1) Muharrem İnce güçlü bir çıkış yaptı.. Bu durum,
salt belediye vb seçimlerinde memnuniyetsiz kitlenin varlığına bağlanırsa
yanlış yapılır.. 415 delegenin İnce’yi desteklemekte pek çok nedeni olduğunu
kabul etmek gerekir.. Çok nedenli güçlü bir muhalefetin varlığı ortaya çıktı.
Bir de, Parti Meclisi üyeleriyle milletvekillerinin oy kullandıkları sandıkta
ezici çoğunluğun Kılıçdaroğlu’na oy vermesini (İnce bu sandıklardan 4-5 oy
alabildi), bu kesimlerin hem yenilenen Parti Meclisi'ni hem 9 ay sonraki
milletvekili seçimlerini dikkate alarak oy kullandıkları yorumunu da
yapabiliriz...
Seçimi Muharrem İnce
kazanabilirdi! Aralarında 326 oy farkı var.. Ama 164 üye farklı davransaydı,
İnce kazanacak ve lider değişecekti.. Siyasi konularda güçlü bir rüzgar
esseydi, daha büyük bir delege kayması yaşanabilirdi.. Bu saptamayı, “taraf
tutmak” gibi olmayan bir amaç için yapmıyorum... Nesnel fotoğrafı görmeye
çalışıyorum.
***
2) CHP’nin “muhalefet
yapma gücü” ölçülebilir mi? Bu kritik bir soru.. Önümüzdeki genel seçimler
için de.. CHP’ye yönelik iktidar ve yanlılarının, veya CHP’ye zaten karşı
“sözde bağımsız” aydın ve yazarların “kardeşim ciddi bir muhalefet olsa keşke, ama
yok ki..” şeklindeki, amacı CHP’yi küçülterek gözden düşürmek olan
propagandasını bir kenara bırakalım.. CHP yanlısı kesimlerde muhalefetin
yeterince ve durumun gerektirdiği ölçüde etkili olmadığı konusunda yaygın bir
görüş var. Bu bakışı güçlendiren, RTE ve iktidarının, dün de örneğini verdiğim
eğitim konusunda, buldozer gibi ülke ve kurumlarının üzerinden geçmesi
karşısında, ülke direncinin görülememesi. Bu noktada CHP’den olabildiğinin 10
katı bir direnç bekleniyor. Görülmeyince hayal kırıklığı gündeme geliyor.
Temel soru: Bu sorunu
muhalefet nasıl aşar?
***
3) Soruyu bu bağlamda başka açıdan yenileyelim:
CHP’nin “muhalefet yapma gücü” nasıl 10 kata çıkartılabilir?
Bu soruya yanıtım şu: Alışılmışın dışında bir parti gücü,
çalışması oluşturarak.. Bu ne demek?
CHP’de liderlik yarışı,
klasik, alışılagelmiş bir yöntemle yapılır. Kendine güvenen, sivrilmiş, sevgi
toplamış, önderliğini ortaya koymuş ve destek de almış tek tek insanlar aday
oluyor, veya aday gösteriliyor, Kurultayda yeterince destek alınca Genel
Başkanlığa getiriliyor. Lider de kendi kadrosunu kuruyor. Bu normal koşullarda
bir parti işleyişinin süreci.. Peki, olağanüstü koşullarda yaşıyorsak?
4) Siyasal mücadelenin
Türkiye’deki genel görünümü, ilan
edilmemiş ama çok büyük çaplı, sivil siyasi güçlerin savaşıdır! Burada
iktidar, elindeki her aracı rakip ve rakiplerini safdışı bsırakmak, toplum
üzerindeki etkisini azaltmak için “savaş
alanına” sürüyor.
5) İktidarın siyasal
propaganları hiç eksik olmayan “büyük projeler”, “Yeni Türkiye”, “2023 Hedefi”
vb içerikli konuları bir kenara bırakalım, ki televizyon kanalları ve her türlü
medya ortamı bunların propagandası ve kafa yıkamaları ile dolup taşıyor; hukuk,
yargı, kaset, medya, sosyal medya AKP trolleri gibi, savaş alanının çok çeşitli
araçları kullanılıyor. Bunlara son seçimde gördüğümüz gibi, bir kısım anlı
şanlı kamuoyu araştırma şirketlerinin seçmeni yanıltan şirretliklerini de
katın..
***
6) İçinde bulunduğumuz bu
koşullar, muhalefete de “silahlarını” yeniden düzenleme zorunluluğu getiriyor.
Ben güçlü bir kadro harekatı olması
gerekir diye düşünüyorum. Bir üçlü
olarak ortaya çıkmalı: Lider, güçlü
kadrosu, güçlü programı.. Böyle bir çıkış, muhalefeti toplayabilir ve
toplumu kendi arkasında harekete geçirebilir.
7) Buna ek olarak, iktidarın
her hareketini gölge gibi izleyen ve anında yanıt veren güçlü, her konuda
toplumsal muhalefetin, etkilenen kesimlerin hemen yanında olan belki de ayrı
bir düzenleme örgütlenmeli...
Aktif, eylemci, direnen... Yani Gezi Ruhu içine kaçmış biri düzenleme..
Muhalefet, şüphesiz ki çok önemli olan Meclis içine hapsedilmemeli..
***
Evet güçlü bir kadro
harekatı ile, yeni bir yasal karşı örgütlenme ile, iktidar cephesinde önemli
büyük gedikler açılabilir. Yoksa, sağdan soldan parti vitrinine konan insanlar
önemlidir, ama bunlarla arzulanan sonuçlara ulaşılması ise tam-ve ham hayaldir.
Öyle görüyorum.
Kurultay’ı izlerken oluşan
fikirler bunlar..
CHP’de yine liderlik yarışı
yaşandı, ama güçlü bir kadro ve program yarışı yaşanmadı.
Belki Kılıçdaroğlu, herşeyi
yeniden ve silbaştan, bugüne kadarki konvansiyonel parti yaşamının, yönetiminin
ve mücadelesinin dışında birii düşünceyle hareket eder. Kimbilir?
Çünkü önünde 9 ay var ve
CHP’nin iktidar ile arasındaki seçim oranını daraltması, iktidarın ilan ettiği
program –yeni anayasa vb- ve ülkenin götürüldüğü yerler açısından hayati önemde
gözüküyor..
-- 7 Eylül 2014 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder