Hürriyet’in “Bavulcu’nun dönüşü” manşet haberiyle
duyurduğu Mehmet Baransu’nin “ilk
bavulu” ne kadar sahtekarlıklarla, uydurulmuş senaryolarla doluysa, “ikinci
bavulu” da o kadar gerçek belgeler içeriyor.
“Balyoz darbe
planı” CD’lere yazılmış kötü bir senaryoydu. Baştan aşağı rezil, aptalların
kotardığı, içinde binbir sahtelikler olduğu gösterilmiş (2000 adet!), ve
altında tek bir imzanın da bulunmadığı, amacı tamamen Ordu’nun defterini dürmek
ve çoğu denizci 365 seçkin subayın ordudan atılmasına yönelik, ve tek bir ıslak
imzanın da bulunmadığı bir kağıt yığını..
Yani aslında
bir hukuku değer taşımayan, bir hukukiliği de asla kanıtlanamamış, Yargıtay
kararını bile ciddi hukukçuların kıyasıya eleştirip çöpe attığı yok değerinde
bir sahtekarlıklar manzumesi..
Önemli olan
“Balyoz” senaryosunun gerçek olması değildi..
Kurulan ve
yargıçları seçilmiş mahkemenin eline böyle bir uyduruk dosya tutuşturmak ve ne
pahasına olsun olsun bir mahkumiyet kararı verdirmekti..
Mehmet Baransu,
bu CD’lerdeki dosyaları kağıda basmış, bir bavula doldurup savcılığa
götürmüştü. Adı da bu nedenle “bavulcu”ya çıktı. Bavul olayı “belgelere bak belgelere..” dedirtecek
bir kamu oyu reklam oyunuydu. Yoksa 1 cm kalınlığındaki CD’leri savcılığa
götürmesi o etkiyi yapmayacaktı!
Baransu, sahte
planın hep savunucusu oldu.. Planın kotarılmasında (yazım işinde!) bir katkısı
varmıydı, yokmuydu, sadece taşıyıcı mıydı bilemem. Bu ileride ortaya çıkacak.
Bir kaç kez
yazdım: Gazeteciler Cemiyeti,
Balyoz’u yayınladığı için Baransu’ya Gazetecilik
ödülü vermişti. Bunu iptal edin, bu
zırvalığa alet olmayın, dedim. Ama henüz susuyorlar! Yahu, atlet dopingli
ise madalyasını iki yıl sonra bile geri alırlar, bu ahlakı tavrı gösterin
artık!
Belki Baransu,
en azından “kandırıldım” diyerek madalyasını
Cemiyet’e iade eder.. O günlere doğru gidiyoruz, hissediyorum!
***
Baransu’nun,
2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan ve cemaatin
izlenmesini, mali kaynaklarının araştırılmasını öneren kararını açıkladığı
belge ise, altında Gül ve Erdoğan
dahil, MGK’ya katılan üyelerin ıslak imzalarını içeren gerçek bir belge.. Hepsi
kabul etmiş ve paşa paşa imzalamış. Tek karşı ses de çıkmamış! Bravo!
Tartışmalar,
açıklamalar gırla.... Yok, iktidar 2004 yılında henüz güçlü değilmiş.. bu
nedenle köprüyü geçinceye kadar “ayıya
dayı” demek zorunda kalmışmış.. O günkü şartlar bunu gerektiriyormuş..
Zaten bu karar uygulamaya konmamışmış.. Bir dizi hikaye..
Baransu ikinci
bir belge ile küt diye kesti bu hikayeyi: Milli Eğitim Bakanlığı (Ömer Dinçer)
Cemaatin dershanelerini ve okullarını “fişlemeye” başlamış meğer..
Güldüm, iki yıl
önce her ikisinin ayrı siyasi gövdeler olduğunu ve çatışmanın süreceğini
yazdığımda, Cemaat ile AKP etle tırnak gibidir,
biribirini yemezler, onlar yeminli
müslümanlardır, iyi polis kötü polis oyunu falan filan.. diyenler vardı...
AKP’nin,
iktidar olarak, Gülen Cemaatini ve yayılışını gözlemek ve denetim altında
tutmak istemesi, bütüncül yönetim anlayışı gereğince normaldir! İşbirliği
yapıyor, ama bir yandan da kendisi için
tehdit derecesini izliyor!
Tehdit
derecesi, adım adım yükselmiş ki, 7 Şubat 2012’de MİT üzerinden iktidara
yönelen darbe operasyonu, en yüksek
düzeyde alarmları çaldırmış.. Baransu neden şaşırıyor?!
Dershaneler,
iplerin koptuğu nokta değildir.. İpler çoktan kopmuştu! Dershane konusu her iki
dinci anlayışın çocuklarımızı devşirme konusunda birbirlerinin yolunu kesmeye
girişmeleridir. Bekir Çoşkun’un
dünkü yazısı bu noktanın altını çiziyordu!
***
Baransu
“bavulundan” çıkarttığı belgelerle Cemaat, aslında Balyoz ve Ergenekon’u da
çöpe atmaktadır. Bu konuda iki gelişmeye dikkatinizi çekerim:
Fethullah Gülen
geçen hafta Silivri’deki siyasi esirleri kastederek “elimde olsa masumların hepsini serbest bırakırım” dedi..
İkincisi ise üç
gün önce: “CD’ler oluşturmak, chiplere değişik şeyler yüklemek, bazı kimselerin
haysiyet, şeref, namus ve iffetiyle alakalı bazı şeyleri teşhir etmek suretiyle
onları yıkmak ve devirmek, bir mü’minin yapmaması gereken şeylerdir..”(www.hurriyet.com.tr/gundem/25244928.asp)
dedi! Böylece Cemaatin
şimdi de Balyoz davasından ilk yan çizmesi gündeme geldi!
Şimdi arkalarında en önemli utanç
verici konu olan uyduruk davalardan kimin paçayı sıyıracağı gündemdedir.
Burada
iki yez yazdım: “Eliniz altındaki adamlara söyleyin, inanları boşu boşuna içeride
tutmasınlar, bu davlar üzerinizde kalacak sonra, diye.
O günlere hızla geliyoruz!
-- 2 Aralık 2013 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder