Sağdan soldan
bazı “kanaat önderleri” CHP’siz bir
RTE- Apo barışının yürümeyeceği / gerçekleşemeyeceği, bu nedenle CHP katılımını
şart görüyorlar.. CHP üzerinde baskı var, “hadi
sen de gel, beraber yürüyelim biz bu yolları..” şarkısının eşliğinde..
Bazıları (isim vermiyorum) AKP’ye öğüt veriyor, ‘barış” paketini bal-kaymak/
baklava gibi millete kolayca yutturmaları için: Halkla ilişkilerin zayıf! Milletin kafasını çok iyi ütülemen!!
Tercümesi: Her türlü aracı, hile ve desise de dahil
devreye sok.. Günde beş parti değil 10 parti konuş, özellikle analara hitap
et... Barış düşmanları diye suçla..
En çok güldüğüm
bir saptama da şu: Barışı engellemek
istiyen iç ve dış odaklar devrede!
Nasıl bir dil
ama, anımsayan var mı geçmişten? Kimler kime karşı kullanırdı bunu?!
Dolaşıma
sokulan başka bir hikaye daha var: Bu son
şans, son barış, yakaladık yakaladık, yoksa..
Hikaye çok,
biri de: Erdoğan Türkiye’nin
parçalanmasını önlemek için buna mecbur kaldı, yoksa, otoriter lider olmak
amacıyla bu Kürt Çözümünü dayatıyor değil..
İşte buna
bayıldım!
“Bu çözümün hemen yapılması gerekir, yoksa
Türkiye’nin bölünmesi eli kulağındadır..”
Eeee, peki
“bölünmeyelim” diye bu anlaşmayı yapıyorsa Başbakan, dayattığı diktatörlük
anayasası da neyin nesi oluyor?! İyi niyetliyse ‘Başkan”, çözüm paketini getirsin milletin önüne, herkes tartışsın, sonra da
çözüm paketi referanduma sunulsun..
En doğrusu bu
değil mi? Niye bunu Anayasaya bağlıyorsun, üstelik kendi diktatörlüğünü ilan
edeceğin bir anayasaya? Neden Kürt çözümü= Anayasa= RTE diktası?
İyi niyet bunun
neresinde?
30 yıldır bu
sürece kanını, canını, malını döken bu millet değil mi? Bu sürecin çözümüne
milleti katmazsan, amacın kasıtlıdır.
Çözümü sun,
sonra da bu amaçla anayasada değişiklik gerektiriyorsa, bu yapılır.
Çok temel bir
sorunu mu çözeceksin, yoksa milletin başına daha büyük bir diktatör kesilmek
için, Kürt meselesini, “analar ağlamasın”ı istismar mı edeceksin!
Olay basit,
açık ve berrak..
***
Türkiye’nin bölünmesini
önlemek için, diktatörlük mü çözüm...
RTE’nin “Kürt
Çözümü” nedir, onu bile bilmiyoruz.. Ayıp değil mi! Ne alacağını görüyoruz
(Diktacı Başkan.. bir aydır yazıp çiziyorum bu ver-al ilişkisini.. Apo
onayladıktan sonra millet haaaa,
doğruymuş dedi..) Ama ne veriyorsun.. Şunu bir açıklar mısın..
Türkiye’nin
bölünmesini önler mi ortalıktaki dedikodu çözümü.. Sadece hızlandırır. Milliyet
ayrımının ve her alanda bölünmüşlüğün uçak hızıyla ile koştuğu ülkemizde,
gökkubbede hoş bir seda yankılaması yapan öneriler var. Ertuğrul Özkök’ün 8 Mart tarihli yazısı cesurcadır. “Türkiye
Kürtlerle büyüyecek” lafının (Irak’ı falan da katarız) yutturmaca olduğunu
yazmış. Büyür gibi kakalarlar sana, bir yıl içinde bakmışsın ki küçülmüşsün!
“Bana
yeni anayasa ile diktatörlük unvanı verirsen, valla bölünmek isteyeni oyarım”
mı gündemde? Sanırım bu çözümün arkasında olanlar da buna güveniyor!!! Bizi nasıl oyuyor, onları da oyar! Kürtler ve çözümün arkasındaki Türkler
için bir sorun yok. Onlar için Kürtlerin ayrılmak ve kendi devlet-yönetimlerini
kurmak istemeleri en doğal hakları..
Buyrun millete
gidelim, o karar versin diyorum ben de.. Millet gerçekten de “herkes evine
–köyüne” diyebilir. Kavga gürültü patırdı, kan durur, analar ağlamayı keser..
Neden bu yola başvurmuyorsunuz ey milletiradesi
tapıcıları?
Hayır, “nasılsa hayır çıkar” diye zerre kadar
bir önyargım ve beklentim yoktur..
Eğer bölünme
kaçınılmazsa, bu süreç sonunda başımıza, elimize kucağımıza, hukuki olanak
tescil edilmiş bir diktatörlük kalacak... O zaman Apo falan KTürtlerden bizi
kurtar, gel özgürlük savaşımıza destek ol mu diyeceğiz?!
***
Başa dönelim:
CHP’de RTE Çözümüne evet diyenler var mı? Sesleri çıkmıyor fazla. RTE-
Çözümünün önünde bir gayya kuyusu
var. Kendileri içine girmekten-düşmekten korkuyor. Arkalarında CHP’nin
kalmasından, özellikle. Onu da bu kuyunun içine çekmek için elbirliği ile süren
bir faaliyet içindeler.. O zamanş sen sağ ben selamet.. Milletçe gittik
demektir..
RTE-Çözüm
Paketini millete yedirebilmek için büyük
bir olay gerekir.. ne cami fetvaları ne mahyalar ne başka bir şey.. Herşey
olabilir ve beklenebilir..
-- 10 Mart 2013/ Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder