Bu askeri bir terminolojidir (veya
futbol-basketbol). “Savaş alanı” üzerinde belirleyici üstünlüğe sahip olan
“mücadeleyi” kazanır. Çünkü “maçı” veya savaşı yönlendirici duruma yükselir.
İçişleri Bakanı Efkan Ala bu sözü
dile getirdi, üstelik “alan hakimiyetini
kaybettik” diyerek. “Alan”, bütün Türkiye’dir!.. Tam şöyle diyor:
“Alan
hakimiyetini kaybettiğimiz zamanlar oldu. Kırsalda terör baskısı arttı
şehirlere inmeye başladılar. Şehirlerde de hakim olmaya başladılar. Biz buna
müsaade etmeyeceğiz. Aldığımız önlemleri göreceksiniz. Alanda PKK hakimiyeti var gibi bir durumdayken
seçime gidilmez. Biz kamu düzenini sağlayacağız ve seçime o atmosferde
gideceğiz”..
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da “Öcalan
eylem emirleri vererek kendi gücünü test ediyor” dedi.
***
Ala ile başlayalım: Bu sözleri iktidarın kesin kararı
ise, Haziran 2015’teki genel seçimlere kadar önemli olaylar yaşayacağız
demektir. Yasaları ağırlaştırıcı, özellikle gösterileri yasaklayıcı, hak ve
özgürlükleri namlunun ucuna sürecek karar tasarılarının bir nedeni bu.
İki yıldır süren “çözüm
süreci”nin sonucuyla karşı karşıyayız. Bu süreç tamamen PKK’nın tam
anlamıyla lehine çalıştı. Efkan Ala PKK’nın kentlerde örgütlenmesinden
bahsediyor. Zatan örgütlerg vardı da, daha taktik ve stratejik örgütlenmelerini
yapılandırdılar, diyelim. PKK derken, burada
üçlü yapısının kazançlı durumundan bahsediyoruz tabii.
ÜÇLÜ YAPININ KAZANÇLARI BÜYÜK
a) Öcalan hapishane koşullarını iyileştirdi,
başmüzakareci oldu, iktidar çok önemli durumlarda aman Öcalan yaman Öcalan bize bir yardım diye kapısını çaldığı ve olayları
durdurduğu acil imdat kapısı oldu.
b) Kandil, yani PPK’yi yöneten askeri güç, bu süreçte
derin nefesler aldı, yeni katılımlarla büyüdü ve güçlendi. Kent
örgütlenmelerini ilerletti. Üstelik Kürt bölgelerinde askerlere yönelik suikast
ve cinayetleri devreye soktu.. (*)
Mesaj 1: “Buraları
bizim, Kürdistan, işgalci ordu çek git buradan!”
Mesaj 2:
İstediğim zaman ortalığı karıştırırım, sana meydan okuyorum
c) Bu bütünleşik yapının siyasi ayağının (HDP) kazancı
da azbuz değil. Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile büyük atılım yaptılar (Her ne
kadar ayaklanma çağrısı ile özlerine geri dönüp kazandıkları itibarı geri iade
etseler bile).. En azından kentlerde ayaklanma çağrıları ile isyanları yönetici
pozisyonuna yükseldiler..
Hükümete
gelince: Seçim süreçlerindeki göreceli ateşkesin
sağladığı çatışmasızlık ortamıyla, önemli ölçüde oy devşirdi, kazancı bu. Ama
“çözüm sürecinin” geldiği noktada sanki deniz bitti gibi.
Hep yazdık yeni bir çözüm süreci başladı..
Tabii kurulan masa orada duruyor.. Onun kalkmasını
beklemeyin, sadece masaya oturacaklar arasında yeni pazarlık konuları söz konusu.
SEÇİM
STRATEJİSİ MİLLİYETÇİLİK VE MHP Mİ?
Bu yeni durumun belirleyici itici gücü ise Kobali ve
çevresinde oluşan uluslararası ittifak. Kobali,
aynı zamanda Türk ve Suriye bölgelerini birleştirme projesinin da adı oldu.
Kobali, bu nedenle Kürt silahlı ve siyasi hareketinin
ülkemizde bir numaralı “dayanışma” ve propaganda konuluğuna yükseltildi.
ABD ve Batı, Kobali üzerinden PKK’ya da resmiyet ve
meşruluk kazandırma aşamasına geldi dayandı.
Yeni durum bu.
AKP geldiği noktada içine düştüğü çaresizliği,
zorbalık yasalarıyla aşmayı planlıyor.
Bu nokta, seçim stratejisini de belirleyici olacak
gibi: Her seçimde yaptığı gibi milliyetçiliğe kayacak.
Eğer bunu
yüksek dozda planlıyorlarsa, seçim hedeflerinin MHP’yi Meclis dışında bırakma olduğu
kesindir.
Bu durumda MHP’nin miletvekilliklerinden büyük
çoğunluğunu da devşirmiş olacaklar..
(*) Şimdi şöyle bir moda var: Medyada pompalanıyor:
Bu suikastleri
“derin devlet” devreye sokuyor, asker bu konuda açıklamalar yaparak söz hakkı
alıyor, belki de asker yeni bir jitem kurdu, suikastler yaparak kendi
askerlerini öldürüyor ve çözüm sürecini baltalıyor.
Bunları dinledikçe gülsem mi yoksa ağlasam mı
bilemiyorum, üstelik siyaset izleyen medyaya!
Düşünceleri şu: PKK böyle bir şey yapmaz bu süreçte..
Ama niye yapmasın sorusuna da bir yanıtları yok.
Ayrıca, Ordu vb bütünün artık RTE tarafından tam
kontrol edildiğinin farkında olmayabilirler mi.. Ama yeni bir “derin
devlet örgütü” varsa, bu ancak iktidara bağlı çalışabilir.
--- 3 Kasım 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder