Recep Tayyip Erdoğan
adeta kafalarını doldurmuş, iyi bir eğitimden geçirmiş, aynı dil ve aynı ağızla
ortalığa salmış.. TV ekranlarında, gazete köşelerinde yaveleyip duruyorlar:
Halk seçecek ya Cumhurbaşkanını, “artık
hiç bir şey eskisi gibi olmayacak”mış... Halk seçerseymiş, bu doğrudan
başkanlık, yarı –başkanlık seçimi gibi olurmuş... Çünkü halk seçimi ile
Meclis’in seçimi farklıymış...
Eeee ne olacak
yani, sadede gelelim, olayı somutlaştıralım:
RTE Cumhurbaşkanı seçilirse,
Anayasa’da olmayan bazı yetkiler uydurarak, hükümeti mi kuracak, başbakan mı
atayacak/görevden alacak, Meclis’e teklif mi sunacak şunları yasalaştırın
diye.. Bir bakanı mı görevden alacak... Her hafta veya ayda bir Bakanlar
Kurulu’nu mu yönetecek.. Doğrudan doğruya Bakanlar Kurulu’na veya Meclis’e,
hangi duble yolların derhal yapılacağı... hangi viyadüklerin inşa edileceği...
hangi kanalların açılacağı... hangi dehlizlerin kazılacağı.. hangi
gökdelenlerin nerelere dikileceği.. konularında projeler sunacak da bunların
derhal gerçekleştirilmesini mi isteyecek.. (Kendisi ülkenin baş müteahhidi ya!)
Devam edelim:
***
Merkez Bankası
Başkanını çağırıp faizleri derhal düşürün mü diyecek..
TÜİK’e gidip,
enflasyonun neden yüksek çıkarttıkları konusunda sorgu sual mı edecek..
Mesela Orman
Bakanını çağırıp, şu şu ormanların falancalara verilmesini mi isteyecek.
Taksim Gezi
Parkı’na iptal edilen projenin kondurulması talebini mi iletecek.
Dış İşleri
Bakanına, İç İşleri Bakanına, Kültür Bakanına, Milli Eğitim Bakanına... hatta
başbakana emirler mi verecek..
Hepsini
çağıracak: neler yapıyorsunuz, planlıyorsunuz, programlıyorsunuz, şunları bana
bi gösterin hele, onayım olmadan hiç bir şeyi pratiğe dökmeyin, mi diyecek..
MİT Başkanını,
Genel Kurmay Başkanını, Meclis Başkanını, bilmem ne başkanını iki de bir
çağırıp raporlar isteyecek, emirler mi verecek..
Müsteşarları mı
tek başına atayacak...
Mesela seyahate
çıktığında, yanında “başbakanını” da mı götürecek..
***
Yukarıda saydıklarımızın hiç birini yapamaz.
Çünkü, Cumhurbaşkanına Anayasa’da belirtilen görev ve yetkileri arasında
bunların hiç biri yoktur..
Nezaketen
dinlerler bir-iki, ama üçüncüde Köşk’e hadi
canım derler demeleri gerek, yoksa koltuklarında kendileri değil birer maşa
oturuyor olur..
Çünkü,
anayasanın kendilerine verdiği yasal yetki, görev ve sorumluluklarını yerine
getirmiyorlar, koltumları üzerinde üstelik hiç bir yasal sorumluluğu olmayan
birinin talimatlarına göre hareket ediyorlar demektir.
Davul onların
boynunda asılı, ama tokmak Köşk’te oturan yetkisizin elinde.
Güm bede
gümgüm..
Herhalde bu
durumda tokmak davulu taşıyanın kafasına da arada sırada bir şekilde iner!
***
Anayasa
Cumhurbaşkanının bütün görevlerini belirlemektedir.. Bunları dışına taştığı
andan itibaren, başkasının yetki ve sorumluluk alanına girer..
Yani işgalci
olur.. Bu da savaş ilanı demektir.
***
Peki aptal
aptal şeyler söyleyerek, Cumhurbaşkanı
artık halk tarafından seçildiği için başkanlık yetkilerine, yarı başkanlık
yetkilerine sahip olur havası yaratılarak, amaçlanan nedir?
Bunlar RTE’nin
adamları, hem de silme... RTE var onlar da var..
RTE başkanlık
mı istiyor, silme alkıştan kırılıyor ortalık: Hakkıdırrrrr hakkıdırrrr....
Komedi
filmlerindeki gibi gülünç efektler.
***
Avrupa’da başta
Avusturya’da olmak üzere, 3 ülkede
cumhurbaşkanları halk tarafından seçiliyor..
Ama patiler de
seçimlere giriyor, başbakan hükümeti kuruyor. Yani normal parlamenter sistem çalışıyor.. Cumhurbaşkanları halk
tarafından seçildiği için de bir yetki krizi, siyasi kriz çıkmıyor.. Herkes
işini yapıyor.
Ama bizde
insanın adı RTE olmaya görsün..
Halk tarafından
seçilidi mi, onu koyacakları yer bulamıyorlar..
Bu durumu
yaratan tabii ki RTE’nin kendisi.. Çünkü öyle olmasını istiyor: Hükümeti o
oluşturacak, başbakanı bakanları o belirleyecek, partiyi kimin yöneteceğine o
karar verecek.. Yasaları masaları kimin ne yapacağını... Herşeyi, o o o o o...
Anayasa orada
dururken, kimse kendi işine, yetki ve sorumluluk alanına müdahale ettirmez..
Gül’ü reddedip,
başka birisini de (belki kader arkadaşı Davutoğlu dışında!?) o koltuğa oturtsa,
kendi sorumluluğu ile ülkeyi yönetir..
Haaa yapmazsa,
ülkece makaraya alınır.. Fıkralar, öyküler, tiyatrolar, komediler gırla.. Tam
bir malzeme olur.
Buna bir dayanır
iki dayanır..
***
Başkanlık
sisteminin tek yolu Anayasayı değiştirmekten geçiyor. Onun yolu da Meclis’te
367’ye kalkacak parmaklardan.. Veya Meclis’ten geçirip referanduma sunmaktan..
Şakşakçılar,
tabii başlarında Başbakan, buna hazırlanıyorlar olabilir..
Görünen o ki,
anayasal, siyasal ve parlamenter sistem krizi kapımızda bekliyor bizi.
Bu krizi
önleyecek en iyi şey, RTE’nin yerinde oturması Köşk’e çıkmaması..
Halk ne der
bilemem.
Ama RTE Köşk’e
çıkarsa, cebinde taşıdığı Başkanlık Anayasasını, Kürt milletvekillerinin
desteği ile, referanduma götürecek bir sayıya ulaşabilirler.
İmralı’dan bu
konuda söz almış da olabilir..
Al gülüm- ver
gülüm... Olabilir mi, yoksa varsa böyle bir düzen, bugün değilse yarın halk
bozar mı..
--- 8 Temmuz 2014 pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder