Reyhanlı
ziyaretini Başbakan, dehşet verici güvenlik önlemleriyle, kısa bir konuşmayla
geçiştirdi. Eh işte gitmiş oldu.. RTE- Davutoğlu’nun Suriye politikalarının
bedelini 51 insanını kaybederek ödeyen Reyhanlı, bir politik canbazlık
gösterisine sahne oldu. Bunun ayrıntılarını okumuşsunuzdur. RTE’ye savaş içinde
olan topraklardaki gibi bir güvenlik protokolunun uygulandığı anlaşılıyor.
10 dakikalık konuşma da bunun bir gereği!
Ama ben daha
çok RTE’nin politik konuşmasındaki dinsel öğelerle ilgileneceğim. RTE Arapça
sözcükleri yineleyip durdu. Bölgenin niteliğinden olsa gerek! Ama bir sözünü
çok iyi anladım.. Ölenlerin cennete, saldırıyı gerçekleştirenlerin de cehenneme gideceklerini
söyledi.. Eh böylece Allah adına karar- hüküm verme yetkisinin de RTE’de
olduğunu anlamış olduk.. Bu, aynı zamanda Başimam fetvası gibi. Boşuna
bazıları ona Halife ol demiyor.
RTE, İslam
hukukuna göre mi ülkeyi yönetmeye mi başladı? Yoksa bizim hukuk, yasalar zaten
Şeriata uygun hale mi getirildi? Veya, medeni yasalara dayanılarak. Ama
pratikte şeriata göre mi yönetiliyoruz?
***
Acaba nasıl bir
ülkeye dönüşüyor ülke, RTE ve arkadaşlarının elinde? Şüphesiz hepimiz bunu
görüyor ve biliyoruz.. Uluslararası kurumların, ülkelerin özelliklerini dikkate
alarak yaptıkları değerlendirmeleri “Uluslararası
Göstergelerde Türkiye, 10 Yıldır AKP” kitabında toplamıştım (değişen
rakamlarla genişletişmiş yenisini hazırlıyorum). Kitaptan Türkiye hakkında
temel bir fikir edinmek mümkün.. Ama yok, ben daha özel bir alana yöneldim...
11 yıldır yaşamakta olduğumuz siyasal ve toplumsal dönüşümün bizi getirdiği yen
neresidir, yasal ve pratik olarak?
Ciddi
üniversitelerimizde siyasal, sosyal araştırmacılar, “kamuoyu araştırmaları”ndan
çok, 11 yılın sentezleyici değerlendirmelerini yapıyorlar mı, bilmiyorum,
ortalık veri kaynıyor.
Dünkü yazımda
yazdım, her İslam ülkesinin kendine göre bir “şeriat uygulaması” ve hepsinin
arasında farklılıklar var. Şüphesiz ülkemiz şeriatçılar arasında derin kavgaya
sahne olacaktır ileride.. Yeterli bulanlar, bulmayanlar, iktidarı Kuran’dan
sapmış sayanlar vb..
***
Şimdi örnekler vererek beraber
tamamlayabileceğimiz bir ham cetvel sunuyorum:
Hukuk: Ticari
hayatta İslami düzenlemeler uygulamalar yapıldı, yapılıyor, Sukuk, doğrudan
faiz diye anılmayan ama kâr payı adı altında faizin dağıtıldığı uyduruk katılım
bankacılığı vb..
Yargı: İslamcı,
şeriatçı atamalar.. Varolan yasaları, genel ahlak, İslama hakaret vb gibi
zorlama tanımlama ve yorumlarla ancak İslam mahkemelerinin verebileceği
kararlar.. Fazıl Say’ın, Sevan Nişanyan’ın mahkumiyetleri..
Yargı: Uyduruk ve
sahte deliller uydurarak, karşıtı olan siyasi görüşleri mahkum etmeleri..
Diyanet:
Kurum’un tüm toplumsal nhayatla ilgili fetvacı bir kuruma dönüştürülmesi.. Aile
içi anlaşmazlıkların çözümünde bile dini eleman gönderilmeye başlanması..
Mahkeme yerine bir tür adı konmamış şeri uygulamaların pratikte devreye
alınması.. (Örnekler bol..)
Uygulama:
Siyasal iktidarın pek çok konuda Diyanet’in görüşüne başvurmaya başlaması..
Dini konuların medeni yasalarca değil tabii ki Diyanet’in görüşünün esas
alınmasının normal olduğu yolunda RTE’nin “fetva”sı..
Eğitim: 4x4x4 yasası
ile eğitimde “birliğin” imam hatip okulları yönünde (tersinden Tevhidi
Tedrisat) sağlanmaya yönelinmesi.. İmam Hatip okullarının RTE ve iktidarın en
gözde okullara dönüştürülmeye başlanması.. Bilimsel bilginin geri plana
itilmesi..
Toplumsal Hayat:
Kutlu Doğum haftalarının düzenli kutlanması, imam hatip kurslarının tamamen
serbest bırakılması ve yaygınlaştırılması; kadın –erkek ayrımcılığının giderek
artması; kadınların ve erkeklerin aynı mekanları kullanmaya başlaması;
kadınların evlerinde çocuk yapma makineleri olarak gören siyasal anlayışın
kürsülerde dile getirilmesi; devlet ve iktidar tarafından bizzat kadınların
türbanlanmasının teşviki; kadını bireylikten çıkartarak, toplumsal siyasal
karar organlarının görüşleri doğrultusunda “kamulaştırılmış” varlığa dönüştürme
anlayışı..
Alkol: siyasal
iktidarca başdüşman muamelesi.. Yasalarla alkol satım ve içiminin kamusal
mekanlarda neredeyse imkansız hale getirilmesi.. Fiiliyatta ise Anadolu
kentlerinde alkol veren (ve satan) yerlerin zaten kent dışına sürgün edilmiş
olması.. İktidarın “Anadolu müslümanlığı”nı, pratikte, yasal ve hukuki olarak,
bir şeriat, Arap müslümanlığına dönüştürme gayreti..
Demokrasi:
Giderek sağı solu budanarak tek adam egemenliğine dönüştürülmesi.. İnsan hak ve
özgürlüklerinin uygulanamaz, kullanılamaz kılınması.. Türkiye’de bir mutlak
islami egemenlik kurulma gayreti..
Laiklik:
Bütün özgürlüklerin, medeni hakların, demokrasinin tarihsel en önemli ana
güvencesi olan laikliğin adım adım ortadan kaldırılmaya başlanması..
Daha çok var..
Yerimiz yok.. Gelin bu bu cetveli birlikte tamamlayalım..
***
Günün sözü:
Handan dostumuz bir internet sitesinde okumuş sözü, iletti hemen, doğrusu
bulana aferin: Efendisi yellenirse, yalakası derin bir nefes alır!
-- 27 Mayıs 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder