SAYFALAR

21 Ekim 2014 Salı

Makul Şüphe, Amasya’da

Dünün en önemli haberlerinden biri, RTE’nin Büyük Türk Büyükleri mertebesine yükselttiği, kendine bağlı Başbakanlık kurumunu yöneten Davutoğlu’nun gittiği Amasya’ya polisin esnaf içinde kimlik yoklaması yapması, vatandaşlık numaralarını GBT’den araştırması.. 
Bu kadar hızla bir polis devleti düzeyine geçişin yapılacağını düşünmemiştim. Güvenlik önlemleri tamam da, Davutoğlu’nun geçeceği yollarda esnafın kimlik soruşturmasına uğraması ne demek?
Makul Şüphe’yi, siyasi iktidarın tüm yurttaşlar için epey bir zamandır uygulamaya soktuğunu görüyoruz. Henüz “iç güvenlik yasa tasarısı” resmen Meclis’te yasalaşmadan, maddelerine işlerlik kazandırıldı.. Amasya’daki uygulama, Makul Şüphe’nin içeriğinin ve ruhunun anlamını dışa vuruyor: Aksi kanıtlanıncaya kadar herkes şüphelidir, herkes terörist olabilir, öyle olmadığını ya kendisi kanıtlayacak ya da güvenlik güçleri soruşturarak görecek..  Şüphe esas..
Hükümetin değil bir kaç milletvekilinin önerisi olarak Meclis’e getirilen yeni iş güvenlik tasarısının ardında esas RTE’nin bulunduğunu varsayabiliriz. RTE ile Davutoğlu da birlikte, hükümeti safdışı bırakarak, doğrudan bir grup milletvekilini kullandıkları görülüyor. Tasarı, AKP’nin özgürlükleri sürekli olarak baskılayan, kısıtlayan veya görünüşte varmış gibi gösteren özgürlük düşmanı ruhunu ve politikasını hemen her fırsatta, giderek daha çok önplana çıkartıyor.
RTE, 4+4+4 yasasını da, Milli Eğitim Bakanlığı’nı devre dışı bırakarak, İmam Hatip Mezunları Derneği ve bazı milletvekilleri ile birlikte yapmıştı.
Davutoğlu ve rejimin adamları, yasa tasarılarının haklılığını savunmak için, gösterilere maskeleriyle katılanları örnek veriyor. Eğer maske takıyorsa yasadışı bir iş yapıyor veya yapacak, kendisini gizliyor demektir diyor. Ama maskelilere izin vermemek için yeni bir yasaya gereksinimleri yok.. Maskelileri sadece bahane için kullandıkları açık.
Beşir Atalay da halkımızın bu yasa ile mağdur olmayacaklarının altını çiziyor! Bu ne demek? Siyaseti genellikle aktif öncü kesimler yürütür, bu kesimler de parti vb olarak örgütlenmiştir. Atalay, “halka” adeta diyor ki, biz göstericileri ezeceğiz, bu yasa ile sana bir zarar gelmez.
Amasya’daki Davutoğlu uygulaması ise, aslında herkesi şüpheli gördüklerinin kanıtı. İktidar ve adamlarının dışında herkes şüphelidir, sonra bu şüphe adım adım piramidin üst kesimlerine tırmanır. Önemli olan, Tek Adam ve iktidarda kalmasının güvenliğidir.

İktidarın İki Esir Durumu
İç güvenlik tasarısı yasalaşacak. Sürekli bir olağanüstü durum yaşayacağız bundan sonra.. Çünkü, iktidarın politikaları giderek bunu zorunlu kılıyor. Toplumun daha sıkı gözetim altına alınmasının öncelikli gerekçesi, dış politika uygulamalarının doğurduğu sonuçlardır. Bunların başında şüphesiz IŞİD ve Suriye politikası geliyor. IŞİD içimizdedir, RTE-Davutoğlu ikilisi bu durumu doğurdular, adeta esir de alındılar. Gözükara bir köktendinci örgütün yaratabileceği tehdidi, Suriye ve Irak’ta görüyoruz.
İkincisi, çözüm süreci politikasında gelinen nokta, PKK’nin somut sonuçlar beklentisine gelip dayandı. Kobali ile içeride yarattıkları olaylar, yapabileceklerinin önprovası olarak kabul edilebilir. İktidar, “idare ederim, oya tahvil ederim” politikasının sonuna geldi; bu anlamda da kendi “çözüm süreci”nin esiri haline geldi..
PKK kanadını güçlendiren diğer bir olgu ise, ABD ve Avrupa’nın dolaylı-dolaysız, PKK ile ittifaka gidebileceğinin işaretlerinin giderek artmasıdır. ABD’den eski bakan yardımcısının dünkü Cumhuriyet’te Leyla Tavşanoğlu’a söyledikleri nettir: AKP iktidarı IŞİD’e karşı PKK ile bile güçbirliğine gitmelidir.
PKK, terör örgütü olmaktan resmen çıkartılma aşamasındadır. Artık bu yeni durum, IŞİD’in gerçekten ABD için bir numaralı güvenlik sorununa yükseltilmesinin sonucu mu, yoksa ABD ve Avrupa’nın, dünyada neredeyse resmiyet kazanan PKK ve hedeflerini kabul etmesini, Kobani bahanesiyle açıklaması mı.. Bilmiyorum.
Ama, RTE-Davutoğlu ile ipleri resmi olmayan bir şekilde kopardıklarının ortaya çıkması, ABD’nin PKK konusunda ellerini serbest bıraktığı anlamına da gelebilir.

“Yüzde 50’yi Evlerinde Zor Tutuyorum”
İç güvenliğin giderek ön plana çıkmasının diğer bir nedeni de, ekonomide artık giderek başarızlıklarının tescil edilmeye yönelmesini sayabiliriz. Ekonomide gelinen nokta, ciddi sonuçlara yol açabilir.
Tabii, RTE-Davutoğlu, bütün bu rahatsızlıkların ciddi bir şekilde sokağa yansıması durumunda, polisiye önlemlerinin yanısıra, elinin altındaki tuttuğu diğer gücü, sopalı taraftarlarını veya haydutlarını da vitrine daha çok çıkartacaktır.
Sopalılar, sözde “halkın tepkisi” olarak gösterilecek, ama gerçekte ise iktidar tarafından örgütlenmiş paramiliter güçleri olacaktır. Bu tehlikeli politikanın, sonuçta halkın birbirine kırdırılması gibi, felaket bir amaca hizmet edecektir..
RTE’nin kafası, “yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyorum” düşüncesinin işgali altında olduğunu hiç unutmayalım..

RTE Türkiye’yi yokuşa tırmandırıyor..
---20 Ekim 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder