CBT Gündem, sayı 1351, 8 Şubat 2013
Arkadaşımız Reyhan Oksay ikinci kez TÜBİTAK Uzay’ın
basınla ilişkilerden yetkili kişisine başvurdu. Amacımız Göktürk-2’nin yörüngesindeki
faaliyeti hakkında bilgi edinmekti. Türkiye’nin 26 yıldır kesintisiz yayımlanan
tek bilim, teknoloji haberleri ve kültürü dergisi olarak okurumuzu
bilgilendirmek istememiz doğal.
Ama ‘tamam size geri döneceğiz’ gibi bir sürü
gevezelik dışında, bilgi isteğimizi, üstelik yasalara aykırı olarak
engelliyorlar. Halkla ilişkiler yetkilisi görevini mi yapmıyor veya görevini
yapması mı engelleniyor. Bunu bilemeyiz. Ama bize göre görevini yapmıyor, o
halde orada oturmaması gerek.
Ayrıca TÜBİTAK sitesine bakıyoruz, Göktürk uydusu
ile ilgili basında yer alan haberleri koymuşlar, Cumhuriyet ve Cumhuriyet Bilim
ve Teknoloji’deki haberleri ise es geçmişler..
Belli ki bize karşı bir düşmanlık var! Hoşlarına
gitmek zorunda değiliz… Babalarının çiftliğini değil de Türkiye’nin, hepimizin
bir kurumunu yönetiyorlarsa, bizim vergilerimizle, sorularımızı yanıtlamak
zorundalar. Ama hayır, biliyoruz ki orayı kendi çiftlikleri sanıyorlar.
Biz de
Göktürk-2 ile ilgili, bir kısmına zaten bu sayfalarda yer verdiğimiz, Göktürk-2
ve Uzay bölümüyle ilgili projede yıllarca çalışanların açıklamalarıyla olan
biteni anlamaya çalışalım. “Ankara’nın gayri resmi gazetesi” Solfasol internet gazetesinden alınıp http://muhimhadiseler.org/gokturkte-2-perde/ sitesince iktibas edilen bir
röportajdan bölümler aktaracağız.
Solfasol
Gazetesi’nden Gözdem Üner Tubay ve
Mehmet Onur Yılmaz, RASAT ve GÖKTÜRK uydularının “Temiz Oda Uzmanlık Grubu
Lideri” Vedat Gün ile bir söyleşi
yaptılar. Lideri dediysek, eski lideri! Çünkü kapının önüne konanlardan biri..
Uydu yapmak macerasını öyle anlatıyor. TÜBİTAK’tan uyduları yapanların büyük
çoğunluğu atıldıktan sonra yeni bir uydu yapabilir mi sorusuna ilginç yanıt
veriyor Vedat Gün:
“Yeni
bir uydu yapabilir mi bilmiyorum. Konusunda uzman yöneticiler artık yok.
TÜBİTAK’ta artık öyle bir enerji yok. Dahası bu düzeyde iş yapabilecek bir
kadroya sahip değil. Kağıt üstünde bir sürü insan görünebilir. Ama o tecrübeye
sahip insanların çoğu yok orada. GÖKTÜRK-3 de yapılabilir 5 de. Ama TÜBİTAK’ın
önümüzdeki beş yıldan daha önce bu düzeyden daha yüksek yerlilik oranına sahip
bir uydu yapması mümkün değil. BİLSAT’tan bu yana son 15 yıl içinde elde edilen
tecrübenin çoğu 6 ayda kaybedildi. 5 takım uydu yapacağız deniyor. Ne kadar
sürede yapılacak bakalım görelim...”
***
“İlk
yerli uydu GÖKTÜRK-2 değil RASAT’tır. 2004 yılından itibaren ilk vidasından,
fırlatma öncesi kameranın kapağının kaldırılmasına içinde olduğumuz, tasarımını
tamamen bizim yaptığımız, modül üretimlerinin çoğu, testlerinin nerdeyse tamamı
Ankara’da yapılan bir uydudur RASAT.. GÖKTÜRK-2 ise RASAT ile öğrenilen
teknolojinin ikinci uygulamasıdır. İkisi de %100 yerli değildir. Dünya’da kimse
%100 yerli uydu yapmıyor. Çok büyük oranda yerlidir. Önemli olan teknolojiye
sahip olmak. RASAT’ta “Devrim” arabası ile yaşanan travmanın tekrar etmemesi
için çok özendik. Her şey defalarca testten geçti. Bu durum süreci biraz
uzattıysa da sonunda başarılı oldu.
“Biz RASAT’ı yaparken 2007 yılında GÖKTÜRK-2
projesi gündeme geldi ve sözleşmesi imzalandı. RASAT’tan daha büyük ve kapsamlı
bir proje olduğu için ve daha fazla kurumun işi öğrenmesi için TUSAŞ’ın da
katılımıyla yapılmaya başlandı.
“Uyduyu uzayda yörüngeye yerleştirme
kabiliyetine sahip çok az ülke var dünyada.. Uydu fırlatma teknolojisine sahipseniz
başlığa uydu yerine bomba koyup dünyanın istediğiniz yerine gönderebilirsiniz.
Kuzey Kore’ye bu yüzden çok kızıyor Amerika... RASAT uydusu fırlatıldıktan kısa
bir süre sonra TÜBİTAK yönetimi görevden alındı...
“TÜBİTAK’a bağlı enstitülerde de huzursuzluk
başladı. TÜBİTAK UZAY’da da çeşitli huzursuzluklar başladı. 2011 Kasım ayında
TÜBİTAK UZAY’ın tüm yönetimi görevden ayrılmaya zorlandı ve çalışanlara çok
ciddi baskı oluşmaya başladı... Bir yıllık süreç içinde TÜBİTAK UZAY içinden 80
kişi işinden ayrıldı. Bu kişiler içinde üst düzey yöneticiler, uzmanlar, proje
yöneticileri, uydudaki çok önemli modüllerin tasarımcısı olanlar vardı. Her
biri üzerine uzun süredir yatırım yapılmış insanlardı.
“Biz ayrıldığımızda GÖKTÜRK-2 %98 tamamlanmış ve
sadece son testleri kalmıştı. Uydu bugün yapıp yarın fırtlattığınız bir şey
değil. İnsanların görevleri yavaş yavaş bitmişti. Yeni uyduda kullanacağımız
güç sistemi ve haberleşme sistemi ile ilgili küçük küçük çalışmaya
başlamıştık... Ayrıca ekibin tamamının ayrılmamış olmasının da etkisi var. Hala
büyük bir özveri ile çalışan arkadaşlarımız var kurumda.
“GÖKTÜRK-2 fırlatıldığında davet edilmeyen tek
kişi Cumhurbaşkanı değildi. GÖKTÜRK-2′yi yapan ekibin büyük bir kısmı da o gün
orada yoktu. Hiçbirimiz davet edilmedik... Davet edilmediğini duyduğumuzda
Abdullah Gül’e şakayla karışık “Üzülmeyin Cumhurbaşkanım bizi de çağırmadılar.
Biz de televizyondan seyrediyoruz” diye twit atsak mı diye düşündük.
“TÜBİTAK UZAY’da 2011′de olan neydi? Sadece bir
yönetim değişikliği mi: Eskiden de yönetimler değişirdi. Yeni gelen yönetimler
alt kadrolara ve uzmanlara dokunmazlardı. Onlar size siz onlara alışmaya
çalışırdınız. Siyasi kimlikler sorgulanmazdı. Kimse sizin orada işinizi
yapmanıza engel olmazdı. Şimdi, hiç işi bilmeyen, konudan uzak siyasi güdümle
gelen bir yönetim var. Çok nitelikli bir CV’ye sahip olabilirler. Ama orada
yapılan işin ne olduğunu tam bilmiyorlar ve tam da çözemediğimiz kriterlere,
göre ayrımcılık yapıyorlar.
“Daha açık sorayım o zaman, TÜBİTAK UZAY’da
belirli bir görüşten insanlar mı tasfiye edildi?
“Buraya solcuları, komünistleri, vatan
hainlerini doldurmuşlar onlar da hiçbir iş yapmıyorlar, diye geldiler. Evet pek
çok uzmanın dünya görüşü birbiriyle ya da yönetimdekilerle aynı değildi. Ama
bundan bağımsız olarak çok güzel işler üretiyorlardı. Yapılan onca, çok önemli
işleri görünce durumu anladılar ama çok geç kaldılar. Şimdi o işleri
sahiplenmek istiyorlar, ama artık o işleri yapacak insanlar orada değil.
Sahipsiz kalan bir diğer önemli proje de BALİSTİKA’dır. Emniyete ve Jandarmaya
otomatik balistik inceleme yapan yerli bir sistem geliştirildi. 15 yıllık
geçmişi olan bir projeydi. Bu projedeki kilit insanların çoğu da ayrılmak
zorunda kaldı. Ne tesadüftür ki o projede de teslim edilmesine çok az süre kala
oldu tüm olaylar. İnsanlar da projemizi bitirelim, sonra gideriz diye
sabrettiler. Projeyi teslim ettiler ve ayrılmak zorunda kaldılar.
***
Gelecek Cuma
yeniden birlikte olalım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder