Dünün en önemli
haberlerinden biri, RTE’nin Büyük Türk Büyükleri mertebesine yükselttiği,
kendine bağlı Başbakanlık kurumunu yöneten Davutoğlu’nun gittiği Amasya’ya
polisin esnaf içinde kimlik yoklaması
yapması, vatandaşlık numaralarını GBT’den araştırması..
Bu kadar hızla
bir polis devleti düzeyine geçişin yapılacağını düşünmemiştim. Güvenlik
önlemleri tamam da, Davutoğlu’nun geçeceği yollarda esnafın kimlik
soruşturmasına uğraması ne demek?
Makul Şüphe’yi,
siyasi iktidarın tüm yurttaşlar için epey bir zamandır uygulamaya soktuğunu
görüyoruz. Henüz “iç güvenlik yasa
tasarısı” resmen Meclis’te yasalaşmadan, maddelerine işlerlik
kazandırıldı.. Amasya’daki uygulama, Makul Şüphe’nin içeriğinin ve ruhunun
anlamını dışa vuruyor: Aksi
kanıtlanıncaya kadar herkes şüphelidir, herkes terörist olabilir, öyle
olmadığını ya kendisi kanıtlayacak ya da güvenlik güçleri soruşturarak
görecek.. Şüphe esas..
Hükümetin değil
bir kaç milletvekilinin önerisi olarak Meclis’e getirilen yeni iş güvenlik
tasarısının ardında esas RTE’nin bulunduğunu varsayabiliriz. RTE ile Davutoğlu
da birlikte, hükümeti safdışı bırakarak, doğrudan bir grup milletvekilini
kullandıkları görülüyor. Tasarı, AKP’nin özgürlükleri sürekli olarak
baskılayan, kısıtlayan veya görünüşte varmış gibi gösteren özgürlük düşmanı
ruhunu ve politikasını hemen her fırsatta, giderek daha çok önplana çıkartıyor.
RTE, 4+4+4
yasasını da, Milli Eğitim Bakanlığı’nı devre dışı bırakarak, İmam Hatip
Mezunları Derneği ve bazı milletvekilleri ile birlikte yapmıştı.
Davutoğlu ve
rejimin adamları, yasa tasarılarının haklılığını savunmak için, gösterilere
maskeleriyle katılanları örnek veriyor. Eğer
maske takıyorsa yasadışı bir iş yapıyor veya yapacak, kendisini gizliyor
demektir diyor. Ama maskelilere izin vermemek için yeni bir yasaya
gereksinimleri yok.. Maskelileri sadece bahane için kullandıkları açık.
Beşir Atalay
da halkımızın bu yasa ile mağdur olmayacaklarının altını çiziyor! Bu ne demek?
Siyaseti genellikle aktif öncü kesimler yürütür, bu kesimler de parti vb olarak
örgütlenmiştir. Atalay, “halka” adeta diyor ki, biz göstericileri ezeceğiz, bu yasa ile sana bir zarar gelmez.
Amasya’daki
Davutoğlu uygulaması ise, aslında herkesi şüpheli gördüklerinin kanıtı. İktidar
ve adamlarının dışında herkes şüphelidir, sonra bu şüphe adım adım piramidin
üst kesimlerine tırmanır. Önemli olan, Tek Adam ve iktidarda kalmasının
güvenliğidir.
İktidarın İki
Esir Durumu
İç güvenlik
tasarısı yasalaşacak. Sürekli bir olağanüstü durum yaşayacağız bundan sonra..
Çünkü, iktidarın politikaları giderek bunu zorunlu kılıyor. Toplumun daha sıkı
gözetim altına alınmasının öncelikli gerekçesi, dış politika uygulamalarının
doğurduğu sonuçlardır. Bunların başında
şüphesiz IŞİD ve Suriye politikası geliyor. IŞİD içimizdedir, RTE-Davutoğlu
ikilisi bu durumu doğurdular, adeta esir de alındılar. Gözükara bir köktendinci
örgütün yaratabileceği tehdidi, Suriye ve Irak’ta görüyoruz.
İkincisi,
çözüm süreci politikasında gelinen nokta, PKK’nin somut sonuçlar beklentisine
gelip dayandı. Kobali ile içeride yarattıkları olaylar, yapabileceklerinin
önprovası olarak kabul edilebilir. İktidar, “idare ederim, oya tahvil ederim” politikasının sonuna geldi; bu
anlamda da kendi “çözüm süreci”nin esiri haline geldi..
PKK kanadını
güçlendiren diğer bir olgu ise, ABD ve Avrupa’nın dolaylı-dolaysız, PKK ile
ittifaka gidebileceğinin işaretlerinin giderek artmasıdır. ABD’den eski bakan
yardımcısının dünkü Cumhuriyet’te Leyla
Tavşanoğlu’a söyledikleri nettir: AKP
iktidarı IŞİD’e karşı PKK ile bile güçbirliğine gitmelidir.
PKK, terör
örgütü olmaktan resmen çıkartılma aşamasındadır. Artık bu yeni durum, IŞİD’in
gerçekten ABD için bir numaralı güvenlik sorununa yükseltilmesinin sonucu mu,
yoksa ABD ve Avrupa’nın, dünyada neredeyse resmiyet kazanan PKK ve hedeflerini
kabul etmesini, Kobani bahanesiyle açıklaması mı.. Bilmiyorum.
Ama,
RTE-Davutoğlu ile ipleri resmi olmayan bir şekilde kopardıklarının ortaya
çıkması, ABD’nin PKK konusunda ellerini serbest bıraktığı anlamına da
gelebilir.
“Yüzde 50’yi
Evlerinde Zor Tutuyorum”
İç güvenliğin
giderek ön plana çıkmasının diğer bir nedeni de, ekonomide artık giderek
başarızlıklarının tescil edilmeye yönelmesini sayabiliriz. Ekonomide gelinen
nokta, ciddi sonuçlara yol açabilir.
Tabii,
RTE-Davutoğlu, bütün bu rahatsızlıkların ciddi bir şekilde sokağa yansıması
durumunda, polisiye önlemlerinin yanısıra, elinin altındaki tuttuğu diğer gücü,
sopalı taraftarlarını veya haydutlarını da vitrine daha çok çıkartacaktır.
Sopalılar,
sözde “halkın tepkisi” olarak
gösterilecek, ama gerçekte ise iktidar tarafından örgütlenmiş paramiliter
güçleri olacaktır. Bu tehlikeli politikanın, sonuçta halkın birbirine
kırdırılması gibi, felaket bir amaca hizmet edecektir..
RTE’nin kafası,
“yüzde
50’yi evlerinde zor tutuyorum” düşüncesinin işgali altında olduğunu hiç
unutmayalım..
RTE Türkiye’yi
yokuşa tırmandırıyor..
---20 Ekim 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder