Gazetecileri Koruma Örgütü
(CPJ), geçen yıl yayınladığı raporda sadece
8 gazeteci tutuklu var demiş ve iktidarın adamlarının, “işte bak biz demedik mi, 8 tane gazeteci
tutuklu, gerisi terörist ve başka suçlardan içerde” biçimindeki yalan
propagandasına zemin hazırlamıştı. CPJ bu kez doğruya yaklaştı, Ağustos
itibariyla 76 gazeteci tutuklu dedi, üstelik raporuna koyduğu başlık zehir
zemberek: “Türkiye'nin Basın Özgürlüğü Krizi: Gazetecilerin Hapsedildiği ve
Muhalefetin Suç Sayıldığı Karanlık Günler..” Raporun
ulaşabilir, yayabilirsiniz.. www.cpj.org/tr/turkey2012-turkish.pdf
Raporda görüşlerine başvurulan Aslı Aydıntaşbaş: “Günlük gazetelerin tamamı Türkiye’de neyin yalnış olduğunun farkında,
ama doğru düzgün gazetecilik yapamayacak kadar sindirilmiş durumda..” Nedim Şener de “İlk defa, yazmadığım ve yazılmasına yardımcı olmadığım kitaplar
yüzünden tutuklandım” diyor..
Üstelik “İleri demokrasi”ye geçirilen
Türkiye, dünyanın demokratik olkabul etmediği bütün ülkeleri geride bırakarak,
basın özgürlüğünün hapishanede olduğu bir nolu ülke oldu! Şimdi iktidar ve
adamlarından, geçen yılın övgü dolu sözlerinin yerine şimdi küfür işiteceğiz!
***
Hayır, medyanın
tutuklanmış olması, sıradan bir olay değil.. Ayrıca tekil bir olay da değil..
Türkiye’nin
basın özgürlüğünde dünyada düştüğü derin çukura, başka derin çukurlar da eşlik
ediyor: Örneğin demokrasi ölçerlerinde, her yıl basamak basamak geriye düşen
bir ülke..
Papağanlar,
durmadan “ileri demokrasiye geçtik, sen
ne diyorsun” diye televizyonarda kükreyip dursun. Gazetecilerin içeri
atılmasını, tutuklanmasını meşru ve doğru göstersin. Hatta, artık işkenceyi
bile meşrulaştırsınlar... Utanmazlık, arlanmazlık, kendini bilmezlik ve
mesleğine ve demokratik ideallere ihanet, ölçü ve endaze tanımıyor!
Bunları ekrana
çıkartarak “eee ne yapalım, bir de
hükümetin borazanlığını yaptıralım ki, denge sağlansın, gerçekler iki görüşün
çarpışmasından çıkar” biçimindeki, gerçekleri karartmaya yönelik yeni moda
ekran yönetme biçimleri, bu kara günlerin gazetecilik üzerindeki büyük kabusu
olarak anılacak.
***
Ülkede hemen
hemen bütün güç odaklarını denetimi altına almaya çalışması ve herşeyin
kendisinden sorulduğu bir ortam yaratması, bir Muktedir’in, nasıl bir siyasi
rejim kurmaya yöneldiği konusunda, isteyen herkese yeterli bir fikir verir..
Gerisi
teferruattır. Gidişatı görmeyen veya karartmaya çalışanlar, ancak Muktedir’in
yoldaşları, destekçileri olabilir.. Muktedir’in karakterini ve gidilen yolun niteliğini anlamanın en önemli
kriterlerinden biri Medya ile ilişkisidir..
10 yıl içinde
medya, üzerindeki ağır baskılar sonucu, güvenirliğini, objektif haberciliğini
ve yorumculuğunu epey yitirdi. Tam iktidarlaşan medyayı bir kenara bırakın.
Yaptıkları şakşakçılık ve yağcılık, onarın satışlarını sınırlı bıraktı.
Açıklanan satış miktarına, iktidar belediyelerinin büyük miktarda gazete alım
destekleriyle şişirilmektedir. Gerisi de, cemaatin adamlarının gazeteleri bölge
bölge toptan alıp dağıtmaları biçiminde gerçekleşiyor.
Yani, bana
sorarsanız, gerçek gazete satışları açıklanan rakamların yarısı kadar bile
değildir.
***
Nereye varmak istiyorsun, diye sorarsanız:
İktidar, bu nedenle, hala merkez / ana akım medya diyebileceğimiz gazete ve
tv’ler üzerinde baskısını sürdürüyor. Çünkü geniş kitleleri kontrol etmenin en
önemli aracı, merkezi, yani büyük kitlelerin kulak verdiği medya üzerinde sıkı
denetim kurmaktan geçer. Bu kontrol girişimleri, iktidarın her zaman dikkat
ettiği en önemli projelerinden biridir..
Su uyur diktatörlük arzusu uyumaz, her zaman uyanık
ve ayaktadır!
Gazete ve
tv’lerde durmak ve dinmek bilmeyen, istifa, görevden alma ve atamalar
biçimindeki değişimlerin istikametlerinin, hep daha çok kontrole yönelik
olduğunu unutmayın..
Çünkü Muktedir
ve adamları durmadan medya patronlarını “...bey,
gazetelerinizin henüz bir yararını görmedik, şunu ekrana çıkartın, onun tek
başına iktidar aleyhine sözler söylemesi objektif yayıncılığa sığar mı..”
gibi, önce en hafif ikazlarla dürtmekte.. Tabii doğrudan atılmaları bırakın..
Sonra..
Dikkat Muktedir
ve adamları tam gaz işbaşında!
-- 23 Ekim 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder