CBT Gündem, sayı 1428, 1 Ağustos 2014
Pof.
Dr. Osman İnci üniversitesinden
istifa etti. Nedenini gönderdiği mektupla açıkladı: “Üniversitelerin derin
sessizliği karabasan gibi üzerimize çöktü, tıp fakültelerinin Sağlık Bakanlığına
bağlanması yasa taslakları görüşülürken tıp kökenli rektörler ve dekanları ölüm
sessizliğinde..” Bu yönetmelikle analizini Trakya Ünivesitesi Rektörlüğüne
gönderdi. Hiç yanıt alamamış. Şaşırtıcı mı? “Bu uygulamalara boynumu uzatamam.
Bu tepki istifasıdır”, diyor. Analizini kısaltarak yayımlıyoum..
***
“Sağlık
Bakanlığı tarafından hazırlanan, 3 Mayıs 2014 tarihli Resmi gazetede
yayınlanan, Yürütme sorumluluğu Yükseköğretim Kurulu Başkanı ve Sağlık Bakanı
tarafından üstlenilen “Ağlık Bakanlığı Ve
Bağlı Kuruluşlarına Ait Sağlık Tesisleri ve Üniversitelere Ait İlgili
Birimlerin Birlikte Kullanımı Ve İşbirliği Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik”
Akademik değerler ve yürürlükdeki YÖK Yasası ile dahi bağdaşmayan hükümler
içermekte. Yükseköğretim Kurulu tarafından bu yönetmeliğe olur verilmesi ise
büyük bir talihsizlik.
Bu
yönetmelikle Sağlık Bakanlığı Üniversite Sağlık Araştırma ve Uygulama
Merkezlerine el koyup kendi mevzuatına göre “işletilecek”, tıp fakültesi
akademik kadroları bakanlıkça belirlenecek, eğitim programları onayında,
öğretim üyelerinin izin ve kongre katılımları ve diğer özlük haklarında
Bakanlığın atadığı yöneticilerin oluru alınacak, tüm satın almalar ve ihaleler
bakanlıkça yapılacak.
Ülkemizde tıp fakültesi ve diğer sağlık
eğitim birimlerinin araştırma ve uygulama yeri, adeta eğitim laboratuarı olan
üniversite hastaneleri, son yıllarda siyasi erk tarafından; etkin ve verimli
çalışmadıkları, nitelikli meslek eğitimi vermedikleri, kamu kaynaklarını çarçur
ettikleri, borç içinde yüzdükleri, kendilerini yönetemedikleri iddiasıyla
kıyasıya eleştirilmekte.
Gelişmiş
bir bilim topluluğu olamayan ülkelerde; üniversiteleri siyasi iktidarın ve
yerel iktidar odaklarının denetim altına alma ve müdahale etme çabaları oldukça
sık görülür. Özellikle yönetimsel başarısızlık iddiasıyla müdahaleler sürekli
hale gelmiştir. Ülkemizde son yıllarda “zamanın
ruhuna” bağlı olarak akademik değerler ve gelenekler tamamen
dışlanmaktadır. Yaşadığımız yüzyılın başında ülkemizde değerlerin değil volümün
önde olduğu süreçler başlamış, bilimin ve bilginin değeri değil ederi öne
çıkarılmış, Akademik kurumların içi boşaltılmaya başlamıştır.
Bu yönetmelik ile üniversitelerin
olmazsa olmazı olan: Akademik Özgürlük,
Akademik Özerklik, Liyakat ve Akademik Etik ilkeler artık kitaplarda
kalacaktır. Görece özerkliğe dahi tahammülü olmayan “siyasi erk” üniversiteleri
yalnızca birkaç bina topluluğuna dönüştürme amacına oldukça yaklaşmış
görülmekte. Son, tüm tıp fakültelerinin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması yasa
tasarısı Meclise getirildi. Bu fakültelerin sayın dekanları, fakülte
yönetimleri, üniversite ektörleri ve en üst kurum olan SENATO nerede?
Söz konusu yönetmelik Mali, Yönetim ve
Akademik Özerklik ilkelerine aykırıdır. Böylece Üniversite Sağlık Araştırma ve
Uygulama Merkezi(Hastanesi) kendi bütçesini hazırlayamayacak, mali kaynaklarını
oluşturamayacak, kendi mali kaynaklarını kullanamayacak, harcamalarını
yönetemeyecektir. Kurumun yaptığı hizmetlerden elde ettiği geliri kullanma ve
planlama yetkisi olmayacaktır.
Akademik özerklik bağlamında yönetmeliğe
göre: Dekan eğitim programlarının uygulanmasında, eğitim dışı kişi ve
kurumların görüşü alınacak. Bu kesinlikle kabul edilemez. Tıp fakültelerinde
mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitimi, sürekli eğitimi fakülte kurulu görev
ve yetkilerindedir. Dekan bu kurulların kararlarını uygular, dolayısıyla “dekan
hastane yöneticisinin de görüşünü alarak onaylar” tanımı hukuk dışıdır. Bağlı
olduğumuz yasa dahi Dekana “eğitim programlarını onaylama yetkisi” vermemiştir
(2547/16). Akademik unvanlı olması zorunlu olmayan bir hastane yöneticisinin bu
konuda görüş bildirme yetkisi olamaz.
Yönetmelik
de dekana yasa ile tanınan yetkilerine aykırı (madde:5/1-ğ, 8/5, 11, vb.)
hükümler var. Öğretim üyesi ve tabip kadro belirlemesinde Bakanlığın yetki
alması yasaya aykırı ve öğretim üyesi sayısal dağılımına müdahaledir. “Öğretim
üyelerinin izin, kongre ve benzeri özlük işlemlerinde hastane başhekiminin
parafı alındıktan dekan tarafından onaylanır”, “Sağlık Bakanlığı veya bağlı
kuruluş kadrosunda bulunan ve eğitim faaliyetinde bulunan eğitim görevlisi ve
tabiplerin izin, kongre ve benzeri özlük işlemlerinde dekanın parafı bulunur”
hükümleri Akademik kültür bir yana YÖK Yasasıyla da bağdaşmaz.
Tıp
Fakültesi yatırım taleplerinin ortak değerlendirilmesi (madde:5/1-b), Sağlık
tesislerin Bakanlığın tabi olduğu mevzuata göre işletilmesi, yöneticinin
Bakanlık tarafından atanması (madde:7) ile Üniversite Sağlık Uygulama ve
Araştırma Merkezi feshedilecek, tüm yetkiler bakanlığa geçecektir. Hastane de
sunulan hizmetlerin finansmanı Sağlık Bakanlığı sistemine göre sağlanacak,
bütün ihaleler; hizmet alımları, ilaç ve sarf malzemesi temini bakanlık
tarafından yapılacaktı. Ucuza mal temini anlayışı sağlık hizmeti niteliğini
düşürür. Son yıllarda “Çin işi ameliyatlar” süreci başlamıştır. Ucuz malzeme
anlayışı Cerrahi girişimleri başarısız kılar, oysa kusurlu olan hekim değil
kullanılan malzemedir.
Yönetmelikle Hastane yöneticisi; sağlık
ve destek hizmetleri, üniversite personelinin sağlık hizmeti sunumunda tek yetkili
olacak, sağlık hizmetinin verimli yürütülmesinde her türlü tedbiri almaya
yetkili olacaktır (madde:7/2). Bu yetki çok çarpanlı ve derinlikli olabilir.
Örneğin sunulan hizmetlerin aksayacağı gerekçesi ile bilimsel toplantılara
katılımın red edilmesi, yasal izinlerde kısıtlama, bakanlığına ait sağlık
tesisinde görevlendirme, konsültasyonlara, nöbetler gelecektir.
Klinik/laboratuarlarda iki başlı yönetim olacak. Anabilim Dalı Başkanı yanına
Hastane yöneticisi bir de idari sorumlu atayacak (madde:8/1). Böylece ikili
yönetim başlayacak, bu ortamda huzur, güven ve verimlilik olmaz, çalışan
memnuniyeti söz konusu değildir.
Yönetmeliğin özünde; üniversiteler kendi
hastanelerini yönetememekte, Bakanlık bu kurumları daha etkin yönetir anlayışı
hakimdir...”
Prof. Dr. Osman İnci,
drosmaninci@gmail.com
***
Son
sözü ben söyleyeyim: Üniversiteleri bayağılaştırdığınızda ve evrensel içeirkten
uzaklaştırıdğınızda, o ülkeden sadece evrensel anlamda kölelik çıkar.. İktidar
bu yolda koşar adım ilerliyor.
Gelecek
Cuma yine birlikte olalım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder