Kurultay.. Ve... iktidarın
32.Kattan büyük düşüşü ile bu konuda “sosyal demokrat politika’ üzerine..
Madem
Kurultay’a gittik, o zaman üçüncü yazıyla bitirelim... Ama önce şu Mecidiyeköy’de yaşadığımız büyük işçi
katliamı üzerine bir kaç söz edemeden yüreğim rahat etmeyecek...
RTE/Davutoğlu’nun
“Yeni Türkiye”sinin 12 yıldır yarattıkları en önemli özelliklerinden biridir Ucuz Canlar Ülkesi.. Türkiye’nin en pahalı işyeri ve lüks
oturma yerlerinin yapıldığı, Mecidiyeköy’deki yoğunluğu bir kaç kat arttıracak
ve bölgenin içine daha da edecek inşaatlarda çalışanların yaşadıkları yerlerin
fotoğraflarını izliyorum.. Tek kelimeyle rezilane, insan onuruna yakışacak hiç
bir yönü yok. En pahalı inşaat ile en ucuz işçi maliyeti arasındaki ilişkiyi
anlatıyor hepsi.. İkisi arasındaki makasın açıklığı, hem sömürü düzeyinin hem
vahşi kapitalizmin inşaat alanındaki insan utanmazlığının yüksekliğini
gösteriyor.
Aslında
ters orantı olması gerekmez mi:
İnsan
der ki, yahu buradan müthiş paralar
kazanacağım, bu inşaatte çalışan iişçilere de, inşaatın lükslüğüne ve
getireceği kazanca yakışır bir yaşam alanı kurayım.. Patronun böyle asla
düşünmeyeceğini söylediğinizi duyar gibiyim.. Zaten, utansınlar diye
yazıyorum...
Torunlar’ın
patronu şirketine toz kondurmazmış.. Tabii, iş kazalarında suç, “ne kadar eğitim verirsen ver suç kurallara
uymayan işçilerde” olabilir ancak, evet evet!!.. Şirketim borsada benim kötü şey söyletmem! Batsın diyeceğim ama
suça girebilir bu nedenle demiyorum!.. Biliyorum, işçiler seni ve adamlarını
suçlu duruma düşürmek için, şirketinin mükemmel asansörünü bozarak düşmesini
sağladılar.. Aslında olsa olsa bu bir intihar olabilir!
Gözümün
önünde, 300’ün üzerinde maden işçisinin katledildiği Soma’nın patronu geliyor..
O da şirketime toz kondurmam demişti. Hepsi aynı kumaştan .. Ve de tabii, ölüm işin fıtratında var diyen siyasi
patronları.. Soma ile Mecidiyeköy katliamı ne kadar çok birbirine benziyor..
Kafa yapısı, işçiye karşı aşağılık muamele, iş güvenliği konusunda
vurdumduymazlık, çeşitli kez bozulan asansörü seyir..
Düşünün,
inşaatte 24 saat çalışma izni alan, bir an önce bitirip gelsin parrrraaalar diye avucunu oğuşturan bir iş ahlaksızlığı
anlayışı, ikide bir bozulan asansörü tamir ettirecek zaman ayırabilir mi!
Hayır; yoksa 24 saat çalışmayı gerçekleştiremez adamlar..
ÖLÜME DEĞİL YAŞAMA
SAHİP ÇIKIN
İş
cinayetleri, muhalefetin büyük bir
politika üretmesini bekliyor.. İktidar, yarattığı iş güvensizliği siyasi
ortamı ile, iş güvenliği alanını da istila etmiş tarumar etmiş durumda..
Mesela
muhalefetin bu konuda izleyeceği bir politika yok mu.. Yok yok, açıklama
yapıyorlar, kaza yerine gidiyorlar, demeçler veriyorlar.. İyi güzel de bu bir politika değil.. İş kazalarını sürekli
gündemlerine almalılar.. Çeşitli iş yerlerine girip, sendikalarla aktif bir
izleme/gözleme süreci geliştirip, kazaları önceleyecek ve önlemler alınmasının
teşvik edecek politikalardan bahsediyorum.. Bu alanda yoğun mücadele yöntemleri
geliştirerek, hem gelişirsin hem halkı savunursun ve iktidarı da
sıkıştırırsın..
Yani
muhalefet, ölüye değil yaşama sahip
çıkmalı öncelikle..
Bırakın yüksek
politikaları, aşağıya bakın, orada neler oluyor neler!
İnsan da orada, sağlık da orada, can da orada, iktidar da, sosyal / demokrat
parti de orada!
Ama
muhalefetin bu parti örgütlenmesi anlayışı ile sosyal demokrat ideolojinin
örtüşmesi mümkün mü?
ÇALIŞSALAR
PARTİ İKTİDAR OLUR
Bir
ana baba günü, büyük bir renklilik, yüzlerce güzel ve güler yüz.. Türkiye’nin
dört bir yanından, delege olmadığı halde havayı solumak ve umudunu tazelemek
için gelen çok sayıda insan...
Şüphesiz,
liderlik savaşından sonra en büyük mücadele Parti Meclisi’e girmek, 500’e yakın
başvuru ama 60 kişi seçilecek.. Kıran kırana..
Kartlar,
afişler, standlar, tişörtler, bayraklar.. Bir panayır yeri..
Bir partili
kolumdan çevirdi: Orhan Bey, kendileri
için iki gündür ne kadar çalıştıklarını görüyorsun, bu emeklerini halk içinde
parti için gösterseler, CHP iktidar olurdu..
Şüphesiz o
kadar değil, ama önemli bir doğruluk payı içermiyor mu bu sözler?!
***
Kılıçdaroğlu ve
ekibinin önünde seçime kadar 9 ay kadar zaman var. Ve iktidarın yeni anayasa
bastırması..
Bunu boşa
çıkarmanın tek yolu, yüzde 30’un üzerinde oy almaları. Oyunu koruyan veya bir
puan artıran bir parti yönetim, kendi beklentilerini bilemem, ama Türkiye’nin
beklentilerine ve iktidarın istila planlarını engellemeye asla yanıt
veremez....
Bunu nasıl
yapacaklar? Hırsızlık söylemleriyle mi yoksa ağırlıklı olarak iktidarın
yarattığı sorunlara sahip çıkarak, güçlü bir seçenek ortaya koyarak, iktidar
saflarında ağır gedikler açarak mı.. Ağır top ateşleriyle bu mümkün..
--- 8 Eylül 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder