Balyoz’un çöktüğünü taa ne zaman ilan ettim
bu köşede, ama çöküş süreci zaman alıyor, ağrılı oluyor AKP’liler için..
İktidar alıştıra alıştıra, herşeyi günbegün Cemaatin üzerine yıka yıka, “biz masumuz, aldatıldık, bak Cemaat bize de
kumpas kurdu, o zaman farkettik ki Ordu’ya da kumpas kurmuşlar.. Uyutulduk tam
manasıyla...” sözleriyle milleti inandırmaya çalışıyor.
Dün, arada sırada sohbet ettiğimiz Ertuğrul Özkök, “Dani Rodrik çok iyi saptamalarda bulunuyor,
tebriklerimi ilet” dedi ve söz AKP’nin “Biz ne safmışız..”
savunmasına geldi.
Bu savunmayı toptan yapıp Balyoz’dan yakasını
sıyırmayı uman politikacı ve AKP yazarları olduğu gibi, adım adım gerileyerek
yapanlar da var.
İlk yan çiziş şöyle oldu: “Balyoz’da 360 kişinin hepsi suçlu olamaz.
İçlerinde masumları da var, mahkemenin hatası, masumları darbecilerden
ayırmaması oldu.”
Sonra, bir adım geri daha attılar: “Kardeşim, darbeyi planlayanlar önemli,
diğerleri emir komuta zincirinde, kendisine verilen talimatları yerine getiren
askerler.. mahkeme bu ayrımı yapmadı..”
Arkasından son kaçış, kurtulma umudu: “Önemli olan CD’lerin sahte olması değil,
Seminer’de yapılan ve kaydedilen konuşmalar başlı başına bir darbe planı... Siz
buna bakın, orada darbe var..”
***
Bunların hepsine tanık oluyorum.. Hepsi adına
üzüleyim mi, sinirlenip köpüreyim mi, bilemiyorum. Geçen hafta katıldığım bir
programda, sosyal demokrat tanınan, yetmez ama evetçi olduğunu belirten bir
ekonomi profesörü, Balyoz davasıyla içeride bunca yıldır yatırılarak
ömürlerinin çalınmasına “alçaklık” dediğimde, sinirlendi: Bal gibi darbe teşebbüsü var, dedi. Ben de, Balyoz suçlama ve belgelerinde ilk sahtelik ortaya çıktığından beri bu
teşebbüsün bir uydurma plan olduğu belli oldu, inceledim, öğrendim, yanıtını verdim. O ise, ben okumadım ve incelemedim, demez mi! O mahkemenin göreviymiş,
bakar karar verir ve kendisi de öğrenirmiş... Birebir değil ama yaklaşık şöyle
geçti konuşma:
-Peki bir bilim insanı olarak, okuyup
incelemeden, böyle bir yargıya nasıl varıyorsun?
-İktisat tarihçisi sayılırım ama Ordunun
geçmişini, siyasi tarihini, darbeciliğini bilirim.. AKP gibi bir parti iktidara
gelince, darbeyi düşünmesi çok doğaldır...
-Geçmişteki darbeciliğinin Balyoz için de
geçerli olduğunun kanıtlanması gerekmez mi..
Kaldı ki, 12 yıldır asker darbe yapmadı!
Koşulların en uygun olduğu zaman bile! Bunun nedenini bile düşünmezler!
***
Geçmişte
darbeciydi, öyleyse şimdi de darbeye kalkışmıştır.. İşte bizim
entelektüel-bilim insanı düzeyimiz... Türkiye’de bilim kültürünün yerleşmemiş
olmasının sonuçlarıdır bunlar... Ayrıca, orduda bazı subayların düşüncelerinde
darbe yapmak geçmiş olabilir. Türkiye’nin siyasi tarihine bakınca bu normaldir.
Sadece bazı subayların değil, sadece bazı etkin çevrelerde değil, bugün iddia
ediyorum, iktidar karşıtı yüzbinlerce kişi, milyonlar, birileri çıksa da şunları devirse, diye düşünüyordur.
Bu koşulları yaşayacak gelişmiş bir Avrupa
ülkesinde de benzer düşünceler hızla filizlenir.
Şimdi insanların düşüncelerini mi
yargılayacağız.. O zaman Ortaçağ papalığının kurduğu engizisyon mahkemelerinin
“kafanda sapkın düşünceler olduğundan
eminiz, ya onları itiraf eder öyle yanarsın, ya da işkence ile itirafını alır
öyle öldürülürsün” döneminden bir adım ileride değiliz demektir.
Balyoz davasını bilmiyor, ama hepsini suçlu
ilan edebilen insanları düşünürken, Irak TV’sinde seyrettiğim, dünyanın düz
olduğunu ilan eden bir sakallı ile yuvarlak olduğuna ilişkin kanıtları
sıralayan bilim insanı arasındaki tartışma aklıma geldi!..
***
Oray
Eğin
dünkü yazısında (Sözcü), Balyoz’un darbe olduğunu başından beri halka yutturma
yazılarını yazanları, mahkemeye havale etti. Oray belki bir Sivil Gazeteciler
Mahkemesi kurar, ama esas işaret etmek istediği, gazetecilerin Balyoz gibi çok
önemli bir davada, “Ne güzel, Ordunun
defteri dürülüyor, boş ver gerisine..” tutumunu alarak, bilerek alet
olanların, hiç araştırmadan alet olanların, önlerine sahte belgeler konmasına
rağmen gerçeklere gözlerini kapayanların... yani her halükarda alet olmaya
hazır ve nazır olanların gazeteciliklerini sorguluyordu. Ayrıca, Hasan Cemal’lerin bir de “gazetecilik
dersi” için dernek gibi bir şey kurduklarını yazıyordu!
Ali Bayramoğlu’nun dünkü yazısı, “aydın” diye
nitelendirilen bir yazarın 180 derece kıvırtıp, yazdıklarını unutup, Balyoz’u
Cemaatin üzerine nasıl yıktığının tipik bir örneğiydi.. insan yazarken utanır.
Önce 3-4 yıl önceye gider yazılarını ve kendisini masaya yatırır..
***
Şimdi son numara şu: Efendim Anayasa Mahkemesi beraat kararı vermiyor ki, yeniden
yargılansın diyor! Durun bakalım!..
Hadi len oradan! Balyoz mu kaldı ortada..
İddia mı kaldı, hepsi paçavraya döndü... Hala bu düşüncenin peşine takılanlara
siz birşeyler deyiverin!
Cemaat, Balyoz’da ceza verecek zirciri
başından tepeye kadar kurdu. AKP’nin de desteğiyle! Adli tıbbından tutun
bilirkişisine, polisine, emniyetine, savcısına, mahkemesine... ve Yargıtay’ın o
ünlü dairesine kadar. Zincir’de hiç bir kopukluk olmaması sağlandı. Ama AKP
herşeyden haberdardı ve “ben savcısıyım” diyen Başbakan ve
adamları her türlü desteği verdi. Dani Rodrik dünkü söyleşide bunu açıkça ifade
etti.
Özkök mü bana dedi, ben mi ona: “Eğer iktidar gerçekten bu sahteliklerden haberdar değilse, bizi
yıllardır aptallar yönetiyor demektir”..
Ama bakıyorum da hiç biri aptal değil, zekâ
bakımından maşallahları bile var!
-- 23 Haziran 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset- Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder