Hacettepe Üniversitesi’nde önemli
rahatsızlıklar var. Geçen yıl yine bu konuda kaygılar dile getirilmiş ve biz de
yer vermiştik.. Fakat bu kaygıların, rahatsızlıkların ve tepkilerin sonu
gelmiyor. Tepkile, özellikle üniversitenin kurumsal kimliği ve büyük saygınlığı
üzerinde olumsuz etkilerde bulunan, kurumun geleneklerini hiça sayan Rektörlük
uygulamalarından, yönetim biçiminden kaynaklandığı görülüyor. Saygın bilim
insanlarından aldığımız tepkiye bakarak, böyle diyoruz.
Bugün bu köşeyi, dergimizde başka yer
bulamadığımız için, Rektöre hitaben yazılan ve bize başka kaynaklardan
ulaştırılan bir mektuba ayırıyoruz.
***
“Hacettepe Değerlerine dönelim”
Sayın Rektör
Prof. Dr. Murat Tuncer,
Sayın Hocam,
Size bu açık
mektubu Tıp Fakültemizde akademik kadrolara yapılan atamalarda uyguladığınız
yöntemden duyduğum rahatsızlığı bildirmek için yazıyorum. Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi, tıp eğitimi alanında devrim niteliğindeki
yeniliklerle kurulmuş ve tıp alanında öncülüğünü uzun yıllar sürdürmüş olan
saygın bir kurumdur. Fakültemizde uzun yıllardır var olan ve geliştirilerek
sürdürülen bir bilim ortamı vardır. Bu ortamda değişik kuşaklar bir arada
çalışmış ve daha genç olanlar eğitilmiştir. Genç insanların akademik kadrolara
seçimi, bilimsel nitelikleri dikkate alınarak akademik kurullarca yapılmıştır.
Kurumumuzda akademik kurullar her zaman yöneticilerce saygı görmüş ve akademik
kadrolara atamalar akademik kurulların süzgecinden geçirilerek yapılmıştır.
Hacettepe Tıp
fakültesinde “liyakat” kavramı akademik kadrolara seçilen genç meslektaşlarımız
için en önemli kavram olarak atamalarında kullanılmıştır. Aday bilim
insanlarının siyasal düşünceleri, dini inançları veya cinsiyetleri bu
seçimlerde rol oynamamıştır. Zaten uluslararası bilim dergilerinde Hacettepe
Tıp kaynaklı yayınlara ve bu yayınları yapan bilim insanlarının sayısal ve
sayısal olmayan bilimsel ölçütlerine baktığınızda, kurumumuzun yüksek kalitede bir
öğretim üyesi kadrosuna sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle kurumumuz tıp
alanında yapılan ve uluslararası bilim dergilerinde yayınlanan araştırmalar
sıralamasında uzun yıllardır ülkemizin en önde gelen tıp fakültesidir.
Her bölümde tüm
ülkenin ve bilim camiasının yakından tanıdığı çok sayıda öğretim üyesi
çalışmaktadır. Çok sayıda öğretim üyesi ise kendi alanında uluslararası bilim
dünyasınca yakından tanınmakta ve yaptıkları bilimsel çalışmalar nedeniyle
saygı görmektedir. Hiç şüphe yok ki kurumumuz Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den bu
yana bu ülkede en fazla uluslararası tanınırlığı ve bilimsel saygınlığı olan
tıp fakültesidir. Kurumumuzdaki bu ortamı daha da yükseltecek adımların
atılması en önemli beklentimdir.
ATAMALARDA
BİLİMSELLİKTEN UZAKLAŞMA
Sayın Hocam, Siz
rektör olarak göreve başladıktan sonra yukarıda özetlediğim bir atama süreci kurumumuzda artık uygulanmıyor.
Kadro ilanları, çoğunlukla ilgili bölümün akademik kurullarının bilgisi ve
isteği dışında yapılıyor. Ayrıca seçilmiş kurullarımızın bilgisi dışında tüm
süreç düzenleniyor. Üzülerek ifade etmeliyim ki, eğitimden birinci derecede
sorumlu olan fakülte kurulu ve sayın dekanımızın da bu atama sürecinden bilgisi
olmuyor.
Son 20 ayda
Hacettepe tıp fakültesi akademik kadrolarına çok sayıda Profesör ve Doçent
ataması yapıldı. Ülkemizin en deneyimli, bilgili ve bilimsel niteliği yüksek
öğretim kadrolarından birine sahip bir kuruma geleceğin bilim insanları olarak
yetiştirilecek gençler yerine, kurum geleneğine uzak meslektaşlar atanıyor.
Bölümlere atanan meslektaşlarımızın çoğunun
özgeçmişlerine baktığımızda uluslararası bilim dergilerinde yayınladıkları
makale sayısı, bu makalelere yapılan atıflar ve h-faktörü gibi evrensel
bilimsel sayısal kriterleri, atandıkları bölümlerdeki öğretim üyelerinin
sayısal kriter ortalamalarının çok altında olduğu görülmektedir.
Ayrıca sayısal
olmayan bazı ölçütler açısından da (bilim camiasında tanınırlılık doğuran
istikrarlı bilimsel çalışma yapmak, uluslararası düzeyde saygınlık yaratan
yüksek etki faktörlü yayın yapmak, saygın bilim dergilerinin editörler
kurulunda olmak ve saygın bilim derneklerinde sorumlu düzeylerde çalışmak
gibi..) atandıkları bölümlerde çalışan öğretim üye ortalamaları ile
kıyaslanamayacak bir düzey söz konusudur.
Prof ve Doçente
ihtiyaç olmayan bölümlere bilimsel açıdan ilgili bölümün ortalamasının altında
bilimsel ölçütlere sahip meslektaşların atanmasının anlamı camiamızda merakla
tartışılmaktadır. Atamalarda kurumumuzda bugüne kadar uygulanan uluslararası akademik değerlerin yerine hangi ölçütlerin
kullanıldığı da tartışmanın en temel noktasıdır.
Kurumumuza
dışarıdan öğretim üyesi atanmasına kategorik olarak karşı çıkılması kabul
edilebilir bir yaklaşım değildir. Ancak atanacak adayların bilimsel
düzeylerinin yüksek olması en önemli beklentidir. Mümkünse, ülkemizde ilgili
alanda çalışan en seçkin bilim insanları arasından atanacak öğretim üyesi
seçilmelidir. Bu seçimi yapacak olan jüriler ilgili alanın bilimsel açıdan en
saygın öğretim üyelerinden oluşmalıdır. Jürilerin oluşturulma yöntemi ve
jürilerin bilimsel kalitesi uygun seçim için en önemli güvencedir. Bu konuda
şaibe doğuran yöntemleri kullanmamak yöneticilerin sorumluluğundadır.
Benzer
olumsuzlukları önlemek için tüm atamaların akademik kurulların doğrudan içinde
olduğu tartışma ve karar süreçleri ile düzenlenmesi gerekir. Evrensel üniversite
değerlerine uygun bir tartışma ortamı en acil ihtiyacımızdır.
YETKİ, 12 EYLÜL
YASASI İLE
Sayın Hocam,
Atamaların
birçoğu doğrudan sizin istek ve inisiyatifinizle yapılmaktadır. Bu atamaları
yapmak var olan yasalar çerçevesinde yasal olabilir. Ancak, akademik değerler
ve teamüller çerçevesinde düşünüldüğünde bu atamalarda kullanılan yöntemin
meşruiyeti son derece tartışmalıdır. Ayrıca
rektör olarak size bu hakkı veren yasanın 12 Eylül sonrasının faşist ikliminde
yapılan bir yasa olduğunu hatırlatmak isterim. Demokratik ve özerk
üniversite idealine yaklaşmaya çalışan, karar süreçlerine katılımı arttıran ve
fakültemizde bilim ve eğitim ortamını güçlendiren uygulamaları beklememizin
hakkımız olduğu kanısındayım.
Sayın Hocam, Hacettepe
Tıp Fakültesinin kurum kimliğini zedeleyen, yüksek kalitedeki eğitim düzeyini
bozan ve bilim üretim ortamını olumsuz etkilediğine inandığım bu tür atamaları
durdurmanızı rica ediyorum. Saygılarımla.
Prof. Dr. Okan Akhan,
Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi”
***
Sizce Rektör bu
endişeleri dikkate alır mı.. öyle umalım.. Gelecek Cuma yeniden buluşmak
umuduyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder