SAYFALAR

4 Kasım 2014 Salı

“Alan Hakimiyeti”ni PKK'ya Kaybetme ve Seçim Stratejis

Bu askeri bir terminolojidir (veya futbol-basketbol). “Savaş alanı” üzerinde belirleyici üstünlüğe sahip olan “mücadeleyi” kazanır. Çünkü “maçı” veya savaşı yönlendirici duruma yükselir. İçişleri Bakanı Efkan Ala bu sözü dile getirdi, üstelik “alan hakimiyetini kaybettik” diyerek. “Alan”, bütün Türkiye’dir!.. Tam şöyle diyor:
Alan hakimiyetini kaybettiğimiz zamanlar oldu. Kırsalda terör baskısı arttı şehirlere inmeye başladılar. Şehirlerde de hakim olmaya başladılar. Biz buna müsaade etmeyeceğiz. Aldığımız önlemleri göreceksiniz. Alanda PKK hakimiyeti var gibi bir durumdayken seçime gidilmez. Biz kamu düzenini sağlayacağız ve seçime o atmosferde gideceğiz”..
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da “Öcalan eylem emirleri vererek kendi gücünü test ediyor” dedi.
***
Ala ile başlayalım: Bu sözleri iktidarın kesin kararı ise, Haziran 2015’teki genel seçimlere kadar önemli olaylar yaşayacağız demektir. Yasaları ağırlaştırıcı, özellikle gösterileri yasaklayıcı, hak ve özgürlükleri namlunun ucuna sürecek karar tasarılarının bir nedeni bu.
İki yıldır süren “çözüm süreci”nin sonucuyla karşı karşıyayız. Bu süreç tamamen PKK’nın tam anlamıyla lehine çalıştı. Efkan Ala PKK’nın kentlerde örgütlenmesinden bahsediyor. Zatan örgütlerg vardı da, daha taktik ve stratejik örgütlenmelerini yapılandırdılar, diyelim. PKK derken, burada üçlü yapısının kazançlı durumundan bahsediyoruz tabii.

ÜÇLÜ YAPININ KAZANÇLARI BÜYÜK
a) Öcalan hapishane koşullarını iyileştirdi, başmüzakareci oldu, iktidar çok önemli durumlarda aman Öcalan yaman Öcalan bize bir yardım diye kapısını çaldığı ve olayları durdurduğu acil imdat kapısı oldu.
b) Kandil, yani PPK’yi yöneten askeri güç, bu süreçte derin nefesler aldı, yeni katılımlarla büyüdü ve güçlendi. Kent örgütlenmelerini ilerletti. Üstelik Kürt bölgelerinde askerlere yönelik suikast ve cinayetleri devreye soktu.. (*)
Mesaj 1: “Buraları bizim, Kürdistan, işgalci ordu çek git buradan!”
Mesaj 2: İstediğim zaman ortalığı karıştırırım, sana meydan okuyorum
c) Bu bütünleşik yapının siyasi ayağının (HDP) kazancı da azbuz değil. Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile büyük atılım yaptılar (Her ne kadar ayaklanma çağrısı ile özlerine geri dönüp kazandıkları itibarı geri iade etseler bile).. En azından kentlerde ayaklanma çağrıları ile isyanları yönetici pozisyonuna yükseldiler..
Hükümete gelince: Seçim süreçlerindeki göreceli ateşkesin sağladığı çatışmasızlık ortamıyla, önemli ölçüde oy devşirdi, kazancı bu. Ama “çözüm sürecinin” geldiği noktada sanki deniz bitti gibi.
Hep yazdık yeni bir çözüm süreci başladı..
Tabii kurulan masa orada duruyor.. Onun kalkmasını beklemeyin, sadece masaya oturacaklar arasında yeni pazarlık konuları söz konusu.

SEÇİM STRATEJİSİ MİLLİYETÇİLİK VE MHP Mİ?
Bu yeni durumun belirleyici itici gücü ise Kobali ve çevresinde oluşan uluslararası ittifak. Kobali, aynı zamanda Türk ve Suriye bölgelerini birleştirme projesinin da adı oldu.
Kobali, bu nedenle Kürt silahlı ve siyasi hareketinin ülkemizde bir numaralı “dayanışma” ve propaganda konuluğuna yükseltildi.
ABD ve Batı, Kobali üzerinden PKK’ya da resmiyet ve meşruluk kazandırma aşamasına geldi dayandı.
Yeni durum bu.
AKP geldiği noktada içine düştüğü çaresizliği, zorbalık yasalarıyla aşmayı planlıyor.
Bu nokta, seçim stratejisini de belirleyici olacak gibi: Her seçimde yaptığı gibi milliyetçiliğe kayacak.
Eğer bunu yüksek dozda planlıyorlarsa, seçim hedeflerinin MHP’yi Meclis dışında bırakma olduğu kesindir.
Bu durumda MHP’nin miletvekilliklerinden büyük çoğunluğunu da devşirmiş olacaklar..

(*) Şimdi şöyle bir moda var: Medyada pompalanıyor:
Bu suikastleri “derin devlet” devreye sokuyor, asker bu konuda açıklamalar yaparak söz hakkı alıyor, belki de asker yeni bir jitem kurdu, suikastler yaparak kendi askerlerini öldürüyor ve çözüm sürecini baltalıyor.
Bunları dinledikçe gülsem mi yoksa ağlasam mı bilemiyorum, üstelik siyaset izleyen medyaya!
Düşünceleri şu: PKK böyle bir şey yapmaz bu süreçte.. Ama niye yapmasın sorusuna da bir yanıtları yok.
Ayrıca, Ordu vb bütünün artık RTE tarafından tam kontrol edildiğinin farkında olmayabilirler mi..  Ama yeni bir “derin devlet örgütü” varsa, bu ancak iktidara bağlı çalışabilir.

---3 Kasım 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder