Davutoğlu
yönetimi devraldı.. öyle demeliyiz. Davutoğlu’nun RTE’nin “gözdesi” olduğu,
yerini ona bırakacağının kararı epey eski olmalı. Ben bunu net olarak, yerel
seçimlerde RTE sesi kısıldığında gördüm, Konya mitinginde yerini Davutoğlu’na
bıratktı, başkasına değil. RTE’nin en çok
Davutoğlu’ndan etkilendiği görülüyor. Muhkim bir adam, değişmez sabit fikirleri
var: İslamcılıkta sonuna kadar, başarısız dış politikada, ümmet bayrağını
dalgalandırmakta, Osmanlının çökmüş “şanlı geçmişi”ni sahiplenmekte sonuna
kadar..
Yeni osmanlılık
giysisi içinde, ama esasında panislamist dış politikayı Erdoğan’a giydiren ve
böyle bir amacın peşinde koşturan, “teorik muhkim”liğiyle Davutoğlu. Ama
Davutoğlu ve Erdoğan, Orta Doğu ve İslam ülkelerinde “Osmanlı bakiyesi”
kültürün ve toprakların peşine düştüklerinde ulus devletlerle karşılaştılar.. Şaşırmış olabilirler mi?! Bu
coğrafyada da, “müslüman kardeşler” aracını, resmi hükümetlere karşı kullanmaya
da kalkıştılar..
3 FECİ SONUÇ
Suriye,
RTE-Davutoğlu’nun ilk başta doğru olan ilkesel dostluk politikasının, nasıl
sonradan fırsatçı bir politika dönüştüğünün tipik örneğidir. Suriye ile ortak
hükümet toplantıları bile yapıyorsun, her türlü ekonomik ve toplumsal ilişki
katlanarak artıyor... Derken Suriye karışıyor, ABD-Fransa emperyalistleri önce
Esad’ı yıkma kararı alıyor. RTE-Davutoğlu hemen pozisyon değiştiriyor ve
Esad’la bütün ilişkileri parçalıyor.. Esad’a karşı savaşan köktendincilere her
türlü desteği veriyorlar... Şimdi karşılarında dağılmış bir devlet-millet enkaz
olarak duruyor..
Batı
emperyalistleri ise bugün 180 derece pozisyon değiştirdi, Esad ile işbirliğine
girdi.
Davutoğlu,
“Osmanlı bakiyesi” teorisi ve Esad ile kurulan büyük dostluk ilişkileri
gereğince, Batının Suriye’ye müdahalesine ve Ankara’yı kullanarak Esad’ı yıkma
politikasına karşı durmalıydı!
Davutoğlu ve
hükümet Batılı emperyalistlerin dümenine girdi, Suriye’de Esad sonrası için
pozisyona yattı.. İktidarın karşısında 3
feci sonuç var şimdi:
İlki, Suriye ve
Irak’tan çıkan IŞİD gibi köktendinci halifeli malifeli katil bir hareket..
İkincisi Suriye halkından 150 bini aşan
ölü..
Üçüncüsü ise, komşu ülkelere
hatta Avrupa’ya dağılmış, Türkiye de sayıları 1 milyonu aşmış, yerinden yurdundan
olmuş, ölmüş öldürülmüş, dilenciye dönüşmüş koskoca bir Suriye..
TEORİSİNİ ÇÖPE
ATAR MI
Davutoğlu’nun
bugün Ortadoğu’daki yeni oluşumda, bir politika oluşturacak konumu yok. Hala
orada etkili güç, tartışılmaz bir şekilde ABD... Bu ülke, yaratılmasında önemli
bir sorumluluğu olan IŞİD’i, şimdi ise neredeyse güncel başdüşman ilan etmiş
durumda...
Ama bu konuda
Ankara ile ciddi bir açmaz da var aralarında.. Mesela, bizim iktidar, IŞİD’in
varlığından çok da hoşnutsuz değil. Orada yeni bir sünni-selefi devletin
doğmasına karşı herhangi bir söylemlerini görmedim. Hiç tartışılmayan bir
noktayı vurgulayayım. Hükümet belki “ümmet birliği” çerçevesinde buna bakıyor
olabilir.. Ama IŞİD’in orada sürekli varlığını, Kürtlere karşı bir kart/koz
olarak kullanma niyetini de hesaba katmamız gerekir..
Ankara, IŞİD’e
o kadar kolaylık gösterdi ki, IŞİD’in Türkiye’ye mecbur ve vefa borcu olduğunu
sandılar; 49 elçilik personelini rehin veya esir alabileceklerini bile
düşünmediler..
Davutoğlu,
İslam kardeşliği-Osmanlı bakiyesi falan derken, karşısında son derece mezhepçi,
ulusçu, Batı hegemonyasının aleti, birbirini yiyen, parçalanmış bir bölge
görmüyor mu.. Şütphesiz ki görüyor. Bugün Ankara’nın neredeyse hiç bir İslam
ülkesiyle doğru düzgün bir dostluk içinde olmamasını nasıl açıklıyor?
Davutoğlu,
doğrulanmayan teorik görüşlerini, acaba uygulamada elde ettiği yeni bilgilerle
gözden geçirmeyi düşünür mü? Bir akademisyen böyle yapar. Uygulamada elde
edilen sonuçlar teorisini doğrulamıyorsa ya düzeltme yoluna gider ya da teorisini
çöpe atar..
ZAYIF EKONOMİ ÜZERİNDE ABARTIK POLİTİK GÜÇ
Çağımızda ülkelerin gücünün kaynağı ekonomidir.
Ekonomik büyüklük değil, ekonomik güç. Büyüklük her zaman güce eşit değildir..
Ekonominiz, 400
milyar dolarlık dış borçla ayakta duruyor ve bu borçla iç tüketimi
büyütüyorsanız..
Ekonomik
çarkları dış alımla döndürüyor ve üretiyorsanız..
Güçlü
ekonomilerin ana dayanağı olan yüksek teknoloji üretiminiz yoksa.. Ve bilgi
toplumu özelliğiniz zayıfsa..
Eğitimi giderek
daha çok bilimsel bir çerçeveye oturtmuyorsanız ve her geçen yıl kalitesini
düşürüyorsanız..
Dış
satımınızda, yüksek teknolojinin payı, çeşitli hesaplara göre 1,4 veya 1,9
civarındaysa
Ekonomik
kalkınmanızı esas olarak kendi tasarruflarınıza, kaynaklarınıza
dayandıramıyorsanız..
Ve sürekli, kırılabilecek bir ekonomik yapı olarak
uluslararası ölçeklere göre sınıflandırılıyorsanız..
Güçlü bir
ekonomiden bahsedemezsiniz. Böyle bir ekonomi üzerine, politik büyük güç inşa
edemezsiniz; politik bir güç olarak sahneye çıkamazsınız.. Ancak, güçlü ülkelerin
dümen suyunda gidebilirsiniz..
Davutoğlu ve
RTE, altyapısı zayıf ve abartık bir politik güç sahneledi.. Tabii geri tepen bir silah oldu.. Ama
bu söylemlerini hâlâ en yüksek makamdan sürdürmelerini de ilgiyle izliyorum..
***
Dünkü törene
gelirsek, şüphesiz ki RTE ile güçlü bir işbirliği içinde, ama bence bir Davutoğlu Dönemi başlamıştır... Anayasa
ilke ve maddeleri ile yetki ve sorumluluklar ortadayken, hükümetin başının ve
bakanlarının, Çankaya’nın sekreterleri gibi davranmayı sürdüreceklerini düşünmüyorum.
Şu cicim ayları
geçsin, zaman içinde herkes yerine alışacaktır..
-- 28 Ağustos 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset–Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder