SAYFALAR

9 Eylül 2014 Salı

İiktidarın 32.Kattan büyük düşüşü ve “Kendileri İçin Çalıştıkları Kadar Parti İçin..”

Kurultay.. Ve... iktidarın 32.Kattan büyük düşüşü ile bu konuda “sosyal demokrat politika’ üzerine..

Madem Kurultay’a gittik, o zaman üçüncü yazıyla bitirelim... Ama önce şu Mecidiyeköy’de yaşadığımız büyük işçi katliamı üzerine bir kaç söz edemeden yüreğim rahat etmeyecek...
RTE/Davutoğlu’nun “Yeni Türkiye”sinin 12 yıldır yarattıkları en önemli özelliklerinden biridir Ucuz Canlar Ülkesi..  Türkiye’nin en pahalı işyeri ve lüks oturma yerlerinin yapıldığı, Mecidiyeköy’deki yoğunluğu bir kaç kat arttıracak ve bölgenin içine daha da edecek inşaatlarda çalışanların yaşadıkları yerlerin fotoğraflarını izliyorum.. Tek kelimeyle rezilane, insan onuruna yakışacak hiç bir yönü yok. En pahalı inşaat ile en ucuz işçi maliyeti arasındaki ilişkiyi anlatıyor hepsi.. İkisi arasındaki makasın açıklığı, hem sömürü düzeyinin hem vahşi kapitalizmin inşaat alanındaki insan utanmazlığının yüksekliğini gösteriyor.
Aslında ters orantı olması gerekmez mi:
İnsan der ki, yahu buradan müthiş paralar kazanacağım, bu inşaatte çalışan iişçilere de, inşaatın lükslüğüne ve getireceği kazanca yakışır bir yaşam alanı kurayım.. Patronun böyle asla düşünmeyeceğini söylediğinizi duyar gibiyim.. Zaten, utansınlar diye yazıyorum...
Torunlar’ın patronu şirketine toz kondurmazmış.. Tabii, iş kazalarında suç, “ne kadar eğitim verirsen ver suç kurallara uymayan işçilerde” olabilir ancak, evet evet!!.. Şirketim borsada benim kötü şey söyletmem! Batsın diyeceğim ama suça girebilir bu nedenle demiyorum!.. Biliyorum, işçiler seni ve adamlarını suçlu duruma düşürmek için, şirketinin mükemmel asansörünü bozarak düşmesini sağladılar.. Aslında olsa olsa bu bir intihar olabilir!
Gözümün önünde, 300’ün üzerinde maden işçisinin katledildiği Soma’nın patronu geliyor.. O da şirketime toz kondurmam demişti. Hepsi aynı kumaştan .. Ve de tabii, ölüm işin fıtratında var diyen siyasi patronları.. Soma ile Mecidiyeköy katliamı ne kadar çok birbirine benziyor.. Kafa yapısı, işçiye karşı aşağılık muamele, iş güvenliği konusunda vurdumduymazlık, çeşitli kez bozulan asansörü seyir..
Düşünün, inşaatte 24 saat çalışma izni alan, bir an önce bitirip gelsin parrrraaalar diye avucunu oğuşturan bir iş ahlaksızlığı anlayışı, ikide bir bozulan asansörü tamir ettirecek zaman ayırabilir mi! Hayır; yoksa 24 saat çalışmayı gerçekleştiremez adamlar..
ÖLÜME DEĞİL YAŞAMA SAHİP ÇIKIN
İş cinayetleri, muhalefetin büyük bir politika üretmesini bekliyor.. İktidar, yarattığı iş güvensizliği siyasi ortamı ile, iş güvenliği alanını da istila etmiş tarumar etmiş durumda..
Mesela muhalefetin bu konuda izleyeceği bir politika yok mu.. Yok yok, açıklama yapıyorlar, kaza yerine gidiyorlar, demeçler veriyorlar.. İyi güzel de bu bir politika değil.. İş kazalarını sürekli gündemlerine almalılar.. Çeşitli iş yerlerine girip, sendikalarla aktif bir izleme/gözleme süreci geliştirip, kazaları önceleyecek ve önlemler alınmasının teşvik edecek politikalardan bahsediyorum.. Bu alanda yoğun mücadele yöntemleri geliştirerek, hem gelişirsin hem halkı savunursun ve iktidarı da sıkıştırırsın..
Yani muhalefet, ölüye değil yaşama sahip çıkmalı öncelikle..
Bırakın yüksek politikaları, aşağıya bakın, orada neler oluyor neler! İnsan da orada, sağlık da orada, can da orada, iktidar da, sosyal / demokrat parti de orada!
Ama muhalefetin bu parti örgütlenmesi anlayışı ile sosyal demokrat ideolojinin örtüşmesi mümkün mü?
ÇALIŞSALAR PARTİ İKTİDAR OLUR
Bir ana baba günü, büyük bir renklilik, yüzlerce güzel ve güler yüz.. Türkiye’nin dört bir yanından, delege olmadığı halde havayı solumak ve umudunu tazelemek için gelen çok sayıda insan...
Şüphesiz, liderlik savaşından sonra en büyük mücadele Parti Meclisi’e girmek, 500’e yakın başvuru ama 60 kişi seçilecek.. Kıran kırana..
Kartlar, afişler, standlar, tişörtler, bayraklar.. Bir panayır yeri..
Bir partili kolumdan çevirdi: Orhan Bey, kendileri için iki gündür ne kadar çalıştıklarını görüyorsun, bu emeklerini halk içinde parti için gösterseler, CHP iktidar olurdu..
Şüphesiz o kadar değil, ama önemli bir doğruluk payı içermiyor mu bu sözler?!
***
Kılıçdaroğlu ve ekibinin önünde seçime kadar 9 ay kadar zaman var. Ve iktidarın yeni anayasa bastırması..
Bunu boşa çıkarmanın tek yolu, yüzde 30’un üzerinde oy almaları. Oyunu koruyan veya bir puan artıran bir parti yönetim, kendi beklentilerini bilemem, ama Türkiye’nin beklentilerine ve iktidarın istila planlarını engellemeye asla yanıt veremez....
Bunu nasıl yapacaklar? Hırsızlık söylemleriyle mi yoksa ağırlıklı olarak iktidarın yarattığı sorunlara sahip çıkarak, güçlü bir seçenek ortaya koyarak, iktidar saflarında ağır gedikler açarak mı.. Ağır top ateşleriyle bu mümkün..
---8 Eylül 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder