SAYFALAR

28 Şubat 2014 Cuma

Ülke Nasıl Temizlenecek?

Acaba nasıl ağır hatalar, yanlışlar yaptık ki, ülkenin başına bunlar geldi; biz de utançtan yerin dibine girmek ve kaybolmak duygusuyla - yerin üstünde kıpkırmızı yüzle dolaşmak arasında kaldık? Önceki akşam kızım geç vakit Kadıköy’deki gösterilere gidiyordu, genellikle giderim, destek veririm, gözlem yaparım; ama üzerime çöken dağın altındaydım, veya bedenim bir bataklığa ağır ağır gömülüyordu sanki..
İki gün evde görevliye kapıyı bile açmak ve bir şeylerle yüzleşmek gelmedi. Sonunda sokağa çıkabildim. Kendimi başım önünde eğik dolaşırken yakalıyorum, sonra silkinerek dikleşiyorum, diyorum ki bu senin utancın değil..
Biliyorum, bireysel kaçış yoludur bu, vicdanım tam ise tersini söylüyor, dahası bu suç, bu utanç senin diye haykırıyor.. Soruyorum kendime: Acaba ne yapmadım ki, neyi eksik veya yanlış yaptım ki, böylesine rezilane bir yönetim, benim ve ülkem hakkında karar veriyor. 
Sağcı yönetimler tamam, kifayetsizler, yeteneksizler, batırıcılar tamam... Siyasetin finansmanı da hep yolsuzluklaürla yapılır... Ama neredeyse tüm bir kurulun, başındaki ile birlikte, böyle bir batağın içinde görüntüsü vermesi..yooo yoo bu ağır geliyor... Burada mutlaka benim senin onun bizlerin hepimizin ağır hatası var, suçu var.. Bunları nasıl getirip tepemize ülkemizi teslim edebildik?!
***
Biliyorum, diyeceksiniz ki bu ilk kez mi.. Bu ülkeyi 2001’de de büyük bir bataklığın içine itmediler mi.. 60 yıldır 20’ye yakın krizle bu ülke, Menderes-Demirel- Özal- Çiller – M.Yılmaz (Ve Ordu) sarmalında oradan buraya sürüklenmedi mi.. RTE ve ortakları kimlerin referansı? Türban neyin örtüsüydü? Camiler-kubbeler -kılıçlar -topuzlar, Alpaslanlan, Osmanlılar.. Fetihler.. Neyin kılıfıydı.. Tarihimizde doğru, namuslu, milleti bütünleştirici ne varsa herşeyi yerle bir etmeye kalkışmaları da, büyük soygunun sürdürülmesi amaçlı değil miydi..
Bu adamlar, milyarları villalara yığmak hedefiyle nasıl olup da böylesine örgütlenebildiler, bu milleti bu kadar kandırdılar, peşlerinden sürükleyebildiler...
Türbanları, içki yasakları, din eğitimleri, imam hatipleştirmeleri, camileri, namazları, tarikatları, cemaatleri, beş çocuk dayatmaları ile milleti yoksullaştırma çabaları.. bu iktidarın daha sayamadıklarımızın hepsi, bir büyük yalan, ülke çapında bir büyük büyü, milleti- yoksulu uyuşturucu silahları, ülkenin üzerine büyük bir örtü... kendilerine uygun bir “milli irade” tasarlayıp, iktidarlarını sürdürme politikaları.. Milli irade hiç bir şeydir, veya çok şeydir.. Milli irade, bir hukuk ve toplumsal- anayasal sistemin unsuru olarak vardır. Yolsuzluğu rüşvetçiliği kanıtlanmış bir kişi, sandıktan çıksa bile ülkeyi yönetemez... Orada milli irade yoktur..
Millet sanığı çöpe atar..
***
Türkiye büyük bir savaşın içine çekiliyor.
Bugünün sürdürülmesi üzerine bütün politikaların, bütün ısrarların, bütün dayatmaların, bütün yalanların ve peşin inkârların varacağı sonuç, büyük bir çöküştür. Büyük acılardır, büyük vuruşmalardır.. Derin yarılmalar, büyük kayıplar, gözyaşlarıdır..
Bu ülke diktatörlüğe, bir yolsuzluk ve rüşvet iktidarına, izin veremez.
Türkiye muz cumhuriyeti değildir..
Bu ülkede hep bir Afrika diktatörü olma heveslisi olageldi.. Ama hiç barınamadı..
Türkiye’nin tarihi hiç bir şey mi anlatmıyor?
Bu iktidar içinde hiç mi bir kişi yok, restini çeksin, gerçekleri söylesin ve ülkem için, milletim için, gelecek için bundan sonra olacaklara ortak olamam desin.. Hey orada kimse yok mu?
Bunca milletvekili içinde bu gidişe dur diyecek ülkenin batağa giden yazgısını dönüştürecek bir avuç neden çık(a)mıyor.. Hepsi mi gözbağlı, ekonomik bağlı, kötüye bağlı..
Bu hükümet devam edemez...
***
Başbakan, ne kayıttaki sesi inkar ediyor ne oğlunun sesini.. ne de böyle bir konuşma olmadı diyor.. Sadece montaj diyor.. bir de “devletin kriptolu telefonlarını bile dinlediler”.. En büyük itiraf budur! Kriptolu telefonları dinlediler derken, hiç montaj falan demiyor! Kimin kriptolu telefonunu? Başbakan ve oğlunun.. Onlar kim? Devlet! Derken kabak, kriptolu telefonlardan sorumlu TÜBİTAK çalışanlarının başında patlıyor: kapı dışarı! Bilseydim elindeki telefonların da dinlenebileceğini, bu konuşmaları yapmazdım diye düşünüyor.. Tuzağa düşürülmüşlük duygusu!
Başbakanın yapacağı tek büyük iyilik, bir adım geri çekilerek, hiç bir perdelemeye girmeden, gerçeklerin, salt greçeklerin ortaya çıkmasına olanak vermesidir..
Sonra, haklı çıkarsa, daha büyük bir geri dönüşünün de kapılarını açmak..
Bunu yapmadığı taktirde, bu ülkeyi zaten yönetemez...
Ya bir adım ileri atacak, ya bir adım geri...
***
Biz de hep beraber düşünelim.. Biz nerede hata yaptık?! Neyi başaramadık?!
---27 Şubat Perşembe 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder