Yine “demokratik paket” diye ortalığı yıkıyor hazretler. İktidar, attığı
her adımın, yaptığı her yasanın ne kadar üstün demokratik nitelikte oduğunu
söyler ve buna da ad takar: İleri Demokrasi! Ama bakmışsınız, attıkları her
adımda iki basamak daha düşmüşüz, milletin boğazına biraz daha sıkmışlar,
beyinlere düşüncelere yeni kelepçeler takmışlar..
Neymiş şimdi de, efendim “özel hayatı” koruyacaklarmış.
Siz mi! Siz mi özel hayatı
koruyacaksınız.. RTE iktidarı mı? Silivri davalarında özel hayatları paramparça
etmek için, F-Tipi savcı ve yargıçlarınızla birlikte, bütün Türkiye’yi allak
bullak ettiniz.. Ne yasa dinlediniz ne ahlak, ne namus dediniz ne vicdan..
İnsanları intihar ettirdiniz! Kılınız kıpırdamadı! Arka planda kahkaha
sesleriniz yükseliyordu! Zıkkımlanıyordunuz, bir-üç beş-yetmez-villalarınızı
Türkiye’nin her yerine dikiyordunuz! Medyadaki tetikçi utanmazları,
milletvekili yaptınız üstelik..
Özel hayat mı?
Hayır efendim ne özel
hayatı!
Ülkeyi yönetenlerin, milletimizin paralarını istedikleri gibi harcayanların,
Hazine’yi kontrdol edenlerin, ülkenin – insanların kaderi konusuhnda söz sahili
olanların ösel haatı mı olurmuş.. Politikacı, halkın karısında bütün
yaptıklarıyla çıpyak, saydam olmalıdır öyle görünmelidir, halk her adımınızı
bilmelidir, ne yaptığınızı ne içtiğinizi ve ne …
Çünkü burası Türkiye, çalanların
çırpanların ülkesi.. Ütülenlerin, soyulanların ve Türkiye’nin “Analarının a… koyacağız” diyenlerin..
Dolarlarla dolu ayakkabı kutularının.. danışmanlık büroları açarak iktidarla
işi olanların paralarını cebe dolduran bakan çocuklarının…
***
Özel hayatmış.. Bu ne
zaman akıllarına geliyor? İktidarları, bakanları tepeden tırnağa yolsuzluk iddialarıyla
sarsılmaya başlayınca (Bravo Cemaaat! Kırk yılda ilk kez Türkiye için iyi bir
şey yaptın! Ama unutma, günahlarını temizlemek için daha çoook ekmek yemen
gerek!).. RTE ailesinin vakfına belediye ve hazineden kamu arsaları malları
yağdığı ortaya çıkınca.. Bakanlarının yasa dışı işler çeviren telefon
konuşmaları sapır sapır dökülünce İnternet’e.. Bakanlarına yönelik
soruşturmaları sürdüren tüm savcı ve polisler görevden alınınca.. Yolsuz ve
rüşvet konularını örtbas etmek, iktidarın bir nolu zorunlu acil işi haline
gelince..
Tak, İnternet yasası..
Bir telefon mu
dinlenecek.. Üç yargıçın üçü de evet
diyecek.. Ülen, üç kişilik bir mahkeme heyeti, 2/3 oyla ömür boyu hapis kararı veriyor.. Hiç kimse, yahu bu
kadar ağır ceza için yargıçların oybirliği gerekmeli, demiyor! Ama bir telefon
dinlenecek, oybirliği istenecek! Artık buna sadece çüşş diyebiliriz.. Bir
yargıç karşı çıkarsa, uyuşturucu, hırsızlık, cinayet, bakan suçları, vatan hainliği,
yolsuzluk.. hiç bir şey için dinleme karar alınamayacak..
Anımsayan var mı, 1998-1999 adli yıl açılış konuşmasında ö dönemde Yargıtay 1. Başkanı
olan Mehmet Uygun, "yargıç vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışabiliyor" demişti. O
sırada bu sözler, maaş yetersizlikleri nedeniyle yargıçların içinde
bulundukları durumu anlatılıyondu..
Şimdi ise, buna cemaat yargıçları ve iktidar yargıçları eklenince, yargının nasıl,
siyasi, dini ve ideolojik
kanaatlarıyla hukuk/yasa arasında da sıkışıp kaldığını görüyorsunuz.
Söylüyorum: Siyasetin dinlemeyin dediği bir telefon için, yasal dinleme kararı
verilmesi zordur..
***
Özetle, Türkiye tamamen yamuk bir diktatörlük
yönetimine giriyor.. Hiç bir şeyi izlemek mümkün
olmayacak. Yeni bir mücadele dönemi başlayacak.. Yasal olmayan dinlemelerin
önüne geçilecek ve özel hayatlar korunacakmış.
Hayatlarımız ve ülkemiz için karar veren
politikacıların yasadışı bütün konuşmalarını açıklamak, saydamlaşmaya hizmettir
ve kamu yararınadır. ABD’yi sarsan ve bütün dünyayı saydamlaştıran belgelerin
yayını, bütün dünyaya ve açıklığa hizmet etti..
Siyasi yöneticilerin, kamusal vakıf ve
derneklerin, devletle iş tutanların faaliyetlerindeki her türlü yamukluğu
açıklamak, demokratik bir haktır,
özgürlüğe yarar. Tam da yolsuzluk ve rüşvetin örtbas edilmek istendiği
sırada dayatılan İnternet yasası, hırsızlığı yasallaştırmayı amaçlıyor. Bu
kadar açık seçik her şey…
Başbakanın önceki günkü konuşmasını
okuyorum: “Türkiye’yi kasetler yoluyla
kayıtlar yoluyla hukuk ihlallerinin olduğu bir ülke konumundan çıkartıyoruz.”
Vay vay.. Son 5 yılda bu engellemeye tek bir örnek gösterin de inanalım!
Baykal’a ve MHP’lilere yönelik kaset şantajlarını da “onlar önlemiş”ler..
Bu
kasetleri seçim alanlarında kullanan kendileriydi! Kılıçdaroğlu ile ilgili “SSK’yı batırdı, Rahşan Affı ile kurtuldu”
demesi ne kadar doğruysa, kasetleri biz
durdurduk lafı da o kadar doğrudur.
GÜL VETO EDER Mİ
Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin ve dünyanın
özgürlük taleplerine kulak verir ve İnternet yasasını geri çevirir mi?
Bence bu, Cumhurbaşkanlığı, seçimler,
parti başkanlığı, başbakanlık konusunda RTE ile bir anlaşma yapıp yapmadığı ile
yakından ilgilidir. Henüz aralarında anlaşma yoksa bile, eğer kendi siyasi
geleceğini bizzat kendisi çizmeyecekse, gerekirse RTE’yi karşısına
almayacaksa,kendi kariyeri için bir plan ve programı yoksa, bu yasayı onaylar
diye düşünüyorum..
10 Şubat 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder