4 Şubat 2011 Cuma günkü, bugün yaşadıklarımızı öngören yazımı hiç dokunmadan kolay ulaşılsın diye öne alıyorum!
İslam ülkelerinde patlayan demokrasi isteği, Türkiye’de Erdoğan’ın daha büyük otoriter rejime gidişini engelleyici bir etkiye sahip olabilir mi?
* Tunus ve Mısır’da olanlar ve öncelikle diğer Arap ülkelerinde olacaklar, Marks zamanına denk gelseydi, “proletarya”nın isyanı olurdu, Paris Komünü, Rus ve Çİn, Küba İhtilali gibi kanlı savaşlara yol açardı! Sınıf savaşları olarak tarihe geçerdi! Ya, Latin Amerika’da, Almanya’da, İtalya’da Yunanistan’da vb olduğu gibi kanla bastırılır, ya da iktidar el değiştirirdi!
* Ama günümüz dünyasında, o dönemin şaşalı “sınıf mücadelesi” yoktur. O dönemin “zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan” ve halkın büyük çoğunluğunu oluşturan saf proletaryası, önemli ölçüde tarihe karıştı. Bu sınıf, zengin ülkelerde, toplumun en yoksul ve üretimdeki gücü sıfırı tüketen minik bir azınlığa dönüştü... Onun yerini, bu ülkelerde, tatili, evi barkı arabası, hisse senedi, Hedge fonlarda emeklilik parası vb olan “sınıf” aldı. Onlarda “isyan” tükendi veya uzun bir süre tatile çıktı! Ama dünyada dağınık ama yoksul 2 milyar insan var!
* “İsyan”, hele sınıfsal isyan, zaten İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu! İslam ülkeleri -Arap ülkeleri, ilginç bir şekilde, dünyanın göbeğinde, hanedan, kral veya günümüz türevleri olan “başkan”larca, insanın “yüzyıllarca” diyesi gelen bir zaman süresince yönetiliyor!
* İslam ülkelerinde “başkanlık sistemi”, parlamenter rejimi sahtekarca kullanan krallık, hanedanlık yönetimleridir! Hiç bir Arap ülkesinde demokrasi yoktur! Büyük petrol paraları olan Suudi gibi hanedanlık ve küçük krallıkların petrol kaynaklı zenginliklerini saymazsak, bütün Arap ülkeleri yoksuldur! Zengin batılı “hristiyan” beyninin pazar sömürgesi durumundadırlar. Batı, bilim ve teknolojiye dayalı ekonomisiyle üretiyor, müslüman da tüketiyor!
* Bugünkü isyan, geç kalmıştır! Bence bu gecikmenin temel iki nedeni var: 1) İsrail gibi bir “dış düşman”ın sürekli varlığı! Bu, “ulusal birlik” politikasını hep güncellemiş, diktatörlere uzun nefesli bir yönetim olanağı sunmuştur! 2) günümüz bilgi toplumunun insan güçlerinin gecikerek bu ülkelerde ortaya çıkması!
* Bu yeni toplumun aydınlatılmış güçleri, İslam ülkelerinde sayıları az olsa bile, etkinler. İletişim teknolojilerinin bütün olanaklarını kullanıyorlar! Tunus’ta kendini yakan “seyyar sebzeci” bir bilgisayar mühendisiydi!
* İsyanın ortamını hazırlayan önemli bir etken de, küreselleşmedir!
* Küreselleşme, kapitalizmde yeni bir dinamik doğurdu! Arkada olanlardan bir kısmı, akıllı ülke yönetimleri, bilim ve teknolojiyi etkin kullanarak ve üreterek, ileri ülkelere yetişme olanağı buldular.
* Küresel kapitalizmin diğer dinamiği ise, siber uzayda yepyeni bir topluluk, örgütlenme ve isyana hazırlık yaratmış olmasıdır.Ülkeler ve insanlar arasındaki mesafe küçülmüş, ülkeler, uzak gibi ama yanyana yaşar olmuşlardır.. Yaşam biçimleri, demokrasi, yönetim tarzları, halk katılımı, çoğulculuk, özgürlük, eleştirme, demokrasi vb gibi pek çok “insanlık kazanımı kavramlarında”, ışık hızında kıyaslama olanağı doğdu!
* Yaşadığımız dünya, Mısır ve Tunus’ta diktatörlerin, “halk kıyımı” yapmalarını zorlaştırılmıştır! Hele savaşlarda sonra şimdi dedevrimlerin naklen yayınının yapıldığı günümüzde! Kitleler, bunun bilincinde! İkinci bir nokta şu: Bu ülkeler orduyu halkına karşı kullanamıyor, diktatörlerin en önemli gücü, besleme polisleridir!
* “Sosyal ağlar”daki mitinglerin gerçek meydanlara taşınması ve devrimleri başlatması da bir ilktir! Tunusluları ve Mısırlıları, yüreğim pır pır kucaklıyorum!
* Alanları dolduran, yeni bir bileşime sahip “yeni sınıf”tır. Başörtülüsü, türbanlısı, genci, yaşlısı, işçisi, üniversitelisi, birleşmiştir. Bu şüphesiz, bence, öncelikle “gecikmiş bir burjuva” devrimidir! Demokrasi ve özgürlük, insan hak ve özgürlükleri, saydam ve yolsuz olmayan bir yönetim ... istekleri çevresinde bir bütünleşme.. Bunların önündeki en büyük engel olan kralların ve hanedanlarının yıkılması.... Bu kitleler, öncelikle kralı devirerek başarıyı tadabileceklerdir!
* Bu dinamizm, egemen kapitalist ekonomiyi değiştirecek bir renge sahip değil. Bu değişimi gerçekleştirecek ve yerine daha insanca ve dünyaca bir ekonomi politik düşüncesi ve sahipleri de henüz ortalıkta gözükmüyor. Zaten “ortalıktaki fikir” de, devletleştirme/kamusallaştırma gibi, epey eskimiş ve bu nedenle tamamen yenilenmeye muhtaç bir düşüncenin kalıpları içinde sıkışmış durumdadır.
* Mısır’da, Tunus’ta, ve olası diğerlerinde, bu isyanların yerine ne geleceğini bilmiyoruz. Ama hiç önemli değil! Bugünkü alçak diktatörleri ne desteklemem mümkün, ne de kötüler arasında bir tercih yapmam.Meydanın gücü, başlı başına bir umuttur!
* Türkiye için de bir umuttur! Herkes Türkiye’yi model olarak gösteriyor onlara, ama: İslam İsyanı Türkiye’deki otoriter / diktatörlük eğilimlerine set çekecek ve bu istekleri ve gidişi ülkemizde imkansız kılacak yeni bir kulvar açmıştır!
Yaşasın Tunus, yaşasın Mısır isyancıları! İsyan, Türkiye’nin demokrasi savaşına da hizmet ediyor!
---
3 Şubat 11 / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder