Ertuğrul
Özkök’un
Cuma günkü “320 El Neye Kalktı”
başlıklı yazısı, Suriye- Türkiye “savaş” tablosuna verileri koyarak
değerlendiren mükemmel bir yazıydı.. ben yazının başka bir yönüyle ilgiliyim:
Irak Savaşı İtirafı!
Özkök bunu daha önce de satır aralarında dile getirmişti..
Kendisi, 2003 Irak savaşının baş destekçilerinden biriydi. İnanılmaz ölçüde!
Bir dileği belleğime kazınmıştı: Savaş
bitecek ve ben Bağdat’tan geçen Dicle nehri üzerindeki köprülerinden birinde
elimde kadep şarap şerefe diye kaldıracağım.. Bu anlamda...
Biz ise Amerikan askerlerine karşı yiğitçe
direnen Felluce kentinin ve
ölenlerin arkasından ağıtlar yakıyorduk! İrak savaşına desteğin yüzeydeki
bahanelerden en çok inanılanı Irak’a
demokrasi gelecekti! Bir “Irak Savaşı’nda Medyamız”, kitabı hazırlasak
imece yöntemiyle! Hadi!
Ertuğrul yalnız değildi tabii. Bir histeri
gibi medyayı sarmıştı savaş yayıncılığı ve kışkırtıcılığı, Türkiye’yi savaşa hazırlama
merakı.. Mesela rahmetli arkadaşımız Ufuk
Güldemir! Yarın isimli, adeta Irak Savaşı gazetesi çıkarmıştı, anımsayan
var mı? Ufuk, Amerikan elçisi ile ava giderdi! Gazete, görevi bitince kapandı!
Hey gidi zamanlar, hey gidi medyamız, ne büyük suçların var senin!
Savaş kışkırtıcılığı, savaş körüklemek, sana
bir saldırı yoksa savaş istemek insanlık suçudur.. Bu kapsamda, savaşı
reddedeceksin.. Hele hele Ortadoğuda tamamen petrolün kesin kontrolu amaçlı bu
savaşı!!
***
İktidar savaş için yetki aldı! Gerekçe:
Akçakale’de Suriye’den atılan top mermileri ile 5 yurttaş öldü. İktidar örneğin
Esad’ı desteklerken bu olay olsaydı, savaş tezkeresi almayacaktı. Ama iktidarın
baştan beri her türlü operasyonel askeri destek vererek Suriye’de onbinlerce
kişinin ölümüne katkıda bulunduğunu da kimse söylemiyor! Bütün ölenler Esad’ın
hesabına! Esad Rejimini yıkacak ya! 5 kişi ölmüş, varsın onbinlerce kişi daha
ölsün!
Hiç anlamadığım konu şu: Bir insan, örneğin
AKP’yi destekliyor diye, savaş politikasını da desteklemek zorunda mı?
Özkök’ün ve diğerlerinin Irak savaşı
döneminde üstlendiği ve bugün bin pişman olduğu rolü, İktidarın palyaçoları
sınıfına sokabileceğim bir kısım gazete yazarı kılıklı ve iktidar medyası
üstlenmiş durumda! Öf ki öf!
Öyle ki, savaş fareleri, savaşa karşı
çıkanları barış çığırtkanları olarak
niteleme arsızlığını bile gösterebiliyor! Utanmazlığa bak: üstelik savaşa karşı çıkanlar kafayı da emperyalist öcülüğü ile bozmuş!
Ancak, doğrudan ve bilinçli işbirlikçiler ve görevliler bunu söyleme cesaretini
gösterebilir!
***
Ortadoğu bir bataklıktır. Tamam, bunun nedeni
de, Ortadoğu’nun dünyanın enerji santrali-deposu olmasıdır. Oradaki bu rezil
petrol yatakları tükeninceye kadar, bölgeyi denetim arzusu ve bölgede
gerektiğinde savaş hep olacaktır! Araplar ve Kürtler (Türkler tabii ki)
birbirine kırdırılacak, mezhepler birbirine kışkırtılacak ve savaştırılacak,
din savaşları körüklenecek, emperyalizmin kafakola aldığı İslamcı şeyh-mürit,
hanedanlık, krallıklar, diğer islam ülkelerine saldırtılacaktır. Ortadoğudaki
kafa, düşünce, beyin, kültür ve İslam dünyasının yaratabildiği uygarlık hacmi,
ancak bu oyuna aracılık edecek ve fırsat verecek kadardır!
Emperyalist yularların bu verimli toplumsal
ortama geçirilmesinde hiç zorlanılmaz!
***
Bizim İktidar, stratejik derinlik gibi şehvetli bir düşüncenin esiri olmuş
durumda.
Gelinen nokta, Ortadoğu çukurunun diplerinde
derin karanlıklar ve yalnızlıklardır..
Geri geri gidiyor ayakları, nasıl sıyrılırız
bataklıktan arayışları var.. Ama bu geri gidiş de birden olmaz, bu geri gidişi
gölgelemek için, tezkerenin kopardığı tozduman gereklidir. Amaç, bugüne kadarki
boşuna kükremelerden sonra yapayalnızlığı, tezkere tamtamları ile örtbas etmek.
İyi iyi, buna ancak sevinebiliriz!
Sahi Hürriyet’in bir bilimsever yazarına 10
gün kadar önce, Esad’ın işi bir kaç
haftada biter diye, kim yazdırttı? Güvenilir kaynağı bizzat Davutoğlu’nun
kendisi miydi veya temsilcisi?
Önümde dünya, neler yazıyorlar neler.. Ortadoğu Türkiye için bataklıktır diyen
mi ararsınız, Ankara’nın politikasıyla kafayı bulan mı..
Peki RTE- Davutoğlu ikilisi, neden Suriye
meselesinde çırılçıplak ortada kaldılar?
-- 9 Ekim 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder