Alışmışlardı
ya, aç bir casusluk, fuhuş davası, hazırla sahte CD’ler falan, yüzlerce
denizciyi subayı, üstelik en iyilerinden ve en kurmaylarından al içeri, içeride
tut ve terfisini önle.. Böylece kendi adamlarına terfi yolunu aç ki, on para
etmezler ordu içinde yükselsinler.. Böylece orduda kumandayı ele al, biat etmiş
uşaklarını tepelere getir..
Balyoz bu tür
davaların babasıydı, en alçakçasıydı, ama sonra iki önemli dava daha
yarattılar.. İlki İstanbul’daki askeri
casusluk ve şantaj davası, arkasından da İzmir’deki askeri casusluk davası.. 500 kadar seçkin subayın
defteri dürülmek planlanmış. Tabii, bu iş için seçilmiş mahkemeler de subayları
casus ve şantajcı sayan iddianameyi kabul ederek, ortak olmuş.
Akıl almaz bir
şekilde bütün orduyu casusluk gibi, en olmayacak bir iftiranın içine
sokabilecek cesarete sahip olan bu davaları tezgahlayanların yatacak yeri yok demiyeceğim,
var, hepsinin yakasına yapışıp sahtekarlıklarının hesabını vermek.. Silivri’de
onlar için yeterince yer açılacaktır...
***
* İki “casusluk
davası”nın senaryoları birbirine andırıyor, iddianameledeki ifadelerin de
birbirine benzediği görülüyor. İzmir’de açılanı, İstanbul’da açılan davada
yapılan ağır hatalardan öğrenmiş gözüküyor.
* Her zamanki
gibi uydurulan dijital deliller tutuklama ve yargılama aracı. Yoo, dijitallerin
ve içindekilerin doğru ve gerçek olması önemli değil, mahkemeleri için bu
CD’lerin varlığı yeterli, insanların hayatlarını karartmak ve orduda tasfiye
yapmak için. Zaten bu amaçla uydurulan davalar.
* Herkesin
kullandığı McAfee anti virüs programı, Anadolu Türk
Denizciliği’ni anlatan ders notları, Liderlik ve sağlık ders kitabı, ortalıkta
dolaşan ve Emniyetin “bunlar gizli değildir” diye rapor verdiği açık belgeler,
“Ordunun gizli belgelerini çalma” suçlamasına konu oluyor.
* Mahkemeye
şahit olarak getirdikleri “fuhuş kadını”, “bakire” olduğuna ilişkin belge
sunuyor, iyi mi! Şantaj yapıldığı iddia edilen “üst düzey komutanlar” da emekli
astsubay, devlet memuru çıkıyor...!
* Yargıtay’ın
ilgili dairesinin, bu uyduruk davaları onaylamak için oluşturulduğu biliniyor. İstanbul’daki
casusluk davasını, bazı bozmalarla onayladı. Mahpkum ettiklerinin gerekçesi: Bunlar
casus değil, fuhuş da yapmadılar, ama “örgüt üyesi” ve “askeri belge
bulundurdular”..
* Örgüt mü?
Kim, nasıl, lideri, eylemi, belgesi, gizli açık kaydu kuydu.. Bunların hiç
birinin gereği yok. Önemli olan mahkum edip, ordudan atılmalarını sağlamak..
Zaten Yargıtay’da beraat kararı verilenler, emekliliğini istemişler, diğer
davalardan da yargılanıyorlar. Aslında hepsi emekli olsaydı hepsi beraat
edebilirdi belki de!
* 2014’de İzmir’deki
casusluk davasına ek iddianame ile yenisi eklendi, iyi mi! Demek Cemaatten ve
iktidardan yeni bir, ordudan tart
edilmesi gereken isimler listesi geldi! Bu ikinci dava alelacele
hazırlandı! Henüz özel yetkili mahkemelerin defteri tam dürülmemiş iken..
Avukat Murat Ergün, durumu şöyle
açıklıyor: “En az bir
gün tutuklu kalsanız bile, hakkınızda iddianame düzenlendi ve yargılama
başladıysa.. Subay, dava bitinceye ve beraat kararınız kesinleşene kadar terfi
edemiyor..”
İstanbul’daki
casusluk davasının yeniden görülmesi için güçlü delillerle dolu dosya ile
başvuruldu.. Peki İzmir’deki dava! Bu dava nasıl hızla çökebilir ve yargılama
derhal bitebilir! Genel Kurmay’ın burada yapacağı bir şey yok mu?
SİLİVRİ KİTAPLIĞI
Er Mektubu Görülmüştür:
Cumartesi günü Başbuğ’un da imza kampanyasına katıldığı bu kitap (Kırmızı
Kedi), yargılanan subaylara halkımızın gönderdiği mektuplardan seçmelerle
derlenmiş ve bütün geliri de Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlanmış. Bu nedenle de yüzbinlerce satması
gerekir! Kitabı derleyenler, Balyoz davasından yargılanan kurmay albaylar: İsmet Çınkı, Ender Kahya, Cem Okyay, Yavuz
Uras, Erdinç Altıner..
Halkımızın
sesi, duygusu, düşüncesi, isyanı, desteği... yığın yığın orada.. Taa ABD’den,
Almanya’dan, Yeni Zelanda’dan..., Cezayir’den Avustralya’dan.. Gençler,
öğrenciler, kızlar, dedeler, analar ve babalar.. Ve 13 yaşında çocuklar. Emekli
yaşyı bir doktor örneğin: “Kalbim on atışına kadar sizlerle çarpacaktır..”
Mektuplar,
subaylara verilirken üzerine vurulan damgadır, “Er mektubu, görülmüştür..”
Bir Suikastin İçyüzü, 17 Mayıs 2006:9:45..
Danıştay’dan Ergenekon’a:
Cumhuriyet gazetesinin
bombalanması ile Danıştay basılmış ve cinayet işlenmişti. Bu dava Ankara’da
görülüp sonuçlandıktan sonra, Ergenekon savcılarının, Ergenekon’a “bir terör
olayı” bulaştırmak amacıyla, bitmiş Danıştay Baskını’nı da utanmazca davaya
dahil etmişlerdi.. Ama, Danıştay Baskını ve cinayeti tamamen dinci bir örgütün
türban bahanesi ile planlanmıştı. Yıldırım bunu kanıtlıyor..
Oktay Yıldırım,
Ordu’dan malulen emekli olduktan sonra, Ümraniye bombalarının ona ait olduğu
iddiasıyla Ergenekon’dan müebbet hapse mahkum oldu. İçeride “Ergenekon’daki
Bombaların Sırrı”, “Savaşmadan Kaybetmek”, “Türkiye’nin Silahsız İşgali”
kitaplarını yazdı. Danıştay Suikasti’nin İçyüzü’nü yazarken, binlerce klasörden
oluşan davanın belgelerini ve 8 yıllık basın arşivini taradı..
Çok zengin bir
araştırma.. Bir cinayet romanı gibi! Savcıların ve mahkemenin gizli tanığı olan
ve vaadler üzerine satılmış “Osmanım”ın da tüm yalanları orada..
Saat saat olaylar.. Savcıların, iddialarıyla ve Osmanım’larıyla birlikte tam
iflası... (Kaynak Yayınları)
-- 10 Mart 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder