SAYFALAR

5 Ekim 2013 Cumartesi

Hacettepe Tıp Fakültesi’nde Büyük Rahatsızlık, Rektör'e Mektup



Hacettepe Üniversitesi’nde önemli rahatsızlıklar var. Geçen yıl yine bu konuda kaygılar dile getirilmiş ve biz de yer vermiştik.. Fakat bu kaygıların, rahatsızlıkların ve tepkilerin sonu gelmiyor. Tepkile, özellikle üniversitenin kurumsal kimliği ve büyük saygınlığı üzerinde olumsuz etkilerde bulunan, kurumun geleneklerini hiça sayan Rektörlük uygulamalarından, yönetim biçiminden kaynaklandığı görülüyor. Saygın bilim insanlarından aldığımız tepkiye bakarak, böyle diyoruz.
Bugün bu köşeyi, dergimizde başka yer bulamadığımız için, Rektöre hitaben yazılan ve bize başka kaynaklardan ulaştırılan bir mektuba ayırıyoruz.
***
“Hacettepe Değerlerine dönelim”

Sayın Rektör Prof. Dr. Murat Tuncer,
Sayın Hocam,
Size bu açık mektubu Tıp Fakültemizde akademik kadrolara yapılan atamalarda uyguladığınız yöntemden duyduğum rahatsızlığı bildirmek için yazıyorum. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, tıp eğitimi alanında devrim niteliğindeki yeniliklerle kurulmuş ve tıp alanında öncülüğünü uzun yıllar sürdürmüş olan saygın bir kurumdur. Fakültemizde uzun yıllardır var olan ve geliştirilerek sürdürülen bir bilim ortamı vardır. Bu ortamda değişik kuşaklar bir arada çalışmış ve daha genç olanlar eğitilmiştir. Genç insanların akademik kadrolara seçimi, bilimsel nitelikleri dikkate alınarak akademik kurullarca yapılmıştır. Kurumumuzda akademik kurullar her zaman yöneticilerce saygı görmüş ve akademik kadrolara atamalar akademik kurulların süzgecinden geçirilerek yapılmıştır.
Hacettepe Tıp fakültesinde “liyakat” kavramı akademik kadrolara seçilen genç meslektaşlarımız için en önemli kavram olarak atamalarında kullanılmıştır. Aday bilim insanlarının siyasal düşünceleri, dini inançları veya cinsiyetleri bu seçimlerde rol oynamamıştır. Zaten uluslararası bilim dergilerinde Hacettepe Tıp kaynaklı yayınlara ve bu yayınları yapan bilim insanlarının sayısal ve sayısal olmayan bilimsel ölçütlerine baktığınızda, kurumumuzun yüksek kalitede bir öğretim üyesi kadrosuna sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle kurumumuz tıp alanında yapılan ve uluslararası bilim dergilerinde yayınlanan araştırmalar sıralamasında uzun yıllardır ülkemizin en önde gelen tıp fakültesidir.
Her bölümde tüm ülkenin ve bilim camiasının yakından tanıdığı çok sayıda öğretim üyesi çalışmaktadır. Çok sayıda öğretim üyesi ise kendi alanında uluslararası bilim dünyasınca yakından tanınmakta ve yaptıkları bilimsel çalışmalar nedeniyle saygı görmektedir. Hiç şüphe yok ki kurumumuz Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den bu yana bu ülkede en fazla uluslararası tanınırlığı ve bilimsel saygınlığı olan tıp fakültesidir. Kurumumuzdaki bu ortamı daha da yükseltecek adımların atılması en önemli beklentimdir.

ATAMALARDA BİLİMSELLİKTEN UZAKLAŞMA
Sayın Hocam, Siz rektör olarak göreve başladıktan sonra yukarıda özetlediğim bir atama süreci kurumumuzda artık uygulanmıyor. Kadro ilanları, çoğunlukla ilgili bölümün akademik kurullarının bilgisi ve isteği dışında yapılıyor. Ayrıca seçilmiş kurullarımızın bilgisi dışında tüm süreç düzenleniyor. Üzülerek ifade etmeliyim ki, eğitimden birinci derecede sorumlu olan fakülte kurulu ve sayın dekanımızın da bu atama sürecinden bilgisi olmuyor.
Son 20 ayda Hacettepe tıp fakültesi akademik kadrolarına çok sayıda Profesör ve Doçent ataması yapıldı. Ülkemizin en deneyimli, bilgili ve bilimsel niteliği yüksek öğretim kadrolarından birine sahip bir kuruma geleceğin bilim insanları olarak yetiştirilecek gençler yerine, kurum geleneğine uzak meslektaşlar atanıyor. Bölümlere atanan meslektaşlarımızın çoğunun özgeçmişlerine baktığımızda uluslararası bilim dergilerinde yayınladıkları makale sayısı, bu makalelere yapılan atıflar ve h-faktörü gibi evrensel bilimsel sayısal kriterleri, atandıkları bölümlerdeki öğretim üyelerinin sayısal kriter ortalamalarının çok altında olduğu görülmektedir.
Ayrıca sayısal olmayan bazı ölçütler açısından da (bilim camiasında tanınırlılık doğuran istikrarlı bilimsel çalışma yapmak, uluslararası düzeyde saygınlık yaratan yüksek etki faktörlü yayın yapmak, saygın bilim dergilerinin editörler kurulunda olmak ve saygın bilim derneklerinde sorumlu düzeylerde çalışmak gibi..) atandıkları bölümlerde çalışan öğretim üye ortalamaları ile kıyaslanamayacak bir düzey söz konusudur.
Prof ve Doçente ihtiyaç olmayan bölümlere bilimsel açıdan ilgili bölümün ortalamasının altında bilimsel ölçütlere sahip meslektaşların atanmasının anlamı camiamızda merakla tartışılmaktadır. Atamalarda kurumumuzda bugüne kadar uygulanan uluslararası akademik değerlerin yerine hangi ölçütlerin kullanıldığı da tartışmanın en temel noktasıdır.
Kurumumuza dışarıdan öğretim üyesi atanmasına kategorik olarak karşı çıkılması kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Ancak atanacak adayların bilimsel düzeylerinin yüksek olması en önemli beklentidir. Mümkünse, ülkemizde ilgili alanda çalışan en seçkin bilim insanları arasından atanacak öğretim üyesi seçilmelidir. Bu seçimi yapacak olan jüriler ilgili alanın bilimsel açıdan en saygın öğretim üyelerinden oluşmalıdır. Jürilerin oluşturulma yöntemi ve jürilerin bilimsel kalitesi uygun seçim için en önemli güvencedir. Bu konuda şaibe doğuran yöntemleri kullanmamak yöneticilerin sorumluluğundadır.
Benzer olumsuzlukları önlemek için tüm atamaların akademik kurulların doğrudan içinde olduğu tartışma ve karar süreçleri ile düzenlenmesi gerekir. Evrensel üniversite değerlerine uygun bir tartışma ortamı en acil ihtiyacımızdır.

YETKİ, 12 EYLÜL YASASI İLE
Sayın Hocam,
Atamaların birçoğu doğrudan sizin istek ve inisiyatifinizle yapılmaktadır. Bu atamaları yapmak var olan yasalar çerçevesinde yasal olabilir. Ancak, akademik değerler ve teamüller çerçevesinde düşünüldüğünde bu atamalarda kullanılan yöntemin meşruiyeti son derece tartışmalıdır. Ayrıca rektör olarak size bu hakkı veren yasanın 12 Eylül sonrasının faşist ikliminde yapılan bir yasa olduğunu hatırlatmak isterim. Demokratik ve özerk üniversite idealine yaklaşmaya çalışan, karar süreçlerine katılımı arttıran ve fakültemizde bilim ve eğitim ortamını güçlendiren uygulamaları beklememizin hakkımız olduğu kanısındayım.
Sayın Hocam, Hacettepe Tıp Fakültesinin kurum kimliğini zedeleyen, yüksek kalitedeki eğitim düzeyini bozan ve bilim üretim ortamını olumsuz etkilediğine inandığım bu tür atamaları durdurmanızı rica ediyorum. Saygılarımla.
Prof. Dr. Okan Akhan,
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi”
***
Sizce Rektör bu endişeleri dikkate alır mı.. öyle umalım.. Gelecek Cuma yeniden buluşmak umuduyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder