Öcalan’la İmralı’da “kucaklaşarak” görüşmeler
yapan- yaptıran Başbakan’ın, daha dün yeniden “teröristle kucaklaşanla konuşacak hiç bir şeyimiz yok” demesindeki
mantığı biri bize izah etmeli! Erdoğan tutarlı olmamayı, halk nezdinde iyi bir
itibar ve puan getiren davranış biçimi olarak mı görüyor, anlamadım gitti..
Erdoğan, balayı zamanlarında Hafız Esad’ı
Türkiye’de tatile davet ettiğini ve sarmaş dolaş olduklarını bile reddetmişti!
Sonra fotoğraflar ortaya çıktı ve Esad bizzat açıklama yaptı! Bu nasıl bir ruh
halidir, birileri anlatmalı..
Erdoğan Oslo’da PKK ile görüşmeler yapmasına
da “bunu söyleyen şerefsizdir” demişti. Sonra ortaya çıktı ki adamları yıllardır
görüşüyor..
Peki, politikada yalan söylemek bir erdem midir? Biri bunu da bana
kavratmalı! Kılıçdaroğlu haklı olarak “yalancıdan devlet adamı, baş.bakan,
parti lideri olmaz” diyor.. Diyor da, millet bu yalancılığı nasıl karşılıyor,
bu konuda bir anket sonuçlarını merak ediyorum..
Bizim millet yalan söylemeyi bir erdem olarak
görüyorsa, seçimlere yönelik bütün politika konseptini vb değiştirmek gerekmez
mi? Erdoğan’ın politik söylemi acaba “ne
zaman ne söylersem halk bana inanır”a mı dayanıyor?
Bu
Sözler Gül’e Karşı mı?
Erdoğan'ın BDP’lilere yeniden “teröristlerle
kucaklaşanla konuşacak hiç bir şeyimiz yok” sözlerini ikinci kez söylediğine
dikkatinizi çekerim! Bu ikinci kez dile getirmesi konuyu, BDP’lilerin
Çankaya’da Cumhurbaşkanı Gül ile yaptıkları görüşmeden hemen bir gün sonra
gündeme getirmesi ilginçtir! Erdoğan önceki gün Elazığ’daki konuşmasında,
BDP’lilerle ancak teröristlerle ilişkiyi kesmeleri durumunda görüşeceğini
söyledi..
Gül ise BDP’lilerle görüşerek, Erdoğan’ınki
gibi BDP’lilerle bir görüşme şartı olmadığını göstermiş oldu.. Akla ister
istemez, Erdoğan’ın ikinci kez teröristlerle
kucaklaşanlarla görüşmem sözlerini, Çankaya’daki görüşmeden hemen sonra
tekrarlamasını, Gül’e karşı bir mesaj
olarak da görmek mümkün.
Ayrıca, BDP’lilerin Çankaya’ya çıkması,
önceden açıklanan bir randevu değildi. Bu nedenle de “gizli görüşme” olarak
yansıdı basına. Erdoğan’ın da bu görüşmeden önceden haberi olmayabileceği güçlü
bir olasılık olarak düşünülebilir.. Gül'ün, bu görüşme üzerine, önemli meseleyi
herkesin sahiplenmesi ve sorunun doğru mecraya girmesine yardımcı olması gerektiğini
söylemesi de ilginçti!.. Yani sadece Başbakan ve hükümetin ilgilenmesi yetmez! Kendi ağırlığını hissettiriyor!
Gül, Kürt meselesinde, hükümetin yanında rol
mu alıyor?
Ama her durumda, Gül’ün, daha önceki bir
yazımda da belirttiğim gibi, Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra “siyasi programını
oluşturma” kapsamında görebiliriz.
Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma kararından sonra,
Başbakanlığı Gül’e bırakıp bırakmayacağı, işler normal gittiği taktirde, AKP’nin ve iktidarın kaderi açısından bir
numaralı sorundur.
Gül, eğer siyaset yapmayı sürdürmek
istiyorsa, kendisine “Başbakanlık adayı”
olmaktan başka bir rol biçmesini düşünmek çok zordur.
Önümüzdeki iki yıl içinde, bu iki kutup
arasında gerilim ve gelişmeleri iyi izleyin derim.. Bir yıldır diyorum zaten..
Teslim
Noktası
Suriye meselesinde iktidarın politikası tam
“teslim olma” noktasına vardı!
Geriye bakarsak: Eğer NATO Libya’yı
darmadağın etmeseydi, Erdoğan-
Davutoğlu ikilisi, Suriye’deki iç savaşın içine dalmazlardı. Sandılar ki
ABD-NATO aynı şekilde Suriye’nin- Esad’ın “işini” hemen bitirecekler. “Libya’da
NATO’nun ne işi var” diyerek “boşa düştükleri” politikayı hemen terkettiler ve
bu kez Suriye’de öncelikle söz sahibi olmak için, öncelik aldılar..
Fransızlar geldi, Amerikalılar geldi,
Antakya’yı bir savaş cephesine dönüştürdüler.
Amerika ve NATO, baktı ki Rusya Suriye’de
kararlı bir cephe kurdu.. Olay savaş boyutuna ulaşacak.. geri çekildiler..
uluslararası İslami cihat teröristlerinin de Suriye’ye yığılması, Suriye’de
yeni bir “Taliban iktidarı mı kurulacak”
endişesi yarattı.
Türkiye’yi bütün bunları görmek için bir
test- kobay ülkesi olarak kullandılar..
Türkiye
Suriye’de müthiş kaybetti.. Yılda 1,5 milyar dolarlık mal ve hizmet satışını
kaybetti. Doğrudan nakit harcamaların da 1 milyar dolar kadar tutacağı konusunda
değerlendireler okuyoruz..
Neresinden bakarsanız, Ankara Suriye’de tam bir
iflas içinde..
-- 22 Ekim 2012 / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet
Ortadoğu için iştahlanan emperyalizmin peşine her takıldığımızda feci bir şekilde kaybettiğimiz orta okul tarih kitaplarında bile yazıyor. Her fırsatta Osmanlı'yı öven AKP zihniyeti bir ara zahmet edip bunları da okusaydı keşke.
YanıtlaSil