RTE’den 30-45-90-180 derece faklılıklar
Cumhurbaşkanı A. Gül’ün Meclis’i açış konuşması
çeşitli kalemlerce değerlendirildi.. iki yıldır yazdığım şu saptamada bir
değişiklik yok: Gül, eğer ikinci kez Cumhurbaşkanı olmaz, seçilmezse AKP içinde
liderlik arar. RTE ile farklı kişiliklere sahipler, biribirlerinin gölgesi veya siyasi yedekleri değiller. Gül’ün, AKP
liderliğinde rolü, RTE’ye göre farklı etkiler yapar. Akademisyenliği nedeniyle
de olaylara yaklaşımı daha anlamaya yöneliktir.. RTE gerektiğinde ve kendini
güçlü hissettiğinde ne kadar diklenirse (ve zayıf durumda yelkenleri suya
indirirse), Gül Batı ve değerleriyle ile daha uyumlu ve “istikrarlı”.
Burada
yazdıklarımın sadece gözlemlerden yola çıkan değerlendirmeler olduğunu ve
önümüzdeki seçim sürecinde tercihleri içermediğini, okura öncelikli bir not
olarak ileteyim...
***
Gül, Gezi
Protestolarının Türkiye’yi sardığı sırada yapması gereken güçlü uyarılardan
kaçındı, sadece bir kez, 3 Haziranda ciddi bir vurgulama yaptı: “Herkesin kendi ülkesinde en geniş şekilde kendisini özgür hissetmesi
gerekir…demokrasilerle tabi ki seçimlerle halkın iradesi ile her şey ortaya
çıkar. Ama demokrasi demek sadece seçim demek de değildir. verilen bütün..
mesajlar da alınmıştır..”
Sonra sustu,
sahneye yokedici kimliğiyle güçlü bir şekilde RTE çıktı! Sonuçta, dün
Uluslararası Af Örgütü’nün de sonuçlarını açıkladığı bir cinayet, yaralama,
korkunç bir RTE ve devlet şiddeti dalgası bütün ülkeyi sardı. RTE bu kafasıyla
on demokrasi paketi açıklasa, yaşanılan şiddetin sorumluluğundan kaçınamaz.
Gül, ABD
gezisinde ve Meclis açılışında RTE gölgesinden kurtulacaktı:
“Gezi Parkı’nda çevre duyarlılığı sergileyen gençliğin
eylemlerini demokrasinin tezahürü olarak gördüm.. Uzun yıllar yargısız infazlarla,
işkenceyle ve vahim insan hakları ihlalleriyle anılmış olan ülkemizin, bu kez,
gelişmiş demokrasilerdekilere benzer kaygı ve taleplerle gündeme gelmesinden
çekinilecek bir husus yoktu,” dedi; ölenlerin ailelerine başsağlığı
dileyerek şu sonucu çıkardı: “bu tecrübeden demokrasimizin
katılımcı ve çoğulcu vasıflarını güçlendirme yolunda yararlanmalıyız….
Demokratik sahiplenme şiddetle ve tehditle olmaz”..
Kutuplaşma üzerine: “Her
tartışmaya siyah-beyaz, doğru-yanlış, haklı-haksız, bizden-onlardan, dost-düşman
zaviyesinden bakamayız. Kutuplaşmalardan kaçınarak, demokrasimizin değer ve
erdemlerine toplum olarak sahip çıkalım”.
Kuruculara gönderme: “Cumhuriyetin 27. Yıldönümünde
doğmuş; ve onun en önemli erdemlerinden biri olan fırsat eşitliğinden yararlanmış
bir Türk vatandaşı olarak..” ve “Kurtuluşumuzun, kuruluşumuzun ve demokrasimizin ocağı
olan bu Meclis, istiklal ve istikbalimizin de nihai teminatıdır,” cümleleri, hem Kuruculara
saygı mesajı hem de milletvekillerine ve Meclis’e, “bağımsız kişilik” vurgusuydu..
Demokrasi ve Basın özgürlüğü farklılığı:
“Demokrasi
bir fren ve dengeler sistemi.. Kuvvetler ayrılığı, özgür basın ve etkili
muhalefet demokrasinin olmazsa olmazları arasında… Yasama, yürütme ve yargının
etkin ve verimli çalışması; ciddi, yapıcı, güçlü bir muhalefetin varlığı;
özgür, eleştiren, tarafsız ve bağımsız bir medya; ülkelerin demokratik gelişimi
açısından çok önemlidir. Anayasa ve yasalarla teminat altına alınmış
özgürlüklerini kullanma iradesine sahip bir medyanın varlığı, demokrasimize güç
katar.. tüm bu konularda ortaya çıkan eksikler veya yanlış uygulamaların
düzeltilmesi tüm ülkemizin yararınadır... Zira,
demokratik hak ve özgürlüklerin en geniş biçimde kullanılmasına imkan sağladığı
için geriye gitmiş, bundan zarar görmüş dünyada tek bir ülke dahi yoktur..”
Bu yaklaşımların RTE’den 30-45-90-180 derece faklılıklar içerdiğini belirtelim..
***
Okurlar, “Gül’ün kendine farklı bir siyasi program
oluşturduğu”nu çok çok önceden yazdığımı anımsar.. Bu söylemleri, inşa
ettiği bu siyasi programın içeriğini oluşturuyor. Bu program ve konuşma, şüphesiz önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı (2014
Ağustosu) ve Genel Seçimlere (2015) yönelik bir açıklamadır. 10 ay sonra
görevi bitiyor ve kendine yol çiziyor, RTE’den
farklılıklarını ilan ediyor.
Gül’ün bu açıklaması,
şüphesiz kamuoyuna olduğu kadar (ki AKP seçmeninden güçlü bir ilgi görebilir!),
AKP örgütüne ve Meclis Grubuna da
yöneliktir! Kendini Erdoğan’ın iki
dudağı arasında ezilmiş, kişiliği ve özgürlüğü bastırılmış veya bir hiç
hisseden partililer, hükümet üyeleri ve milletvekilleri, bu seste hoşlarına
gidecek güçlü tınılar bulabilir...
Tabii, en
önemlisi, asla sürdürülebilir olmayan, demokrasiye düşmanlığı, otoriterliği ve
diktacı tutumuyla başaşağı giden RTE’nin
yerine, Gül’ün siyasi söylemi, AKP’lilerce “kurtarıcı” bir nitelikte
görülebilir...
Gül, elini
iyice açmıştır.. RTE’nin ne yapacağını bekleyeceğiz.. Anlaşma mı, çatışma mı..
Kilidi çözecek temel soru: RTE’nin, bugünkü yetkileriyle Cumhurbakanlığına
çekilip siyaseten daha pasif bir makamı tercih edip etmeyeceğidir..
***
Önemli bir nokta:
Gül, ülkede yapılan bunca yargı haksızlıklarına, içeride bulunan
milletvekillerinin ve kesin masum olmalarına rağmen mahkum edilen dizi dizi
insanların, Balyoz palavrası sanığı yüzlerce subayın durumu için tek laf
etmedi..
Bu yargı
ucubeleri hemen ve derhal temizlenmeden, Türkiye’de yeni bir siyasete başlangıç
yapılamayacağını herkes biliyor..
Gül de biliyor
mu?
---- 3 Ekim 2013 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder