Cumhurbaşkanlığı
propaganda seçimlerine Samsun’dan
başlayıp sonra Erzurum’a geçeceğini açıkladığı an güldüm, hayır şaşırmadım!
Demek ki yanlış değerlendirmelerde bulunmamışız.. Bir kaç yazıda Başbakanın
rüyasını yazıp durdum, tabi en önemlisi Cumhuriyeti, yeni kurucu figür olarak
kendisiyle, Recep Tayyip Erdoğan ile yeniden başlatmaktı. 2023 hedefi bunun
rüyasıydı..
Örneğin 29
Aralık 2013 te yaklaşık şunları vurguluyordum:
2023, Tayyibistan Cumhuriyeti’nin tam ilanının
tasarlandığı tarih! Cumhuriyet’in 100 yılı! Atatürk ve Cumhuriyeti’nin bütününe
yönelik bütün kaalama ve yoketme politikalarının hesabı, Recep Tayyip Erdoğan’ı
yeni büyük kurucu olarak geçirmeyi
hedefliyor. Suriye ile savabilseydi göğsüne bir savaş kahramanı madalyası da
takacaktı, ve yeni Türkiyenin Kurucusu görüntüsü tamamlanacaktı!
29 Aralık 2013:
“RTE’den bir Ulusal Savaş Kahramanı yaratma projesini yüzde yüz
başarabileceklerine inanırlarsa, buna soyunabilirler! 2023 Projesi ve Yeni Türkiye fikri bunu kapsar!”
RTE ve ekibi
Atatürk ve İnönü dönemlerine çok saldırdı, yeni bir tarih oluşturma çabasına
girdi. Atatürk’e ve İnönü’ye ayyaş
bile dedi. Ama Atatürk’ü silemeyeceğini anlamıştı. Bu nedenle ondan Gazi
Mustafa Kemal diye söz etti zorunlu olduğunda.
***
Cumhurbaşkanlığı makamı kimsenin reddemeyeceği
bir yerdir. Açıkça yazalım: Aslında Başbakanlık
makamından bile manevi anlamı-değeri yüksektir.
RTE 2007’de Köşk’e çıkmak istedi.
Çok güçlü bir arzuyla hem de! Uzun uzun düşündü taşındı, iki koltuk arasında
sarkaç gibi gitti geldi. Balıkçıya bile danıştı (!) ama sonuçta o koltuğu Gül’e
verdi. Hesaplarını 2014 seçimlerine göre kurdu.
Cumhurbaşkanlığını
garantilemek için herşeyi yaptı: Cumhurbaşkanlığı yasasına, 2012’de, Gül’ün
yeniden seçilmesini önleyici madde bile koydu. Bu madde Gül’ü tam siyaset
dışına itme manevrasıydı. Hem kendisine karşı Gül’ün yeniden aday olması
olasılığını ortadan kaldırıyor hem de Gül’ü tasfiye için erken adım atıyordu.
Anayasa Mahkemesi, Gül ile ilgili maddeyi iptal etti...
Geriye doğru bu
sürece baktığınızda, aslında RTE 2014 Cumhurbaşkanlığı
dışında başka hiç bir seçenek düşünmüyordu. Köşk, RTE’nin mutlak seçimiydi.
RTE bunu 2007’de kararlaştırmıştı. Geride sadece şovu, danışıyoruz lafı güzafları, işte
parti beni istiyor gibi sözde parti kendisini oraya yolluyor havasını
vermek amaçlı işin gösteri kısımları kalıyordu. Başka herhangi bir kimsenin
adaylığını duyan oldu mu?
Hesabı: 2014+5
yıl Köşk= 2019.. Ve +5 yıl Başbakanlık = 2024.. Bu amaçla seçimleri yeniden 5
yıla çıkartacak ki, 2023’ü, yani Cumhuriyetin 100. kuruluş yılını orada
geçirsin..
***
Şimdi işe
Samsun’dan başlaması Atatürkü taklit
diyebilirsiniz. Hayır! Burada şu açık
mesaj var: Atatürk ülkeyi kurtarmak
için Samsun’a çıktı, doğru adımdı bu. Fakat Kurtuluş’tan sonra yaptıkları
yanlıştır. Biz bu yanlışlığı düzeltiyoruz.. Atatürk milleti tepetaklak etti,
biz milleti toplumu ayakları üzerine oturtuyoruz.
RTE’nin yaptığı
bir tersine
mühendisliktir! Atatürk ve arkadaşlarının “mühendisliği” çağdaş bir
yaklaşıma-temele oturuyordu. Bir millet, ülke ve toplum oluşturuyorlardı. Bunu
bilime, akla, aydınlanmaya dayandırarak gerçekleştimeyi amaçladılar. Ülkenin
çağdaş uygarlığı başka türlü yakalaması, bir millet oluşturması mümkün değildi.
Elde yıpranmış ölmüş bir ümmet vardı, ama millet yoktu. Din aletiyle kalkınmış
bir ülke örneği de yoktu. Merkezi yönetimle büyük mesafe aldılar... Bir sürü
şeyi eleştirebilirsiniz, ama işte o kadar..
Bugün İslam ülkeleri arasında bir Türkiye ve
ayrıcalığı varsa, o dönemin başarısıdır diyebilirsiniz ancak. Gerideki
seçenek, bir Orta Doğu ülkesi olmak ve kalmak vardı. Hala kendimizi o bağnazlık
ve mentaliteden kurtarabilmiş değiliz!
RTE, şimdi
tersine bir mühendislik peşinde. Bu ne demek?
Toplumda en
geri ve tutucu düşüncelere, ilkelliklere dayandırmak demek ülke yönetimini..
Dini kullanmak.. Yoksulluğu ve okumamışlığı kullanmak... Ülkeyi gelişmiş
ülkeleri aşacak, onlara yetişecek bir sanayileşme, yüksek teknoloji, bilim
teknoloji strateji geliştirmek ve ısrarla uygulamak yerine, inşaatçılığa bel
bağlayan bir politika.. Muazzam bir dinci kısveli sınıfı toplumun, ülke ve
devletin her alanına egemen kılmayı hedefleyen bir anlayış....
RTE’nin bu
düşüncesi bir hayaldir, sadece topluma büyük yara verir, ama gerçekleşemez..
Çünkü Ülkenin kuruluş temellerinde bu yoktur tam tersi vardır... Bu ülkeyi
temelden tamamen yıkması gerekir..
SORULMAYAN SORU
Önceki gece Şirin Payzın’ın program konuğu BDP
adayı Selahattin Demirtaş’tı.. Demirtaş, merakla
izlediğim bir Kürt siyasetçidir. Farklılıkları vardır. Gazeteci- yazarlar sordu
o yanıtladı. Hassas konular soruldu, hakkını vereyim programın. Kürtlerin AKP
ile seçim anlaşması da soruldu.
Demirtaş,
birinci turu kazanacaklarını, ne ilk ne ikinci turda başka bir aday lehine asla
çekilmeyeceklerini söyledi..
Soru
yöneltenler bu yanıttan tatmin oldu. Ama şu soruyu yöneltmeleri gerekirken
sustular: Öyle diyorsunuz ama ilk turda ya seçilmezseniz... O taktirde ikinci
turda Kürt oyları RTE’ye akacak mı akmayacak mı, ne yapacaksınız..
Demirtaş”ı
kurtardılar! RTE’yi özgürlükçü değil otoriter ve dikta heveslisi olarak suçla..
Salı günü Mecliste konuşan diğer BDP eşbaşkanı gibi.. Ama Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin ikinci turunda, seçmenini RTE’ye yönlendir..
Demirtaş ve
Kürt siyasetinin en büyük açmazıdır bu..
-- 10 Temmuz 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder