Kılıçdaroğlu
haklı, basını da eleştiriyor, beni de!.. Nasıl
bir Cumhurbaşkanı olmalı, konusunu tartışan yok diyor..
AKP’nin
Cumhurbaşkanlığına göstereceği aday üzerinde her gün laf salatalığı yapıyoruz..
“Ete soğan doğruyoruz.” Anlaşacaklar
mı anlaşamayacaklar mı, kim kimi yiyecek.. Çankaya’ya hangisi adaylığını
koyacak.. o muuuu, bu muuuu... Sanki ikisinden birisinin seçilip oraya
oturacağı mutlakmış gibi.. Veya, önemli olan birisinin oraya oturmasıymış gibi.. Evet birisi çıkacak, ama nasıl
birisi, nasıl bir anlayış, bakış, program, öngörü ile?
Şüphesiz,
kimi oturacağı önemli, iktidar partisi içindeki hareketlenmeleri yakından
izlemek ve yorumlamak önemli, ama bu seçime daha geniş bir açıdan bakmayı
engellememeli..
Kılıçdaroğlu’ndan önce Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergimizin değerli yazarı Doğan Kuban hoca
Gazete için yazdığı, henüz yayınlanmayan Cumhurbaşkanı
Seçiminde Geleceği Seçeceğiz başlıklı yazısında bu
konuya dikkati çekiyor ve şöyle diyor:
“Cumhurbaşkanı
hiçbir politik ya da ideolojik vesayet altında olamaz. Ama ülkenin geleceğine
ilişkin evrensel vizyonun vesayetini ya da yönlendiriciliğini ret edemez. Çünkü
böyle bir ret, ülke için intihar anlamına gelir. Bugünü ve geleceği kuran bilim
ve teknoloji için özgür eğitim gerektiriyor. Bilimsel özgürlük ise demokrasi
gerektiriyor. Bugün demokrasi en başta eğitim ve araştırma özgürlüğü demek.
Bunlar Cumhurbaşkanının izlediği politikalar olmak zorunda. Bu politika Cumhurbaşkanlığının
temel görevidir..”
Ve
Hoca, muhalefet partilerini de bu konuda “içeriksiz
siyasi parti söylemlerine” dönüştürme tehlikesi konusunda uyarıyor. Ve
diyor ki:
“Cumhurbaşkanı mı ülkeyi
kurtaracak, yoksa doğru saptanmış yönler ve onlara ulaşacak örgütlenmeler mi?
Çağdaş toplumların hepsinin, gelecek vizyonu politik vizyonundan daha ağır
basan, rasyonel düşünen devlet adamlarına ve başkanlarına gereksinimi var...
Biz Cumhurbaşkanı seçmiyoruz. Bir gelecek, bağımsız özgür çağdaş bir gelecek
seçiyoruz.”
BİLİMSEL SÖYLEMİN YOL
GÖSTERİCİLİĞİ
Türkiye, ülke olarak,
ekonomik üretim, yüksek kaliteli özgür eğitim ve düşünce özgürlüğünü hedefleyen
yeni bir bilimsel söylemin egemenliği
altına girmezse, gelecek gerçekten karanlıktır. Aksi taktirde ve şu aşamada,
önümüzde tek seçenek, sıradan bir İslam ülkesi derekesine düşme tehlikesidir.
“Devlet”in, yani tüm
ülkeyi temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının, ve o koltuğu dolduracak
kişilerin, partilerin üstünde ve onlardan farklı olarak, Türkiye’nin geleceği
için bir vizyonu programı olmalıdır. Partiler gelir gider ve iktidarları orada
kalma süresi ile sınırlıdır. Genellikle hiç biri, kısa vadeli politik getirisi
olmayan uzun vadeli plan ve program izlemez.
Peki, ülkenin-devletin,
uzun vadeli geleceği programı var mı ve bu ne olmalı? Cumhurbaşkanlığı
seçimlerine ve seçilecek kişilere bu açıdan bakılmalı..
AKP 2023 VİZYONU ÜLKE
İÇİN AÇMAZDIR
Şimdi AKP ve yandaşları,
iktidarın 2023 uzun vadeli programı var
ya, diyordur. Haaa, evet, 2071 programı da var!
2023 programı, tam bir laf salatasıdır. Türkiye’ye
geleceğe taşıyacak değil, geleceksiz bırakma projeleridir.. Mesela, ihracatı 1
trilyon, ithalatı 1 trilyon, ekonomide 10.büyük ülke.. Bunun alt dilimlerinde
ise İstan ul Kanalı var. Kuzeyde havaalanı ve Kuzey ormanlarında ve Karadeniz
sahillerinde bir iki tane daha İstanbul için uydu kent.. Tünel münel.. Alt
geçit üst geçit... Atatürk havalimanını kaldırma ve arazisini yağlamama...
Kentsel dönüşüm adı altında, büyük rantlar.. Ormanları ve kıyıları, ekonomik
faaliyet adı altında talana açmak.. Irmak bırakmamak; dağı – tepeyi, sit
alanlarını, tarihi ve doğal güzellik alanlarını inşaatçılara peşkeş çekmek..
AKP’NIN 40 ÖYKÜSÜ DE
İNŞAAT ÜZERİNE
Ayının 40 öyküsü vardır, hepsi ahlat üzerine meseli gibi,
RTE ve ekibinin de 100 projesi vardır ve hepsi de inşaat-rant, doğal ve tarihi
olan herşeyi yağma, bozma ve ekonomik faaliyete dönüştürme üzerinedir..
Pardon, bir de herkesin
3-5 çocuk sahibi olması, eğitimi tepeden tırnağa imamhatipleşme, RTE’nin
özgürlük anlayışı çerçevesinde hareket eden bir toplum, özgür bilim ve
düşünceyle toplumsal yaratıcılığı geliştirme yerine tamamen imamlaştırılmış bir
üniversite sistemi... Muhafazakarlığı tepe yapmış, içe kapanmış bir Ortadoğu
İslam ülkesi..
***
Bırakın bu “program”ın
siyasal ve toplumsal yönünü, ekonomik yönü bile, ülkeye bir adım sıçratmaz..
Yüksek teknolojinin ihracatınızdaki payının %1,4 / 1,9 olduğu bir ülke, neyin
gelecek hesabını yapabilir.. Ulaşılan 11 bin dolar yıllık ortalama gelir, 14
bin dolara kadar ulaşsa bile, hapishaneye tıkılmış bir ekonomik yapı
manzarasından öteye geçemez. Bunu ben değil ekonomistler diyor.
İnşaatla çağdaş ve
rekabetçi bir ekonomi yaratamazsınız. Ancak
ranta dayalı bir tüketim toplumu içinde kalırsınız.
AKP’nin vizyonu kısa vadeli ticaret, kısa vadede
bol para kazanma, daha ucuz emek, devletin eline bakan ve nüfusun büyümesi ve
kısa vadeli siyasetin sandık demokrasisi için oyuncağı olmasıdır..
Evet, şimdi soralım,
Cumhurbaşkanlığının, partiler ve ideolojiler üstü, ülkeyi tuzaklardan
uzaklaştıracak ve geleceğe taşıyacak hedefi olmalı mı, yoksa orası bir Noter mi
kalmalı.
İktidarların çapsız ve
gelecek vizyonsuz, demokrasiyi yokeden, eğitimde özgürlüğü baskılayan
politkalarını, bunlar ülkeyi batırır,
diyerek, yol gösterecek bir Cumhurbaşkanına ihtiyacı var mı yok mu?
Buna uygun bir kişiyi
tartışmalıyız..
--- 5 Mayıs 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder