Önce bir
noktanın altını çizeyim. Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasının ardından
ağıt yakmanın anlamı kalmadı. Şüphesiz muhalefetten bir insan oraya seçilebilseydi,
en iyisi olurdu, ama RTE’nin Başbakanlığı ve Partisini terketmesinin olumlu
yönlerini göreceğiz.
Daha önce
belirtmiştim: RTE yoruldu, miting alanlarını terketti. Düşünün: 12 yılda 9
seçim + çeşitli olaylarda da milleti topladığı mitingleri (Gezi zamanları gibi)
katarsak, yılda bir kez tüm Türkiye’de
o şehir senin bu şehir benim halka seslendi. Bu kolay bir iş değil.
Ama tüm gücünü
de bu koşmasından, kendisini AKP’li seçmen yığınına kabul ettirmesinden
kaynaklandığını belirtelim. Buna, milli irade arkamda dedi ve istediği
herşeyi yapabilecek bir güce sahip olduğuna inandı. Partisinde ve hükümette her
isteğinin karar olarak çıkmasının ardında da bu yatıyor. Gül’ü ve yol
arkadaşlarının tasfiyesinin ardındaki güç de, iktidarı altında keyfiliğin kaynağı
da..
Cemaat’in,
RTE’ye karşı a) 2011 Şike Operasyonu, b) 2012 MİT operasyonu ve c) 2013 Rüşvet
ve yolsuzluk operasyonu gibi, her biri ağır hasarlar verecek ve hükümetleri
devirecek operasyonlarını göğüslemesi de, %40 üzerindeki seçmen desteği iledir.
Bütün bu
vartaları atlatan RTE, tabii ki Parti içinde gücünün zirvesinde olacak,
Cumhurbaşkanlığına çıktıktan sonra da Parti ve Hükümeti kuracaktır. 12 yıldır
tek muktedir konumunu herkese kabul ettirmek için çalıştı ve yoruldu da..
Silivri
davaları, gazeteci tutuklamaları ve dünyayı ayağa kaldıran büyük tepkiler..
Suriye politikası fiyaskosu, Irak, IŞİD’in el altından desteklenerek
büyütülmesi, müslüman kardeşlerle ittifakı... Muhalif gösterilere artan ölçüde
şiddete başvurması.. 2011’den sonra itibar düşmeye başladı.. Gezi ile bu itibar
epey yere çakıldı..
ÇANKAYA, BİR
KAÇIŞA DÖNÜŞEBİLİR?!
2014’de tabir
caizse kapağı Cumhurbaşkanlığına attı.. Yeni Türkiye diye lanse edilen Çankaya’ya çıkış, bir kaçış olmasın?
Muktedirliğin yeni bir aşaması mı (dünkü yazımda belirttiğim gibi) yoksa süreç
içinde RTE’nin gücünde bir parçalanma mı...
Bu önemli
soruyu tartışmalıyız.. Çünkü sürecin, RTE’nin çizdiği 2023’e yönelik “siyaset
mühendisliği” çerçevesini izlemesi çok zordur.. Bakıyorum büyük çoğunluk
“muktedirin tırmanışı, çok daha kötü günler göreceğiz” düşüncesinde...
RTE, tek
başlılığı daha güçlü bir şekilde sürdürmek amacındaysa da, gerçek şudur: Siyasi ve hukuki bir güç parçalanmışlığı tablosu
var önümüzde... İnsanların niyetleri ile nesnel durum genellikle uyuşmaz, hele
devlet tepesinde tamamen farklı konumları olan makamlar söz konusu ise..
Bir insan=iki insan olamaz,
ne kadar benzeşmeler ve örtüşmeler olsa da..
Bir makam ile
diğer makam, anayasal ve yasal olarak birbirinden farklı oldukları sürece,
farklılık dinamik özelliklerini ortadan kalkmaz. Ne kadar Çankaya makamı, diğer
makamları ilk başta belirlemiş olsa da..
Şunu diyorum, RTE, bir Davutoğlu değildir, tersi de doğru
değildir...
İki farklı makam, iki farklı anayasal süreç ve
iki insan... Bunların toplamı (1) ve/veya (=) değil ve olamaz. Süreç içinde, zaman ve olaylar
karşısında ayrışma olasılıkları ve makam dinamiklerinin kendi başlarına
işlemesi beklenebilir ve bu doğaldır.
Bu süreçte
farklılaşmayı belirleyecek olan, Davutoğlu’nun boynundaki davulu nasıl çalacağıdır,
göstereceği başarı/başarısızlıklar, toplayacağı tepki veya alacağı
desteklerdir.
RTE herşeyi
kendi kişisel karizmasına ve siyasal geleceğine endeksledi. Peki Ahmet
Davutoğlu?! Bakıyorum herkesin kesin kanaati var!
SEÇMEN
DESTEĞİNİN SIRRI
Gelelim, önemli
soruya: Seçmenin, RTE’nin arkasında
durmasının nedeni nedir?
Halkı
aşağılamayın: 400 milyar dolara yakın dış borcun iç piyasaya pompalanması,
önemli bölümünün tüketim mabetlerinde harcanıyor olması, halkın istediği gibi
borçlanabilmesi.. Tüketici ve kredi kartı borçlanmaları yüzmilyarlarla
ölçülüyor. RTE’nin, faizlerin artmasıyla, bu iç tüketim cennetinin
daralmasından ve oy kaybından endişe ettiğini düşünüyorum...
Konut edinme,
belki de Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçeklerde seyrediyor!
Sosyal Yardımlar:
“2002’de 1,3 milyar dolar olan sosyal
yardım tutarı 2013’te 20 milyar TL’yi aştı, ama yine AB ortalamasının yarısı
kadarız.. 2002’de milli gelirin 0,5’i iken, 2013’te 1,35’e çıktı. Bu yıl 30
milyar dolar planlandı..” Hürriyet, 21 Ağustos 2014, Neşe Karanfil’in haberi. Ve daha neler... 50 milyar özelleştirme
geliri ile bütçede önemli rahatlama sağladılar..
Davutoğlu,
tüketim cennetinin azalacağı dönemde devralıyor iktidarı. Çünkü eskisi gibi
dışardan para akışı için çok yüksek faizler öderler.. İthalat azalacak, dış
satış çok daha ucuzlayacak, ekonomi çarkları hız kesecek. Bir yıl içinde bizi
bekleyen bu.. %2-3 büyüme, kriz üretecek potansiyel taşır...
Peki seçimi
nasıl atlatacaklar? Önemli sorudur bu..
Yarın: Davutoğlu,
pratikte parçalanan teori..
TEBRİK: Sezin San’ı KanalB’den tanıdım.
Balyoz’da yargılanan çakı gibi deniz subayı, çok yönlü kişiliğiyle sevgi
toplamış Dora Sungunay ile
mahkemelerde tanıştılar ve nişanlandılar. 18 yıl hüküm hiç birinin sevgisini
karartmadı. Sezin’in büyük yüreğiyle bunu göze almasının ödülü, tahliye ile
geldi. Önceki gece evlendiler, mutluluklar dilerim. Balyoz’dan yargılananların
pek çoğu oradaydı, sohbet ettik. Hepsi aydınlık insanlar, bence toplumu
zenginleştirecekler..
--- 25 Ağustos 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder