyor..
İşadamı kılığında, göbekli, iktidarda siyaset yapmış, Sefa Köken’in tarif ettiği tipte bazı sahipler sökün ediyor..
Denklem şu: İşçiler ne kadar ölüme yakın çalıştırılırsa, sahiplerin kasalarında biriktirilen servet de o kadar çok oluyor... İşçilerin ölümleri pahasına, döktükleri benlerce ton ter, yaşadıkları dünyalar kadar korkuların üzerinden kirli paraların istiflendiği ve bambaşka refah dünyalarının kurulduğu bir düzen.. 
Çalışanını ölümün kıyısında yaşatarak kazanılan tüm paralar kirlidir, kanlıdır, ahlaksızdır..
İşçiyi, normal bir iş bulamadığı için ölüm kuyularına mecbur bırakan siyasi ve iktisadi düzen de kirlidir, kanlıdır, ahlaksızdır..
İnsanlarına iş yaratabilse, hiç biri o kuyulara inmeyecek, ölüm oranı yüksek işyerlerinde çalışmayacak ve hiç biri ölmeyecekti.
Ama bu iktidarın siyasi fıtratında emekçilere ölüm koşullarını hazırlamak var..
Her türlü gerekli önlemi alarak, işçisine insan gibi hayat yaşatanlara, kazandıkları helal olsun... Geri kalanların hepsi, haram bir hayat sürdüklerini bilsinler. Hayır, dinden imandan değil, vicdandan bahsediyorum... Bu yoksa, zaten sen de yoksun, canın cehenneme! Ama diyeceksiniz ki, para sözkonusu olunca vicdan mı kalır. Hayır kalır!

İKİ SEÇENEK VAR, ÜÇÜNCÜSÜ YOK
Madenlerde şu yapılmalı:
İlki: Çalışanların kazançları ile madeni işletenlerin kazancı arasında normal orantı olmalı.. Bunun de denetim mekanizmaları kurulur. Somalı Sefa Köken’in sözünü ettiği sarı sendikacılar kovalanır, işçi konseyleri oluşur.. Patron bilir ki, benim kazancım şu kadar olacaktır. Daha fazla kazanç, herkesin ortak katkısı ile mümkündür.
İkinci seçenek şudur: Patron Soma’da görüldüğü gibi yasal dayatmaların kazançlarını sınırlandırıldığını gördüğünde madeni kapatabiliyor ve şantaja başvuruyor, işçilere yine kendi kurallarını dayatıyor. Devlet, bu madenleri devralır, adam gibi kendi işletir. Yok kârlı olmazmış falan, bırakın bir insan düşmanlığını, paraseviciliği veya para ve kâr tapınıcılığını.. Madene ihtiyacın varsa adam gibi çalıştırırsın, toplumsal yararını gözetirsin.. Yoksa, kapatırsın ebedi olarak...
Anlıyor musun iktidar! Biliyorum, böylesini anlamak senin fıtratında bulunmuyor!
Yoksa, edelim madenlere, ölümlerin sırtından dikilen gökdelenlere.. Pahalıya çalışırırsak rekabet gücünü kaybederiz, diyen düşüncenin içine..
Ölümün işin fıtratında olduğunu söyleyen sözlere ne yapacaklarını da, okurlarıma bırakıyorum..
Cumhuriyet, bir kirli düzen kurulsun, namuslu emekçiler madenlerde ve iş kazalarında ölsün, namussuzlar siyasetle işbirliği ve alvergülüm ilişkileri içinde iyi yaşasın diye kurulmadı.
Cumhuriyet, hırsızlar soyguncular, Cumhuriyetin tepesine tünesin diye de kurulmadı.
Bunun için mi vatan için savaştılar şehit oldular.
Hırsızlar, emekçi katilleri ülkenin heryerine eğemen olsun, iyi yaşasın diye mi...
Emekçiler, yurttaşlar bunun için mi cephelerde savaştılar, kırıldılar..

--28 Ekim 2014 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder