SAYFALAR

7 Ekim 2013 Pazartesi

Bu İfade Bir Delildir: “Ben Emir Verdim”


Evet o emir verdi, yani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.. Kendi ağzıyla bunu dile getirdi. Anımsatalım:
"Orada üç gün, dört gün, beş gün bunlar kaldı. Yurt dışından döndüm, baktım ki hala onlar orada duruyor, artık tahammül sınırlarını aşmıştı. İçişleri Bakanıma şunu söyledim: 24 saat içerisinde Atatürk Kültür Merkezi’ni temizleyeceksiniz. Meydanı temizleyeceksiniz ve anıtı temizleyeceksiniz, arkasından da Gezi Parkı’nı temizleyeceksiniz dedim. Diyorlar ki, polise talimatı kim verdi? Ben verdim, ben verdim, evet. İşgal kuvvetlerini mi izleyecektik? Dünya zil takıp oynasın diye bunu mu seyredecektik?”
Neye emir verdi? Dünyayı ve tüm Türkiye’yi dehşete düşüren ve herkesi ayağa kaldıran, polis, vali, iktidar şiddetinin uygulanmasına.. Uluslararası Af Örgütü’nün 71 sayfalık tüylerimizi yeniden diken diken eden raporu, aslında bu ülkenin nasıl büyük bir RTE ve AKP iktidarı şiddeti altında yaşadığının belgesel kanıtıdır..
Gezi üzerindeki şiddet, aslında sadece, iktidarda içselleştirilmiş olarak varolan, basını susturmaktan tutun, Ergenekon, Balyoz Odatv davalarına kadar, yıllardır uygulanan polis-savcı-mahkeme şiddetinin, çok daha büyük ölçekli bir dışavurumudur.
Ve raorda sergilenen şiddetin ardındaki kumandan, bizzat kendi ifadesi ile Başbakan’dır.. Dürüstçe ve yalpalamadan itiraf etmiştir.. Taksim Gezi Parkı olaylarını, orada yasadışı betonlaştırma kararından itibaren hepsi, Gezi’nin bütün emredici sorumluluğu, baştan sona ona aittiraittir. Gezi Parkı protestolarını bastırırken, Türkiye çapında cinayetler işlendi, kafa göz yarıldı, hakiki mermiden plastik mermiye kadar, kitleleri ve çevredeki bütün halkı etkileyen biber gazı ve kimyasal gaz saldırıları ile halkını ezip öldüren bir yönetimle yaşıyoruz.....
İktidarını kaybetme korkusu mu yaşadı? Evet, bizzat eski adalet bakanı ve parti Gn. Bşk. Yard. Mehmet Ali Şahin şöyle dedi: “Bu eylemleri başlatıp yönlendirenlerin hükümeti devirmeyi ve görevden uzaklaştırmayı amaçladıklarını düşünüyorum. Ancak, devletin güvenlik güçleri ve hükümetin basiretli davranışı bu heves içinde olanların amacına ulaşmasını engellemiştir.”
O halde şu saptamayı yapalım: RTE ve benzerleri, demek ki iktidarlarını kaybetme korksuna düştüklerinde, halka yapmayacakları eziyet yoktur.. Gezi Parkı protestoları, bunun en büyük kanıtıdır..
Gezi Parkı zulmünün dosyası bütün ayrıntılarıyla tutulmalıdır.. Uluslararası Af Örgütü’nün belgesi, bunun bir örneğidir.. Cebe koyalım.. Gezi Parkı ve Sivas Madımak olayı benzerdir ve aynı zihniyetin Türkiye’yi nasıl yangın yerine çevirebileceğinin, örnek tekrarıdır..
***
Raporun tam adı: “Gezi Parkı Protestoları: Türkiye Toplanma Özgürlüğü hakkı Şiddet Kullanılarak Engelleniyor”..
İnsanın tüyleri yeniden diken diken oluyor ve RTE’nin “destan yazdılar” diye övdüğü polisinin yaptıkları üzerine Raporda çok sayıda tanıklık var. Bunlardan adını buraya almadığım bir kadının Kızılay’da polisçe uğradığı cinsel tacizi anlatışını özetliyorum:
16 Haziran günü Ethem Sarısülük’ün cenazesinin yapılacağı gün akşamı 18.00 gibiydi... Bizim bulunduğumuz yerde herhangi bir şey yoktu. Polis zırhlı aracı ile gelerek, hiç uyarı yapmadan bize biber gazı kapsulü fırlatmaya başladı. Yüksel Caddesi’ne doğru koşarken yere düştüm. Polisin biri beni yakaladı ve çantamı açmamı söyledi. Arkadaşıma copla vurdu.. Çevik kuvvet polisi ayağımızın dibine biber gazı bombası attı ve gözlerimize biber gazı sıktı. Kaçmaya başladık. Bir çevik kuvvet polisi çantamı aldı ve açtı. İçinde beyaz toz maskesi, Talcid ve Türk Bayrağı vardı. Bunları görünce eylemde olduğumu anladılar. Güven Park’ın arkasında gözaltına alınanları tuttukları yere götürdüler beni. ‘Orospu’, ‘Domaltıp si.ek bütün polis seni’gibi küfürler ediyorlardı… Bir polis kalçama dokundu. Yüzüne baktım, gaz maskesi takıyordu. ‘Ne yapıyorsun’ diye sordum ancak devam etti.. Polislerden biri ‘Bu orospu niye konuşmuyor’ dedi…
Bir başka sahne: K.O. Taksim’de başından geçenleri anlatıyor: “ ‘Direnmiyorum, vurmayın’ dedim. Beş altı polis daha üzerime çullandı ve beni dövmeye başladı. Yere düştüm  ve kendimi korumak için cenin pozisyonu aldım. 10 cm uzaklıktan yüzüme biber gazı sıktılar. Hala yerde olduğum sırada ellerimi arkadan plastik kelepçeyle bağladılar ve Taksim Meydanı’na götürdüer. Tam olarak kaç kişi olduklarını hatırlamıyorum ama çok sayıda çevik kuvvet polisi vardı. Tekmeleyip, yumrukladılar ve küfrettiler. Bir noktada jenital bölgemde kan olduğunu farkettim. Penisimden kan geliyordu.”  Sonra derdest edilip götürülüyor.. İlk muayenede Haseki hastahanesinde polis eşliğinde doktor, bir şeyin yok deyip gönderiyor.. Kanama devam edince ikinci kez muayeneye götürülüp tespit yaptırıyor..
***
Rapoda böylesine çok sayıda tanıklık var.
Ama en önemlisi, polisin tacizinden çekindikleri için yüzlerce kişinin şikayetçi olmaması ve tanıklık yapmaması.. Bence zulüm gören herkes yaşadıklarını bir şekilde belgelemeli ve bunların hepsi dosyalanmalı..
Raporda yasa ihlalleri birbir saptanıyor, suç işleyen emniyet görevlilerine karşı cezasızlık  konu ediliyor.  “Resmi açıklamalarda polise övgüler düzülmüş ve polis memurlarının yanlış yapmaktan muaf oldukları ifade edilmiştir. Özellikle Başbakan polisin yaptıklarını coşkulu bir şekilde savunmuş ve "destan" olarak nitelemiş, polisin şiddet mağduru olduğunu belirtmiştir.  Gayri resmi gözaltı ve polis memurlarının yaygın bir şekilde kimliklerinin tespit edilmesini sağlayan kask numaralarını gizlemeleri gibi polis taktikleri de kovuşturmaların başarılı bir şekilde tamamlanması ihtimalini daha da zorlaştıran nedenlerdendir”.
***
Her zaman, arada sırada o sarkastik dudak gülümsemelerinin ardında, kendisinden başka herkesi hor ören ve kendi çıkarları için herkese dünyayı cehenneme döndürmeye hazır bir kimliğin ifadesini görmüşümdür.. Bu rapor iktidar boynuna asılmış Gezi Parkı Terörü ve Cinayetleri yaftasıdır ve ezeli olarak bu onunla gezecektir..
Pazar günü verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim..
--6 Ekim 2013 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder