Önümüzdeki iki
yılın en yakıcı konusudur, Gül ile
Erdoğan arasındaki, üslup, dostluk, siyaset ve makam ilişkisi. AKP’nin
oluşumunu ve iki liderin birbiriyle ilişkisini “eskiden beri içeriden-yakından”
izlemelerine güvenen bazı “tarafsız” gibi köşe yazarları ve iktidar yandaşları
diyor ki:
Bugün aralarında farklı
görüşler olsa da, Gül Erdoğan’ın önüne rakip olarak çıkmaz. Erdoğan’la oturur
konuşurlar (RTE’de Gül de benzer şeyler söyledi), sonunda Erdoğan zarar-ziyan
hesabı yapar, kendisinin ve AKP’nin lehine olan kararı verir, Gül eğer Başbakan
olacaksa da olur.. Buradan parçalanma
bekleyenler avucunu yalar.
Bazı Cumhuriyet
okurları ve sosyal medyada ilişki içinde olduğum okurlar da benzer
düşüncedeler: Onlar birbirini ısırmaz,
aynı yolun yolcusudurlar, bu konuda boşuna yazıp durma...
İktidar
yandaşları dahil, bu okurlar sanıyor ki, ben
umudu parçalanmalarına bağladım ve oradan siyaset üretiyorum..
Öyle bir
amaçla siyasi değerlendirmeler yapmıyorum! Niyetim hep “Ne oluyor ve nasıl oluyor?”a yanıt aramak. Ortada bir sorun varsa,
onu irdelemek, bu köşenin ana derdi.. Ha, bu değerendirmelerden siyaset ve
sonuç çıkarsa, o da iktidar mücadelesi yapanların sorunu.
Gül ile Erdoğan arasında
anlaşmazlıklar varmış gibi olmaz, ya
vardır ya yoktur.
Mesele siyaset
bilimiyle ilgilidir, siyasi liderler
guruplar, partiler, cemaatler ve bütün bunların birbiriyle ve iktidar
konumlarıyla ilişkileri, “iyi polis –kötü polis” gibi siyaset dışı ve çok yüzeysel
yaklaşımlarla ne çözümlenir ne de anlaşılır..
Benzer “siyaset dışı” yaklaşımlar Erdoğan- Gülen arasında çatışmaları ilk
değerlendirdiğim zamanlar da oldu, birileri “onlar etle tırnak gibidir”
bile dedi!
RTE’nin en
keskin iktidar savaşı Gülen’le sürüyor, CHP ile değil!
Bu, toptan bir
yanıt olsun. Ben de işime bakayım!
***
İki konuşma dinledik.
Cumhurbaşkanı’nın Meclis açılış ve Başbakan’ın Kongre konuşmaları. RTE, taa
1071’lerden gelerek at üzerinde dıgıdıg dıgıdık bütün “Osmanlı bakiyesi” ulusal
devletler arenasına girip kılıç sallarken; Gül, sorunlara çok daha temel ve
güncel yaklaşımlarda bulundu..
Aralarındaki siyaset ve görüş farklılıkları
üzerine herkes bir şeyler yazdı; Emre Kongar madde madde karşılaştırmalı
yazdı, arkasından sevgili Ali (Sirmen) de görüş farklılıklarına,
içlerini açarak haklı olarak soru işaretleriyle yaklaştı.
Önce bir saptama
yapayım: Gül ile Erdoğan farklı kişilikler.. Gül’de, aldığı akademik eğitimin
vurgu ve yaklaşımları varken, Erdoğan ise klasik babadan kalma siyaset lideri..
Tamamen yığma olarak nitelendirilebilecek konuşması (incelmemiş- yontulmamış)
bunun örneği. Gül, böyle bir konuşma yap(a)maz, mesela..
İkincisi, Gül’ün
konuşmasının bütününden çok önemli bir sonuç çıkarmak isterim: Gül,
konuşmasıyla aslında derli toplu bir siyasi program açıkladı bile
denebilir. Hassas ayrıntılara girerseniz ve Gül’ün daha önceki açıklamalarını
da değerlendirmeye alınrsanız, özetlenen 6 maddedeki görüş farklılıklarından
daha çoğunu ortaya koyarsınız.
Bence bu, Gül’ün, RTE
iktidar ve siyasetine yol gösterici bir konuşmadan çok, kendi siyasi
görüşlerini ve programını ortaya koymasıdır. Yani ayrılıkları bilinçli olarak
vurgulamasıdır! Erdoğan, bu görüşlerin önemli bir kısmıyla fikirbirliği
içinde değil. Cumhurbaşkanı, iki yıl sonra boşaltacağı koltuktan sonraki siyasi
hayatını, bu konuşmalarıyla inşa etmeye başladı bence..
***
Gül’ün farklılığı
vurgulayan ilk büyük eylemi, Şike Yasasını toptan vetosuydu. Şike Yasası
konusu, RTE’nin iktidar hayatında en büyük olaylardan biridir (öteki MİT-Hakan
Fidan Olayı!).. Sıradan değildir; Gülencilerin saldırıları karşısında RTE
sağlam durdu, ama ortaya Gülenciler-Gül ittifakı çıktı! Burada Gül cemaatçidir gibi ucuz yaklaşımlar
yapmam. Ama ittifaklar başka..
Gül’ün ikinci büyük
çıkışı, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kısmi iptal kararıyla, Cumhurbaşkanlığına
adaylığını yeniden koyma hakkını kazanması ve bunu da Ahmet Sever
aracılığıyla ilan etmesidir.. Bunu bize – topluma değil, Erdoğan’a
anımsattı!
Gül ile Edoğan
arasındaki temel anlaşmazlık, Başbakanlık’ta düğümleniyor. Erdoğan,
yönlendirebileceği- yöneteceği bir Başbakan istemiyorsa, Gül’e kapıları
açmasında, şimdiden, hiç bir sakınca yok. Ama istemiyor, ortalıkta Mehmet Ali
Şahin, Bülent Arınç gibi senaryolar dolaşıyor. Gül, iktidar olursa kendi inşa
ettiği programın insanı olacaktır daha çok., RTE’nin kaba, inanılmaz bölücü ve
savaşçı politikalarının değil.
Kimileri Gül için
“sinsi, niyetini açık etmez” tanımını yaparak, “açıklığıyla” Erdoğan’ı tercih
ediyor. Ben öyle düşünmüyorum.. Erdoğan’ı içeride etkileyecek tek güç, en
sıradan halkın davranışıdır. Gül ise üst yapısal ilişkileri dikkate alan ve
etkilenen bir siyasetçi görünümündedir.
Sonuç: Gül ile Erdoğan
arasındaki farklı konumlar siyaset inşaları, en azından şimdilik, her türlü
olasılığa açıktır! Hiç kısıtlama yapmıyorum.
Bu olasılık
açıklığını, RTE ve Gül’ün konum ve isteklerindeki israr ve dirayetleri
belirleyecektir.
Şunu belirteyim: RTE
kendi iktidarını inşa ederken aktif kişi, Gül ise RTE’ye bakarak kendini tarif
etmeye başlayan pasif ama kararlı kişidir!
Köprünün altından hem
çok su aktı, hem de akacak.
--- 7 Ekim 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder