Yanıtı
doğru verirsek önümüzdeki 1,5 yılın siyasi tercihlerini şimdiden görürüz!
Neden
RTE ülkeyi tek adamın dikta rejimine sokacak yasaları birbirardına çıkartıyor?
Acil
yanıt, RTE diyor ki: Bana anayasal
başkanlık vermiyorsunuz.. Ben de bu başkanlığı yasalarla kendime veririm ve
başbakanlık adaylığımla genel seçimlere giderim...
Şimdi
bu yargıyı doğuran ayrıntılara bakalım:
a)
İnternet’i tamamen
devletin (yani RTE’nin) kontrolü altına alan yasa.. RTE ve iktidarı, İnternette
bundan sonra gündeme gelebilecek her türlü yolsuzluk ve rüşvet haberlerini
yokedecek. Çünkü, bunların ruhlarını bilen Cemaat ile henüz kesin kapışmayı
tamamlamadılar..
b)
HSYK’yı tamamen
denetimleri altına aldılar. İstedikleri hakimleri istedikleri davaya atayacaklar..
Yargı, RTE iktidardına çalışacak. RTE’ye göre bütün yolsuzluk ve rüşvet
olayları uydurulmuş darbe.. Bakanlara kol-kanat geriyor.
c)
Evet, Özel Yetkili
Mahkemeler kaldırıldı. Ama, iktidar HSYK eliyle, istediği ağır ceza mahkemesini
kendi özel yetkili mahkemesi olarak kullanabilecek..
d)
Tabii MİT yasa tasarısı. MİT’e yasaların
üzerinde yetkiler tanınıyor. MİT akla gelebilecek her türlü belgeye bilgiye
ulaşabilecek. Bunlara bankalar, finans kuruluşları, tapu ve vergi daireleri, özel şirketler,
dernekler, sendikalar, siyasi partiler.. MİT gazetelere isterse baskın
yapabilecek ve saklandığını düşündüğü bilgi kaynaklarına ulaşabilecek, askeri
bilgiler bile MİT’ten saklanamayacak.. Herkesin kişisel bilgileri MİT’te
olacak.. Daha neler.. Yani RTE, MİT ile birlikte ülkeyi yönetecek.. Koyu bir
dikta hevesi..
***
Gelelim
başlıktaki soruya.. Sosyal medyada üç gün önce paylaştığım mesajımda dedim ki:
Bu yasa ve yasa tasarıları gösteriyor ki, RTE, Cumhurbaşkanlığına adaylıktan vazgeçti.. Üç dönem milletvekili olanların yeniden
aday olma yasağını kaldıracak. Başbakanlığa aday olarak seçimlere girecek, bu
yasalarla da, ülkeyi adeta diktatör olarak yönetecek..
Burada,
RTE’nin niyetini ortaya çıkartan çok
önemli bir soru şudur:
RTE, Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı seçimine 6 ay
kalmışken, neden bu yasaları çıkartıyor? Bu yasaların hepsi bir başbakana
diktatoryel yetkiler veriyor, Cumhurbaşkanına değil. O halde kendisi
Cumhurbaşkanlığına aday olmayacak.. Gül’e Cumhurbaşkanlığı koltuğunu bırakacak
ve böylece aralarındaki sorunu çözecek, parti tüzüğündeki 3 dönem yasağını da
kaldıracak, genel seçimlere Başbakan adayı olarak girecek..
RTE,
önce Başkanlık Sistemi dayattı. Ama, Kürtlerin desteği bile, Başkanlık Sistemli
bir anayasayı kabul ettirmesi imkansız gibi. O halde, RTE için Çankaya’nın
fazla önemi kalmadı.
Ama,
Başbakan olarak, ülkeyi bu kez demirden
bir başkan gibi yönetebilir. Zaten yönetmiyor mu diyebilirsiniz. Evet yönetiyor,
ama yasal ve hukuki değil.. Anayasayı yasaları çiğniyor.. RTE, bu yasa ve yasa
tasarılarıyla, üstelik tam bir polis ve istihbarat örgütü devleti ve hükümeti
gibi, Başkanlık Sistemi’nden de öte, ülkeyi yasal zeminde yönetme yetkileri alıyor.
Evet
yasal, ama Anayasa’nın ruhunu çiğnedikleri için hukuki değil... Anayasa’nın
askıya alındığı bir dönem yaşıyoruz: Anayasa orada süs, Anayasa ile derinden
çelişen yasalar yürürlükte ve uygulayıcısı da RTE..
“Batsın Böyle
Gazetecilik”
Milliyet
Genel Yayın Müdürü iken işine son verilen Derya
Sazak’ın, Milliyet’te işten atma operasyonarına neden olan İmralı
Zabıtları, Gezi ve 17 Aralık olaylarının perde arkasını anlattığı kitabı
Boyut’tan çıktı. Sazak, “Bu kitap,
Milliyet’e kurulan ‘kumpas’ın öyküsüdür” diyor. Milliyet’i bir tür iktidar
yandaşı yapma serüveni. Gazetede ilk büyük patırtı, Öcalan ile BDP’liler
araında yapılan İmralı görüşmelerinin zabıtlarının açıklanması üzerine
kopmuştu. Bu gerçekten önemli bir gazeteciik başarısıydı ve gazeteci olan
herkes, sonucu ne olursa olsun bunu yayınlardı..
Sazak
diyor ki “herşeyi bütün çıplaklığıyla
yazdım.” Kitabındaki olaylara, çeşitli gazetelerden yazarların geniş çaplı
yazılarıyla destek almış. Kitabın sonuna da, tanınmış isimlerden iktidar-medya
ilişkileri, yaşadığımız günlerin nitelikleri üzerine yazılarla karşılaşıyorsunuz..
Derya Sazak’ın kitabı, şüphesiz bu dönemin iktidar medya ilişkilerine,
iktidarın medya üzerindeki büyük operasyonlarının anlaşılmasına yardımcı
olacaktır; kitap basın tarihine düşülen önemli bir belgedir..
OKUR NOTU
Cemil Mirasoğlu:
Milletin %60’ı aptal mı konusu Türkiye'nin önünü tıkayan en yalın gerçeğidir.
Seçmenin %65-70'ini oluşturan Muhafazakar çoğunluk ile %30-35'ini oluşturan
Aleviler, Kürtler ve aydınlarımız 90 yıllık Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği
Laikliği bir yaşam biçimi olarak benimsemiş kitlelerdir. Bu ayrışma tam bir
kutuplaşmaya dönüştü.. DSP, muhafazakarlardan oy alabilen yapısı ile 2002
yılında yeniden şekillendirilen Türkiye'de el birliği ile yok edildi ve CHP yalnız
bırakıldı. Muhafazakarlardan oy alabilecek ikinci bir parti olmadıkça da bu
kilitin çözülmesi zor. Aziz Nesin'in %60 olarak kastettiği bu kitledir. Kanımca
aptal olanlar, onların önüne CHP dışında seçenek sunamayan aydınlarımızdır.
-- 23 Şubat Pazar, 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder