Bunu bilemeyiz
tabii, dün sosyal medyada, eğer Türkiye
bir devlet, bir ülke, bir millet ise.. Bu ülkede eğri büğrü de olsa bir sistem
varsa.. Bu ülkede vicdanın, adaletin, saf dinsel inanışın sesi varsa, 5-6 ay
daha sabredin.. Bunlar yoksa, zaten Türkiye de yoktur, biçiminde bir mesaj
attım. Bazı izleyiciler 5-6 ay daha mı yanıtıyla tepkilerini belirttiler..
Devletin,
iktidarın tepelerinde ve içerisinde, bunca yolsuzlukların ve keyfi yönetimin
ayyuka çıkması.. Ataşehir’de bazı değerli arsaların “kendisine sormadan”
satışını yasaklaması.. Bir telefonla, kendisine bunca yıl en yüksek derecede
siyasi hizmet etmiş, poposundan ayrılmamış bazı akademisyen-gazetecileri bir
telefonla kapı önüne koydurması.. patron hakkında namussuz ve adamına işe
yaramazsın dediği iddiaları.. Tabii paralar, paralar ve paralar.. Eski
bakanları için, daha hiç bir yargılama olmadan hepsi suçsuzdur, masumdur
sözleri... Ve daha neler..
Ne olursa
olsun, gerçek, dedikodu vb.. Bunca ağır yükün omuzlarına bindiği bir kimsenin
ne liderliği kalır ne ülke yönetiminde söz sahipliği..
***
Hey, arkadaşlar!
Ben evrensel bir siyaset gerçeğinden
bahsediyorum...
Salt ülkemiz
gerçeğinden değil.. Türkiye, küresel dünyanın, siyasetin, ekonominin, kültürün
bir parçası ise eğer, evrensel gerçek çok fazla gecikmeden Türkiye’de de
hükmünü yürütür.. Yürütecektir demiyorum, yürütür diyorum...
Bunun aksini
kimse bana anlatamaz. Sadece “zaman” üzerinde konuşur ve tartışırım..
DIŞARIDAN GELEN
243 MİLYAR DOLAR
Sandığa ve
yeterince insanın neden RTE’nin arkasında durduğu konusuna gelince.. Bu
sosyolojik, iletişimsel ve ekonomik açılardan üzerinde durulması gereken bir
konudur.
Olayın
ekonomisi konusunda öncelikle bazı şeyler söyleyebiliriz. Öncelikle şu: Borç
harç içindeki seçmenin önemli bir kesimi “iktidar
bozulunca göreceli ekonomik istikrar da bozulur, işlerimiz bozulur, borca
batarız...” gibi, yakın geçmiş belleğindeki kriz ve çöküşlerle
karşılaştırmalar var. Bu tutumunu da, kim
çalmıyor ki, tutumuyla, kendini ve vicdanını haklı çıkartıyor. Hayır,
böylesini Türkiye hiç yaşamamıştı, bunu da bilmesine rağmen!
Türkiye 243
milyar $ borçlu dışarıya..
İç borcu da 117
milyar $.
Daha çok
bankalar üzerinden yapılan borçlanma, tüketim- konut kredileri olarak içeriye
pompalanıyor. Bir tüketim toplumu yapıldı ülke bu borç parayla.. İstanbul’da
100’ü aşkın AKP-AVM’si bunun kanıtı. İnşaat olarak pombalanan bir ekonomi ve
konut satışları.. Bunun sonucu:
AKP döneminde
yurttaşın borç artışı şöyle:
TÜKETİCİ KREDİ
BORCU 241 MİLYAR LİRA
·
Kredi kartı borçları
19 kat arttı, tüketici kredileri 109 kat arttı.. Geliri ise sadece 3,9 kat
arttı! Dışarıdan gelen paralar, ne kadarı bilmem, kullanıcı olarak yurttaşın
bütçeinde borç olarak gözüküyor. AKP iktidarı, geçmiş hükümetlerin 56 yılda
kullandıkları paranın, 50 milyar özelleştirme geliri dahil, iki katını
kullandı: 1 trilyon 697 milyar $ (Faik
Öztrak’ın hesaplamaları, bunun 1 trilyon 286 milyar $’ı vergi geliri).
·
2013 Kasımında, yurttaşın kredi kartı
borcu 82 milyar TL olarak açıklanmıştı.
·
Tüketicilerin son 4 yılda kredi kartından çektiği
nakit tutarı 107.7 milyar lira oldu.
·
BDDK açıklamasına göre, tüketici kredileri, 15 Kasım 2013 tarihi itibariyle 2012 sonuna
göre yüzde 24,3 artarak 241.4 milyar
liraya ulaştı. Tüketiciler 2013’te 47.3 milyar TL tüketici kredisi
kullanırken, 27.5 milyar TL de nakit çekim gerçekleştirmiş..
YOLU YORDAMI
BAKALI NASIL BULUNACAK
Ekonominin genel
durumu başka bir yazıya, bugünkü konumuz yurttaşın istikrar bozulursa benim
durumum ne olur korkusunun maddi temellerini ortaya koymak.
Dışarıdan
para-kredi akışı aksarsa, bu borçlu yaşamın sağladığı mal-konut-tüketim malı
edinme saadet zinciri, bir şekilde
kopar. AVM’leri nelere dönüştürürler bilemem. Borçlu yurttaş ne yapar onu da
bilemem. Çünkü borcunu borçla yönetiyor yurttaş..
***
Şüphesiz,
yurttaşın “vay rüşvetçiler utanmazlar” diyerek iktidarın kuyruğunu hemen
çekmeye yanaşmamasına neden olarak, yukarıda bazı ekonomik gerçeklere vurgu
yaptım.
Buna başka
şeyler de ekleyebiliriz tabii ki, iktidarın yurttaşa sağladığı bazı maddi küçük
yararların ve sadaka devlet yardımlarının sürmesi.. gibi.
Şunu da
ekleyelim: Rüşvet ve yolsuzluk, belki Türkiye’de iktidarın bu bataklığı
şeklinde olmasa bile, dünyanın sorunu.
Ama Türkiye
gibi bir ülkede, böyle bir iktidarın ve RTE’nin liderliğinin sürdürülebilirliği
yakın vadede hiç yoktur ve olamaz.
Ülkemizde,
seçmeyenlerce, kendisinden bu kadar
nefret edilme yüksek derecesine ulamış başka bir lider belki de olmamıştır.
Son söz:
Türkiye ikiye bölünmüş olarak yaşayamaz, yaşaması mümkün değildir, özetle
RTE’nin de iktidarını sürdürmesi mümkün değildir..
Bunun yolu yordamı çözümü bakalım nasıl
üretilecektir..
--- 20 Mart 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder