SAYFALAR

8 Ekim 2012 Pazartesi

1) Direnen Ülke; 2) Aydın Açmazı: M.Belge


İki konuda kısa saptama yapacağım.
İlki, haksızlıklara- hukuksuzluklara karşı direnen ülke gerçeğidir. İktidarın hukuktaki yargıdaki düzenbazlıklarına karşı kimse yılmadı ve iki dava çökertildi, bunlardan biri uyduruk Balyoz Darbe Planı’dır diğeri de Odatv davasıdır. Tabii eşzamanlı olarak, Gölcükte donanmaya karış açılan fuhuş- casusluk dava ve iddialarının çökmesini de bunlara eklemek gerekir.
Balyoz davası çökertilmesine rağmen, beklendiği gibi ağır ceza hükümleriyle sonuçlandı.. Ancak, verilen cezalar, sahteliği, sahtekarlıkları ortaya çıkartılmış bir davadır! Bu çok önemlidir. Mahkeme, lime lime edilmiş ve ortada ciddiye alınacak tek bir suçlama kalmamış bir davaya cezayı kesmiştir. Bu, mahkemenin niteliğini, siyasiliğini, kararlarındaki hukuksuzluğu ve vicdan yokluğunu gözler önüne sermiştir. Balyoz davasının en son hükmü beraat olacaktır. Başka çaresi yoktur. İçeridekilere yazıktır, dışarıdakilere yazıktır, hukuka yazıktır,Türkiye’ye yazıktır.
Balyoz iddialarının ilk zamanlarda topluma sunumunu dikkate alacak olursak, kısa sürede, bir yıl içinde bütün iddialarının çökertilmiş olması, büyük başarıdır.. İşin ilginci, bu davanın çökertilmesinde CHP’nin zerre kadar katkısının olmamasıdır. Avukatlar ile Balyoz ve Gerçekler sitesinde bilimsel ve titiz çalışmayla bulguları bir bir açıklayan Çetin Doğan’ın kızı ve damadını burada bir kez daha vurgulayalım..
Ergenekon’da da Balyoz’un benzeri mahkemesi cezalar vermek zorundadır. Çünkü burası da diğeri gibi normal bir mahkeme değildir. İpi çekilmiş bir mahkemenin ipi çekilmiş sahipleri hüküm vereceklerdir.
Ergenekon davasının, Balyozdaki gibi merkezi bir “sahibi” yok. Ergenekon davasındaki hukuksuzlukları ve ileri sürülen delilleri tıpkı Balyoz’da olduğu gibi bilimsel ve nesnel olarak sistematik olarak inceleyerek bir internet sitesinde yayına koyacak bir “sahip” aranmaktadır!  Ergenekon da Rodriklerini bekliyor! Acilen ve hemen!
***
AYDIN AÇMAZI:

T24’de Murat Belge ile yapılan röportajı okudum.
Soru: “Balyoz davası tartışmalı kararlarla sonuçlandı. Siz bugün baktığınızda Balyoz’u nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yanıt: “Dava, mahkemelik bir davadan öte Türkiye’nin ezelden beri meselesi olan ülkeyi kim, nasıl yönetecek sorusunu yargıya taşıdı.
Soru: “Yargılanma sürecindeki soru işaretleri sizin için önemsiz mi?”
Yanıt: “Hukuk önemsiz” denilemez, haksızlıklar düzeltilmeli. Ama davanın Türkiye tarihindeki ağırlığı düşünüldüğünde hukuk ister istemez eziliyor.”
Yazık dedim kendi kendime. Belge, dava seyrini ve sahte delilleri bilmeden konuşacak adam değildir. Ama hukuk karşısında vurdumduymazlığı yürek burkutucu ve kendini inkara kalkışmaktır. İlk soruya verdiği yanıt, siyasi yargılamaya işaret ediyor. İkinci yanıtında ise, bu tür siyasi davada hukuk ister istemez eziliyor diyerek, yapılanları mazur –hatta hukukun ezilmesini normal ve belki de haklı görüyor, denebilir.
 “Hukuksuzluklar düzeltilmeli” isteği gerçekleştiğinde, ortada Balyoz Darbe Davası kalmaz, kalmayacaktır! 2000 bine yakın sahtelikten ve devlet içinde bir çetenin sahte delil üretmişliğinden bahsediyoruz. Belge, bunun farkında mı?
O zaman, ya bu davanın tamamen sahte delillere dayandığını kabul ederek reddecektir, ya da çok net olarak, “önemli olan hukuk değildir, hukuk, siyasi hesaplaşmada kullanılan bir kılıf, bir araçtır, bu da başarıyla gerçekleşmiştir, hukuksuzluklar işin teferruatıdır ve olayın doğasına uygundur” diyecektir.
Aslında yanıtlarına bakın, bunu demek istediğini de görürsünüz.
Yazık.. O zaman örneğin Yassıada yargılamalarındaki hukuksuzluklara ve siyasi yargılamalara da karşı çıkmak hakkınız sıfırdır. Bugünün, gelecek için attığı başka hukuksuzların tohumlarını da onaylamaktadır. İktidarın yine bütün karşı çıktığınız diğer icraatını da, “Türkiye’yi kim yönetecek” sorusu kapsamında aklamanın kapısını aralarsınız...
O taktirde ortada konuşacak bir şey de kalmamış demektir..
Aydın meselemizin kökeninde ne yatıyor?
---8 Ekim 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder