İçki yasakları
Meclis’ten geçince, gazete köşeleri eleştirilerle dolup taşar oldu... İyi bir
şey tabii, demek yazarların da bir sabrı var! Geldikleri nokta: “artık bu kadar da olmaz..” Yok, olur olur.. Hatta daha fazlasını
bekleyin!
Neden böyle diyorsun
demeyin.. RTE iktidarında siyasal İslam ve dinsel söylem, toplumsal, siyasal,
hukuk ve yasa olarak, hayatımızı bütünüyle yönetmeye başladıysa, ancak şöyle
diyebiliriz: “Yaşadıklarımız
yaşayacaklarımızın teminatıdır!”.. Yok hayır bu yetmiyor: Bugüne kadar
yaşadıklarımız, gördüklerimiz; eğer bu iktidar sürerse, yaşayacak ve göreceklerimizin henüz buzdağının ucudur!
Mehmet Y. Yılmaz
“İslamcı rejimlerin, totüliter islamın en
belirleyici özelliklerinden biri de, kafayı vatandaşlarının ne yiyip ne
içtiğine takmasıdır” diyordu, dün Hürriyet’te. Tabii, bu rejimlerin en
başlıcası, gürbüz alman nesli
yetiştirmek isteyen kişiyi akla getiriyor! İktidarda olsun olmasın, bir
siyasal-dinci lider, kendi istediği gibi bir gençlik yetiştirme hevesine
kapılıyor ve bunu resmen açıklıyorsa, ayrıca ufacık çocukları içkiden korumak gibi uyduruk bir gerekçe
sunuyorsa, bu ülkeye biçmeye kalkıştığı
donun rengini mengini tartışmaya gerek
kalmaz..
RTE’nin, yeni
açıkladığı 10 kişilik özel memurlar ordusunu da, kurmakta olduğu düzenin toplum
muhafızları olacağını da görüyor M. Yılmaz. Söyleyelim: Bütün totaliter
liderlerin böyle paramiliter orduları vardı: Karagömlekliler, SS’ler.. Bizimkilere ne isim takılır..
yaratıcılıklar konuşsun..
Ahmet Hakan
da dayanamamış, “Mesele içki değil”, “Hiç
inandırıcı değilsiniz” yazıları yazmış.. Kadri Gürsel, islamın
tezahürleri son yıllarda kamusal alanda artan oranda görünür hale geldi,
diyor.. Ve bir sürü endişe belirten başka görüşler..
***
Sevgili
okurlar, yaşadıklarımız tekil olaylar
değil, sistematiktir.. Dünkü yazımda ülkede dini yönetime gidişin cetvelini vermiştim. Bu liste eksiktir,
sizlerin de katkısı ile tamamlanacak.. 11 yıldır hayatın hemen her alanında
yaşadıklarımızla alkol vb yi birleştirirsek, Siyasal İslam İktidarı’nın hemen her yönüyle tamamlanmakta
olduğunu, bu iktidar sistematiğinin hızlanarak kendi içinde bütünleştiğini;
ideolojik, siyasal, hukuksal bir bütünlük kazanmakta oduğunu görürüz..
***
Ne demiştik: Siyasal İslam asla demokrat olamaz,
Siyasal İslamcı bir iktidarın demokrasi ile ilgisi olamayacağını, RTE ve ekibi
bugüne kadar bin kez kanıtlamış durumdadır..
Bazı kafası
karışıklar sanıyorlar ki hala, “eski ordu”nun tasfiyesi, vesayet rejimine son
vermek ve demokrasi kurmak içindir.. Hayır bin kez hayır.. Bu iktidar odağını,
kurmakta olduğu yeni siyasal dinsel
rejimin hem güvenliği hem de güvencesi olarak tasfiye etmektedir..
Siyasal
literatürde “İleri demokrasi” diye
bir kavram yoktur. Demokrasinin ilerisi gerisi olmaz. Literatürde melez rejim,
eksik demokrasi ve tam demokrasi olarak geçer..
“İleri
Demokrasi”, siyasal islami diktatörlük
rejiminin adıdır.
RTE için
demokrasi, çok önceleri söylediği gibi, istasyona varılınca inilecek bir
trendi. Oradan indi, indiği istasyonda tren değiştirdi ve kendisinin
tanımladığı biçimiyle “ileri demokrasi” trenine bindi.. Yani İslami Demokrasiye.. Bunun tanımını da,
iktidarın tüm uygulamalarından öğreniyoruz..
***
RTE’nin bizim
anladığımız demokrasi adına herhangi bir temel eylemini, dönüşümünü anımsayan
var mı?
Basın özgürlüğü
mü..
Muhalefeti
kabul etmesi mi..
Meclis’te bütün
yasaları tek başına ve uzlaşmasız geçirmesi mi..
11 yıl günde
beş posta, muhalefeti eleştirme demagojisi mi..
Eğitimi bilimselleştirmesi
mi dinselleştirmesi mi..
Siyasal
partiler ve seçim baraji yasası mı..
Hoşgörü mü, işbirliği mi.. Anayasal özgürlükler mi, miting ve gösteri
yapmak mı..
Ne? Tek bir şey
söyleyin allahaşkına!
Durmadan tam
tersi, totaliterliği güçlendirecek her şey yapılıyor. RTE’nin anayasa önerisine
bakın, anlarsınız..
Bu nedenle
diyorum ki, eğer RTE iktidarda kalırsa, yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın
sadece buzdağının görünen ucudur..
***
Metin Feyzioğlu’nun
Barolar Birliği Başkanlığı’na
seçilmesi, hele bu aşamada büyük önem taşıyor. Metin Beyi, baroları, avukatları
kutluyorum. Onları, demokrasi için, diktatörlüğe karşı, direniş kaleleri olarak görüyorum..
Hukukun
katledildiği yerde hukuku savunmak, bir numaralı görevdir..
Faşist yasalara
karşı çıkmak ve iptalleri için mücadele de..
--- 28 Mayıs 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet