Önceki gün Antalya’da Atatürkçü Düşünce
Derneği’nin düzenlediği Lozan ve Suriye konulu toplantıda oldukça büyük ve
çoşkulu bir kalabalığa yönelttiğim soru şuydu: Kaçıncı / hangi Cumhuriyet’te
yaşıyoruz?
Öyle ya, kurulduğundan bu yana farklı
anlayışlarda siyasi – ideolojik yönetimler ülkede işbaşına geldi. Topluma,
siyasete, ekonomiye, ülkemizdeki kültürel iklime damgasını vurdu... Hepsi
kendine göre bir ilgili kitle, heyecan, anlayış yarattı..
Dinleyicilerden yükselen ses, birinci Cumhuriyet oldu...
Profesör Metin
Feyzioğlu ve Profesör Meltem Dikmen
Caniklioğlu’yla birlikte olduğumuz panelde sevgili dinleyicilere baktım
baktım.. içim cız etti. Zor bir durum. Herkesin gönlünde Atatürk’ün kurudğu
cumhuriyetin sürdüğü veya sürmesi gerektiği beklentisi olduğunu biliyorum..
Ben, Atatürk dönemini birinci Cumhuriyet
olarak nitelendiririm, bunu yıllarca önce bir kaç kez yazdım, şimdi aratmayın
bana arşivde! Atatürk’ten sonrası (1938)
ise benim için İkinci Cumhuriyet’tir..
Tabii, bugüne kadar olan dönemi Birinci
Cumhuriyet olarak nitelendirip İkinci Cumhuriyet’e geçme uğraşısı içinde
olanlar da var.. Kafası karışıklar
ve Atatürk’ü reddedenler..
***
Artık yeni
bir ayırım daha yapıyorum: Atatürk’ten sonra başlayan İkinci Cumhuriyet
dönemi de bitmiştir ve Türkiye yeni bir döneme (Cumhuriyete) girmiştir.
İkinci Cumhuriyet’in bitiş zamanı ile
üçüncüsünün başlama zamanı 2012’dir. Tam tarih 2012 Kasımı seçimleri
sonrasıdır..
AKP ile birlikte yeni bir dönem başladı
ülkede.
***
Birinci Cumhuriyet, Mustafa Kemal’in, kendi
ayakları üzerinde durmayı öğrenen, Cumhuriyeti taşıyacak yurtseverini yaratan,
mühendisini-bilimcisini-öğretmenini-bürokratını “kurucu unsurlar” olarak yetiştiren dönemidir..
Laik ve çağdaş bir uygarlık hedefi konmuş ve
bunun temelleri atılmıştır, adım adım...
Bu temellerin de ülkeyi kaçınılmaz olarak
özigür bir demokratik bir cumhuriyete götüreceği de, sosyolojik ve ekonomik
olarak kesine yakındır!
Türkiye sınırları içinde yaşayan herkes bir
millet, bir ulusal devlet hamurunda yoğrulmaya başlanmıştır. Anadolu ilk kez
ulusal devlet ile tanışmaktadır! Bu gerçi çok geç bir tanışma olmuştu, Ulusal
Devletlerin kurulması/ oluşması, ta kapitalizmle birlikte 1700- 1800’lere
gider.
Osmanlının asli unsurları birer birer koparak
çoktan kendi ulusal devletlerini kurmaya başlamışlardı.
Anadolu’ya bu olanağı da Kurtuluş Savaşı zaferi vermişti. Kurtuluş Savaşı, salt bir kurtuluş
savaşı değildi.. Ulusal Devletin kuruluşunun ve yaratılışının da başlangıcı ve
ereği idi.
Bugün ortalıkta dolaşan Osmanlı ruhi ve maddi
kalıntıları ve Mustafa Kemal düşmanları, neredeyse Ulusal Devletin kurulmasına
karşı ittifak içindedir.
Atatürk, yaratıcı bir toplum, yaratıcı
insanlar, yaratıcı bir ekonomi, yaratıcı bir siyaset için hemen hemen bütün
gerekenlerin ilk harcını koymuştu.
***
Türkiye 1925- 1935’ler arası uçağını bile
üretmeye girişmiş bir ülkedir.. Yarınki Cumhuriyet
Bilim ve Teknoloji’de Aykut Göker’in
‘Hürkuş’ ya da Hüzne
Dâir...” yazısını okuyun. Hemen hemen aynı tarihlerde Brezilya ile Türkiye, Dünya almanaklarında “uçak üreten” ülkeler olarak
geçmektedir. Brezilya bugün bazı yolcu ve özel uçak üretiminde dünyanın bir
numarası olmuşken, Türkiye ise uçak sanayinin kapılarına kilit vurmuş, bu
alanda ortaya çıkan girişimci yaratıcı insanlarını dışlamış, Nuri Demirağ Tayyare Fabrikası’na kimse
sahip çıkmamıştır!
Demirağ bugün bir efsane olarak yaşıyor!
Sanmayın ki mesele salt bu uçak fabrikasıyla
ilgilidir. Türkiye bir sürü alanda kendi yaratıcılığını terketmiştir, yaratıcı
ve üretken bir nesil-toplum olmaktan vazgeşmiş ve bu iradesini teslim olduğu
ABD’ye devretmiştir.
Ne zamandan itibaren? Atatürk’ün ölümünden
hemen sonra başlar bu süreç. Meltem Caniklioğlu, bunun örneklerini verir..
İşte İkinci
Cumhuriyet budur, böyle başlamıştır!
***
İkinci Cumhuriyet, niteliğine uygun olarak,
bir çöküş dönemidir.. Ama her alanda ve her bakımdan.. Aktörleri Menderesler,
Celal Bayarlar, Demireller, Çillerle, Mesut Yılmazlardır.. Hatta Ecevitlerdir..
İnönü’yü ister katın ister katmayın, iktidar olamamıştır ama İkinci Cumhuriyete
geçişin de ilk harcını atanlardardır.. Tabii ki Erbakanlardır, Alpaslan
Türkeşler ve Devlet Bahçelilerdir.. İktidar olan her kim varsa!
İkinci Cumhuriyet, 19 ekonomik krizin ve İMF
yönetiminin adıdır.
İkinci Cumhuriyet, 3 askeri darbe ve bir de
postmodern darbenin adıdır..
İkinci Cumhuriyet, NATO’dur.. Bağımlı ve
ulusal iradeden yoksun TSK’dır aynı zamanda..
***
İkinci Cumhuriyet, tamamen çökünce 2001
kriziyle, ülkeyi Üçüncü Cumhuriyetin
güçlerine 2002 Kasımındaki seçimlerle devretmiştir..
Bugünü, Üçüncü Cumhuriyetin içeriğini de
anlatalım..
Ama Üçüncü Cumhuriyetin adını tam nasıl
koymak gerekir tam bilemiyorum, İslamo faşist mi diyeceğiz, büyük ihanet dönemi
mi... Bu daha sonraki yıllarda tam konur.
-- 26 Temmuz 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder