Bayram bayram
nedir bu cezaevi demeyin. Önce iyi bayramlar dileyeyim.. Şu sırada Sincanlar
dahil 60’a yakın cezaevinde yüzlerce insan (Adalet Bakanı dün 600 küsur kişi
olarak açıkladı) açlık grevinin 44.cü gününde. Bu eşik sonrasında insanda geri
dönülmez sakatlıklar oluşuyor, eğer ölümler birbiri ardına gelmezse.. Açlık
grevine gidenlerin büyük çoğunlukla Kürt kökenli mahkum ve/veya tutuklular
olduğunu biliyoruz. Konu da cezaevi koşulları değil, mahkemelerde Kürtçe
konuşma ve ifade vermek hakkı, İmralı’da Öcalan’ın tecritinin kaldırılması...
Kimsenin “bunlar
siyasi talepler...” diyerek konuya sırt çevirmesi doğru değil. İlki,
Kürt Sorunu ulusal boyutta en büyük sorunumuz.. Tam da bu nedenle çok daha önem
taşıyor. Konuya yaklaşımınız, bu meselenin derinleşip ayrılığı mı
güçlendireceği, yoksa Türk-Kürt yakınlaşmasını mı sağlayacağı ile ilgilidir!
İkincisi, ortada insan canlarından bahsediyoruz.. Belki de şu sıralarda yeniden
görüşmelere başladığınız terör örgütü PKK lideri Öcalan’a yıllarca tecrit
uygulamanızın anlamı var mıdır?
Mahkemelerde
Kürtçe ifade vermelerini önlemek mi önemli yoksa hepsinin açlık grevinden
ölmesi mi.. insan canı söz konusu olduğunca konuyu böyle bir (ahlaksız) ikilim
içinde sunmak bile felaket.
Ama, insan
hayatı söz konusu olduğunda ahlaki olmasa da, şu soruyu soralım yine de bu
noktada: Acaba hangi sonuç Türk-Kürt
birlikteliğine hizmet eder?
***
Cezaevleri
Türkiye’nin her zaman insan canının belasıdır. Bu bela, şüphesiz ki insan
canını hiçe sayan devlet ve siyasi iktidar tutumundan ileri gelir. Mamak’ı vb
saymayalım, ülkemizde akıllarımızda kalan en büyük cezaevi felaketleri veya
katilamları Ulucanlar’da (Eylül
1999, 10 cinayet, şimdi müze yapıldı); Bayrampaya, Sağmalcılar başta olmak
üzere çok sayıda cezaevinde de 2000 Aralığı büyük bir dehşete tanık olmuş,
açlık grevindeki yüzlerce ve siyasi tutuklu ve hükümlüyü “hayat döndürmek(!)”
için yapılan operasyonlarda 32 kişi öldürülmüştü!
Bizde devlet ve
siyaset budur! Bugün de aynı kafa hüküm sürmektedir.. Cezaevlerinin her türlüsü
insanlıkdışıdır.. Üstüne üstlük, Silivri’de olduğu gibi muhalefeti istediği
komplolarla tutuklayıp içeri atan siyasi bir rejim altında yaşıyoruz!
***
Kürt
Meselesi’nin ülkemizi ilgilendiren yönü şudur: Ortadoğu’da emperyalist yeni
planlar, Büyük Kürdistan düşü vb olmasına ve ayrılıkçılık körüklenmesine
rağmen, tek çözümü vardır: Birlik içinde
ve beraber yaşayarak! Bütün iç ve dış zorlamalara rağmen, bu mesele
ayrılarak-bölünerek çözülmez, çözülemez!
Ben terazinin
iki kefesine koyuyorum sorunları, istekleri, ayrılık olup olmayacağını, hep
birliktelik ağır basıyor.. Çünkü Kürtlerin büyük çoğunluğunun ayrılmak
istediğini düşünmüyorum, sanmıyorum.. Irak Kürdistanı ile birleşip bir Ortadoğu
ülkesi gibi mi yaşamak isterler, yoksa Türkiye bütünlüğünde, daha gelişmiş
olanaklar içinde mi..
Kürt
ayrılığının Kürtler açısından en büyük
tehlikelerinden biri, tamamen etnik temelde bir ayrılığa dönüşmesidir...
Türkler ve Kürtler olarak...
Türkiye
Kürtleri, Irak Kürdistanı ile mi yaşayacaklar, Türkiye ile mi.. eşit yurttaş
olarak..
Bu konudaki
anketlerden zaten bu sorunun yanıtlarını görüyorsunuz.
Ama şunu da
görüyorsunuz: Kürt olarak, etnik kimliğiyle ve kültürel olarak yaşamak isteği
ve bilinci, son otuz yılda son derece gelişmiştir.
Bu sorun ancak
birliktelik içinde çözülebilir!
Öncelikle şu
cezaevlerinde açlık grevleri bir bitsin..
İyi bayramlar
dileyeceğim yine de ve herşeye rağmen..
-- 25 Ekim 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Sorunlarımız ortaktır:
YanıtlaSilhttp://asukrandemiralp1.blogspot.com/2012/09/resme-farkl-bir-yonden-ve-acdan.html