Evet o emir
verdi, yani Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan.. Kendi ağzıyla bunu dile getirdi. Anımsatalım:
"Orada üç gün, dört gün, beş gün bunlar kaldı. Yurt dışından döndüm, baktım ki hala onlar orada duruyor, artık tahammül sınırlarını aşmıştı. İçişleri Bakanıma şunu söyledim: 24 saat içerisinde Atatürk Kültür Merkezi’ni temizleyeceksiniz. Meydanı temizleyeceksiniz ve anıtı temizleyeceksiniz, arkasından da Gezi Parkı’nı temizleyeceksiniz dedim. Diyorlar ki, polise talimatı kim verdi? Ben verdim, ben verdim, evet. İşgal kuvvetlerini mi izleyecektik? Dünya zil takıp oynasın diye bunu mu seyredecektik?”
Neye emir verdi? Dünyayı ve tüm Türkiye’yi dehşete düşüren ve herkesi ayağa kaldıran, polis, vali, iktidar şiddetinin uygulanmasına.. Uluslararası Af Örgütü’nün 71 sayfalık tüylerimizi yeniden diken diken eden raporu, aslında bu ülkenin nasıl büyük bir RTE ve AKP iktidarı şiddeti altında yaşadığının belgesel kanıtıdır..
"Orada üç gün, dört gün, beş gün bunlar kaldı. Yurt dışından döndüm, baktım ki hala onlar orada duruyor, artık tahammül sınırlarını aşmıştı. İçişleri Bakanıma şunu söyledim: 24 saat içerisinde Atatürk Kültür Merkezi’ni temizleyeceksiniz. Meydanı temizleyeceksiniz ve anıtı temizleyeceksiniz, arkasından da Gezi Parkı’nı temizleyeceksiniz dedim. Diyorlar ki, polise talimatı kim verdi? Ben verdim, ben verdim, evet. İşgal kuvvetlerini mi izleyecektik? Dünya zil takıp oynasın diye bunu mu seyredecektik?”
Neye emir verdi? Dünyayı ve tüm Türkiye’yi dehşete düşüren ve herkesi ayağa kaldıran, polis, vali, iktidar şiddetinin uygulanmasına.. Uluslararası Af Örgütü’nün 71 sayfalık tüylerimizi yeniden diken diken eden raporu, aslında bu ülkenin nasıl büyük bir RTE ve AKP iktidarı şiddeti altında yaşadığının belgesel kanıtıdır..
Gezi üzerindeki
şiddet, aslında sadece, iktidarda içselleştirilmiş olarak varolan, basını
susturmaktan tutun, Ergenekon, Balyoz
Odatv davalarına kadar, yıllardır uygulanan polis-savcı-mahkeme şiddetinin,
çok daha büyük ölçekli bir dışavurumudur.
Ve raorda
sergilenen şiddetin ardındaki kumandan, bizzat kendi ifadesi ile Başbakan’dır..
Dürüstçe ve yalpalamadan itiraf etmiştir.. Taksim Gezi Parkı olaylarını, orada
yasadışı betonlaştırma kararından itibaren hepsi, Gezi’nin bütün emredici
sorumluluğu, baştan sona ona aittiraittir. Gezi Parkı protestolarını
bastırırken, Türkiye çapında cinayetler işlendi, kafa göz yarıldı, hakiki
mermiden plastik mermiye kadar, kitleleri ve çevredeki bütün halkı etkileyen
biber gazı ve kimyasal gaz saldırıları ile halkını ezip öldüren bir yönetimle
yaşıyoruz.....
İktidarını kaybetme korkusu mu yaşadı?
Evet, bizzat eski adalet bakanı ve parti Gn. Bşk. Yard. Mehmet Ali Şahin şöyle dedi: “Bu eylemleri başlatıp yönlendirenlerin hükümeti devirmeyi ve görevden uzaklaştırmayı
amaçladıklarını düşünüyorum.
Ancak, devletin
güvenlik
güçleri ve hükümetin basiretli davranışı bu heves içinde
olanların amacına ulaşmasını engellemiştir.”
O halde şu
saptamayı yapalım: RTE ve benzerleri,
demek ki iktidarlarını kaybetme korksuna düştüklerinde, halka yapmayacakları
eziyet yoktur.. Gezi Parkı protestoları, bunun en büyük kanıtıdır..
Gezi Parkı
zulmünün dosyası bütün ayrıntılarıyla tutulmalıdır.. Uluslararası Af Örgütü’nün
belgesi, bunun bir örneğidir.. Cebe koyalım.. Gezi Parkı ve Sivas Madımak olayı benzerdir ve aynı
zihniyetin Türkiye’yi nasıl yangın yerine çevirebileceğinin, örnek tekrarıdır..
***
Raporun tam
adı: “Gezi Parkı Protestoları: Türkiye
Toplanma Özgürlüğü hakkı Şiddet Kullanılarak Engelleniyor”..
İnsanın tüyleri
yeniden diken diken oluyor ve RTE’nin “destan
yazdılar” diye övdüğü polisinin yaptıkları üzerine Raporda çok sayıda
tanıklık var. Bunlardan adını buraya almadığım bir kadının Kızılay’da polisçe uğradığı cinsel tacizi anlatışını
özetliyorum:
16 Haziran günü Ethem Sarısülük’ün
cenazesinin yapılacağı gün akşamı 18.00 gibiydi... Bizim bulunduğumuz yerde
herhangi bir şey yoktu. Polis zırhlı aracı ile gelerek, hiç uyarı yapmadan bize
biber gazı kapsulü fırlatmaya başladı. Yüksel
Caddesi’ne doğru koşarken yere düştüm. Polisin biri beni yakaladı ve çantamı
açmamı söyledi. Arkadaşıma copla vurdu.. Çevik kuvvet polisi ayağımızın dibine biber gazı bombası attı ve gözlerimize
biber gazı sıktı. Kaçmaya başladık. Bir çevik
kuvvet polisi çantamı aldı ve açtı. İçinde beyaz toz maskesi, Talcid ve Türk Bayrağı vardı. Bunları görünce eylemde olduğumu anladılar. Güven Park’ın
arkasında gözaltına alınanları tuttukları
yere götürdüler beni. ‘Orospu’, ‘Domaltıp si.ek bütün polis seni’gibi küfürler ediyorlardı… Bir polis kalçama dokundu. Yüzüne
baktım, gaz maskesi takıyordu. ‘Ne yapıyorsun’ diye sordum ancak devam etti.. Polislerden biri ‘Bu
orospu niye konuşmuyor’ dedi…
Bir başka sahne:
K.O. Taksim’de başından geçenleri anlatıyor: “ ‘Direnmiyorum,
vurmayın’ dedim. Beş altı polis
daha
üzerime çullandı ve beni dövmeye
başladı. Yere düştüm ve kendimi korumak için cenin pozisyonu aldım. 10 cm uzaklıktan yüzüme biber gazı sıktılar. Hala yerde olduğum
sırada ellerimi arkadan plastik
kelepçeyle bağladılar ve Taksim Meydanı’na götürdüer. Tam olarak kaç kişi olduklarını hatırlamıyorum ama çok sayıda
çevik kuvvet polisi vardı. Tekmeleyip, yumrukladılar ve küfrettiler. Bir noktada
jenital bölgemde kan olduğunu
farkettim.
Penisimden kan geliyordu.” Sonra derdest edilip götürülüyor.. İlk
muayenede Haseki hastahanesinde polis eşliğinde doktor, bir şeyin yok deyip
gönderiyor.. Kanama devam edince ikinci kez muayeneye götürülüp tespit
yaptırıyor..
***
Rapoda
böylesine çok sayıda tanıklık var.
Ama en
önemlisi, polisin tacizinden çekindikleri için yüzlerce kişinin şikayetçi
olmaması ve tanıklık yapmaması.. Bence zulüm gören herkes yaşadıklarını bir
şekilde belgelemeli ve bunların hepsi dosyalanmalı..
Raporda yasa
ihlalleri birbir saptanıyor, suç işleyen emniyet görevlilerine karşı
cezasızlık konu ediliyor. “Resmi açıklamalarda polise övgüler düzülmüş ve polis memurlarının yanlış yapmaktan muaf oldukları ifade edilmiştir. Özellikle Başbakan polisin yaptıklarını coşkulu bir şekilde savunmuş ve
"destan" olarak nitelemiş, polisin şiddet mağduru olduğunu belirtmiştir. Gayri resmi gözaltı ve polis memurlarının yaygın bir şekilde kimliklerinin tespit edilmesini sağlayan kask numaralarını gizlemeleri
gibi polis taktikleri de
kovuşturmaların
başarılı bir şekilde tamamlanması ihtimalini daha da zorlaştıran nedenlerdendir”.
***
Her zaman, arada
sırada o sarkastik dudak gülümsemelerinin ardında, kendisinden başka herkesi
hor ören ve kendi çıkarları için herkese dünyayı cehenneme döndürmeye hazır bir
kimliğin ifadesini görmüşümdür.. Bu rapor iktidar boynuna asılmış Gezi Parkı
Terörü ve Cinayetleri yaftasıdır ve ezeli olarak bu onunla gezecektir..
Pazar günü
verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim..
--6 Ekim 2013 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder