SAYFALAR

25 Ocak 2013 Cuma

Mumcu’ya Mektup.. İşler İyi Gitmiyor..


Bugün 24 Ocak: Merhaba! Eski binamızda haber merkezi şefinin o camlı odasında otururken gözümün önündesin.. 1993-2003.. O gün Ankara’da arkandan 500 bin kişi mi yürümüştü?! Bugün de yine 500 bin kişi istenirse özel ve iyi örgütlenmiş bir törenle seni anmaya hazırdır dersem abartmış olmam..
Dediklerin gerçekleşti, 1990’lar öncesinin ve sonrasının politikacaları, askeriyle birlikte Türkiye’yi durmadan batırınca, Allah ticareti yapanlar iktidara geldi. Türkiye belki de tarihinde görülmemiş bir geriye çalışan sosyal mühendislikle, yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor.
Gazeteciler ve medya üzerinde baskı, inanılmaz ölçülerde. Düşleyemezsin bile!
Sadece gazeteciler ve medya değil, patronlar üzerinde, üniversiteler üzerinde, gençler üzerinde, öğretmenler üzerinde, avukatlar üzerinde, subaylar akademisyenler ve rektörler üzerinde.. kısacası RTE’ye muhalif düşüncelerini açığa vuran herkesin üzerinde, özetle bütün Türkiye üzerinde karabulut gibi çökmüş bir iktidar ve lideri..
Geçen gün, atamaları gerçekleştirmezsen oy yok, diyen öğretmeni, senin oyuna ihtiyacım yok diye azarladı ve “ulusalcılar”ı hedef gösterdi! Karşı çıkanlar Ergenekonculuktan gözaltına alınırdı, şimdi ise ulusalcılık en büyük suç oluyor.. Tabii öğretmen işinden atıldı, derhal..
RTE’nin işaret ettiği gazeteciler de işlerinden atılıyorlar. En son 5 gazeteci, 9 avukat, 15 öğrenci daha tutuklandı. 3 avukat Ergenekon davasından, 9'u son ÇHD operasyonu ile, 33 avukat ise KCK’dan tutuklu. “Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnsiyatifi’nin verilerine göre, tutuklu öğrenci sayısı 875. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye cezaevlerinde bulunan lise ve üniversite öğrencisinin toplam sayısı ise 2 bin 824.” TGS, tutuklu gazeteci sayısını 75 olarak bildiriyor. BirGün gazetesine göre, KESK diyor ki 63 sendikacı tutuklu. 9 milletvekili ve 20 belediye başkanı tutuklu. Cezaevleri, Türkiye’nin halipürmelalini anlatıyor: 136 bin tutuklu!
İstanbul Barosu dün ayağa kalktı. Baro Başkanı Kocasakal, halkın hak arama özgürlüğüne saldırıldığını, vatandaşın hukuk güvenliğinin yok edilmeye çalışıldığını anlattı. “Tüm bu yaşananların adı ileri faşizmdir ve hukuka darbedir” dedi. Avukatların boyun eğmeyen, biat etmeyen, hukuksuzluklara direnen, teslim olmayan bir tarihi mirasın temsilcileri olduğunu vurguladı..
Hukukçu olduğun için durumdan haberdan ol dedim!
***
Türkiye’ye uluslararası değerlendirme kurumlarının en son verdiği notlara bakıyorum: Freedom House 2013 notu: 10 yıldaki gibi.. Hem basın özgürlüğü hem özgürlükler açısından Türkiye yarı özgür bir ülke! Politik Özgürlükler yerinde sayıp yarı özgür statüsünü (puan 3) korurkan, Sivil Özgürlükler bir puan gerileyerek 4 olmuş, aşağı gidiş var! İnternet özgürlüğü de yarı özgür statüsünde..
Avrupa Konseyi Parlamenterlenr Meclisi Komisyonu’nda Medya Özgürlüğü Raporu görüşülürken, AKP milletvekilleri utanç verici bir girişimde bulundu ve tutuklu gazeteciler için “terör örgütü üyesi suçlamasıyla tutuklu” tanımlamasını koydurmaya çalıştılar, ama önerileri reddedildi! Bahadır Selim Dilek arkadaşımız bizi durumdan haberdar etti. Dünya, ülkemizdeki özgürlüksüzlükler konusunda rapor üzerine rapor yayınlıyor. Önümde duran “Carnegie Paper: Press Freedom in Turkey” raporunu anlatacak yerim yok.
Dünyanın bir yerinde, “ileri faşizm”i, resmen “ileri demokrasi” diye yutturan bir iktidar ve adamları var mı bilmiyorum..
Yüzlerce subay, resmen sahte ve imzasız kağıtlarla ve CD’lerle mahkum edildi, aynı sahtekarlık şimdi İzmir’de iddianame adında bir paçavra ile sürdürülüyor. Topun ağzında bin subay daha var! Ergenekon davasının da, yine benzer faşizm uygulamalarıyla cezalarla sonuçlandırılacak beklentisi içindeyiz.
Ülke, ulusal devlet ve ülke olmaktan çıkartılıyor, resmen Ortadoğu ülkelerine saldırı hazırlıkları yapılıyor. Yeni Osmanlıyız diyenler, bizim bakiyemiz dedikleri Ortadoğu bölgelerine göz diktiler.. Bir savaş olasılığı yüksek..
***
Burada işler pek iyi değil. Belki de diyorsun ki, kardeşim yattığımız yerde de mi huzur yok, bırakın yakamı ne haliniz varsa..
Yok öyle yağma, yaşadığın sürece, buranın bir parçası olarak kalacaksın..
En çok, “verdiğimiz rahatsızlık nedeniyle özür” dileyebiliriz..
Ama hepsi o kadar, buranın eziyetini çekmeyi sürdüreceksin ne yazık ki..
Derin muhabbetlerimle..
--24 Ocak 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder