Davutoğlu (*),
kelimenin tam anlamıyla pratikte teorisi parçalanan bir adam. Fiziksel bir
Cumhuriyet çocuğu, ama ruhen ve düşünce olarak batmış bir Osmanlının devamcısı.
Teorik Düşünceleri okuyanın/dinleyenin kulağına hoş gelir. Zaten ün salmasının
nedeni de bu. Çıkış noktasına baktığınızda “haklı gibi” durur.
Osmanlı, geniş coğrafyasında izleri, kültürel
varlığı ve etkileri, ne kadar olduğu tartışmalı olsa bile, hala vardır. Mesela
Bosna Hersek’de, Suriye’de Irak’ta, Mısır’da ve Osmanlının ulaştığı diğer bazı
islam ülkelerinde.. Osmanlı’nın merkezi Türkiye- İstanbul
bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak ayaktadır. Tez şu: Bu çekirdek yeniden doğal olarak genişler ve bugün parçalanmış ve
dağılmış eski parçalarıyla bütünleşebilir.. Bunun için gerekli olan bizim
harekete geçmemiz, sahiplenici ve bütünleştirici politikalar uygulamamızdır...
Üstelik şunu de
diyor Davutoğlu: Osmanlı’nın parçalanması yapaydır. 19.yüzyıl ideoloji olan
ulusçuluk, Avrupa’da küçük feodaliteleri birleştirirken, bizde ise parçalanmayı
getirdi. Tarihsel organik yapıları parçaladı ve dağıttı.. Şimdi bunları
birleştirmeliyiz.
“EVET, YENİ
OSMANLIYIZ!”
Davutoğlu’nun
yer yer tarihsel yanlışlıklarla yüklü bu tezlerini “Ulus Yıkıcılığı Zamanları-
Davutoğlu ile hesaplaşma”, (Cumhuriyet Kitapları, 2. Baskı, 2012)
kitabımda bilimsel bir polemik çerçevesinde ele aldım. Bugün yeniden gündeme
düşen ulusçuluk, ulusal devletçilik,
Türkiyle ulus devletçiliğin neresinde, solculuk ve ulusçuluk, ulusçuluğun
tarihsel arka planı, biz neden başaramadık gibi başlıklar altında kitapta
ele alınmaya çalışıldı.
Burada üzerinde
kısaca duracağım konu, Davutoğlu’nun “teorisini yaptığı” politikanın, pratikte
iflas etmesi üzerinedir.
Davutoğlu hiç
çekinmeden “evet biz Yeni Osmanlıyız” demektedir. Ayrıca “ulusçulukla
hesaplaşma zamanı geldi” görüşünü de dillendirmiştir. Şüphesiz, Yeni
Osmanlı olan, ulusçuluğu da reddeder!
Oysa Ulus, kapitalizmin “ideolojisi” mi
desem, yoksa zorunlu bir aşaması mı, yoksa kapitalizmle birlikte yükselen sınıf
burjuvazinin parasının malının mülkünün ve büyümesinin anavatanı olarak mı, ve
sanayileşme ile birlikte, belki de hepsi birden, doğmuştur, yaratılmıştır.
Tarihsel bir olgudur!
Bir
imparatorluk olarak Osmanlı imparatorluğu “organik bir bütünlük” hiç bir zaman
değildi ve olmadı ki bölünmesi ve dağılması da yapay olsun.. Ulusçuluk, ulus
devletlerin oluşması çağında, doğal olarak, üstelik çöken bir imparatorlukta
gelişmiştir, Yunanistan, Bulgaristan, Orta Doğu, Kuzey Afrika ülkeleri vb,
kendi dil, din, gelenek, coğrafi koşullarına ve tarihsel fırsatlara ve
savaşçılıklarına göre ve şüphesiz dış müdahaleler de devreye girerek,
devletlerini kurmuşlardır.
TEORİ HAYATLA
TAKIŞIRSA ÇÖP OLUR
Osmanlı
İmparatorluğu çok güçlü, silahlı-külahlı, zengin, para dağıtan vb olsaydı,
parçalanması daha geç olabilirdi, ama eninde sonunda bağrından ulus devletler
doğardı! Tarihi bir gelişim olarak, bu böyle.. Davutoğlu, teorik olarak bunu
görmüyor ve karşı çıkıyor! Hayatla takışan teori, ancak çöp olur.
Ama ümmetçi bir
kısım islami yazarlar, ulusçuluğu ve ulus devletleri tarihsel bir yanılgı
olarak de görmektedir!
Öyle bir
yanılgı ki, bütün dünya bu yanılgının içinde! İslam ümmeti dahil! Sadece bizim
çokbilmiş ümmetçimiz bu yanılgıyı görüyor!
Aslında
Davutoğlu da ulus devletleri kısmen bir yanılgı olarak gören görüşe yakın
duruyor. Türkiye Cumhuriyet’ni, 91
yılını tarihsel kesip atıyor ve kendi iktidarları dönemi Türkiye’yi geriye
götürüp Osmanlı ile birleştiriyor.
Osmanlı’dan kalan
tek gerçek, bir dizi ulus devlettir.. Ve en önemlisi ise Türkiye’dir.. Osmanlı
yoktur, yaşamını farklı kılıklarda ve yeni doğal biçimlerde ve asıllarına uygun
olarak sürdürmektedir.. Davutoğlu ölüyü canlandıracak!
NE
RESTORASYONU!?
Davutoğlu,
parti liderliği ve ileriki başbakanlığının açıklandığı toplantıda, en önemli
eylemi olarak “restorasyon sürecek”
dedi. Restorasyon, Osmanlı ile bütünleşme ve Türkiye Cumhuriyeti’ni fiilen
devreden çıkama politikasının taa kendisidir.
Yeniden büyük
Osmanlı!
İtilmiş ve
kakılmış, bu düşünce altında ezilmişlerin bol olduğu ülkede, ne büyük bir
ideoloji ve tapınak bir düşünce!
Tıpkı
İttihatçıların “turanı, turancılığı”
gibi.. Turancılar Türklük ve Türkçe’den yola çıkmışlardı; bugün hala farklı bir
biçimde de “türkçülük milliyetçiliği ve çeşitli tonlarıyla varlıklarını
sürdürüyorlar.. Bunu İslamcılıkla birleştirdiler üstelik..
HELE TÜRKİYE’Yİ
VE BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORU BİR
Davutoğlu ise,
tamamen Osmanlıcılık’tan yola çıkıyor, Osmanlıcılıktan geride kalan tek unsur,
veya Osmanlıcılığın günümüzdeki versiyonu ümmetçiliktir.
İslamdır yani.. Davutoğlu’nun “türkçülükle” bir ilgisi yok.. Yeni Osmanlı
olarak, salt, Osmanlının bakiyesi İslami bölgelerle ilgilenebilmektedir.. Eh
yani, örneğin Osmanlı’dan ayrılan Yunanistan’a da, Sırbistan’a da “yeni
osmanlı” olarak yaklaşacak hali yok!
Davutoğlu’nin
teorisi ve “restorasyon sürecek” politikası, ben Türkiye’ye yamamak diyeyim siz
katmak deyin başkası farklı desin, Orta Doğu’daki “Osmanlı Bakiyesi”
topraklarda ve Kuzey Afrika’da, ulusçular, devletler ve mezhepçiler ile
karşılaştı..
Ortalıkta bir
teorinin cam gibi kırılıp dökülüşünü izledik..
Kendisi bunun
farkında değil mi ki hala “restorasyondan bahsediyor!
Öncelik Türkiye
Cumhuriyeti Ulus Devleti’nin varlığını ve bütünlüğünü hele bir korumayı becer,
tehlikede olan öncelikle o!
Perşembe’ye
sürdüreceğim, pratikteki parçalanma, üzerine..
--
(*) Davutoğlu
ile bir kez karşılaştım, sanırım 3 yıl kadar önce Suriye olayının
başlangıcında, İstanbul’da bir gazeteci grubu ile özel bir bilgilendirme toplantısına
çağrılmıştım. O sırada Suriye’ye müdahale gündemdeydi, bizim hükümet de
müdahale vaziyeti almıştı ve bu köşede izlenen politikayı şiddetle eleştiren ve
yeren yazılar yazıyordum! Toplantıda Davutoğlu’na, kendimi Cumhuriyet’ten.. diye tanıtarak soru yönelttiğimde, hafiften
irkildiğini anımsıyorum!
-- 26 Ağustos 2014 Salı / Bilim ve Siyaset–Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder