“Atabeyler Çetesi” davasını anımsayan
var mı? 6 yıl kadar önce, yani 2 Haziran 2006’da “Başbakan Erdoğan’a Suikast hazırlığı” manşetleriyle uşak gazetelere
servis edilen dava, Ergenekon, Balyoz, Odatv, Andıç vb.. yani tüm Ergenekon
davalarının ilk provası ve hazırlığı oldu..
Bu
dava da sözde bir “elektronik mektup”la
ihbarla başladı. Genel Kurmayı “basacak” ve bütün orduyu ve muhalifleri ve
sivilleri esir alacak sonraki davaların ilk yoklamasıydı! Erdoğan’a ve Zapsu’ya
suikast hazırlığı zırvaları ile
“TC hükümetinin görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs”den dava
açıldı.
Ne
yorumlar yapıldı, planı hazırlayanların ortağı olan gazete ve TV köşelerinde..
İktidar ne demeçler verdi.. Başbakan bizzat “İhanet çetesi” adını kullandı! Birileri, kimlerin o dönemde
köşelerinde yazdıkları ile sanıkları nasıl idam ettiklerini araştırıp yazmalı..
Acaba doğru mu
suçlamalar diye merak etmek yoktur bizde! Türk
milletini öldüren ve süründüren meraksızlık özelliğine ve “eee dava açtıklarına göre demek ki... ateş olmayan yerden duman çıkmaz..”
benzeri on para etmez inançlara güvenen tezgahçılar, bu ilk deneyimlerini sonra
geliştirerek daha büyük tezgahlara imza attılar!
***
İçlerinde
asker, polis ve sivillerin bulunduğu Atabeyler Grubu, darbe, suikast vb den
beraat etti. Askeri malzeme, ruhsatsız silah bulundurmaktan bazıları mahkum
oldu. Kimisi ordudan atıldı, hayatı karardı; kimisi itibarını kaybetti..
Atabeyler
davası aslında daha ilk yılında, 2007’de çökmüştü! Savcı, o yıl esas hakkında
mütaalasını vermiş ve sanıkların isnat edilen suçu işlediklerine ilişkin bir
kanıt bulunamadığını belirtmişti.. Düşünün: 2007’de, yani bir yıl içinde dava
neredeyse bitme noktasına geliyor, ama 5 yıl daha sürüncemede kalıyor ve karar
yeni açıklanıyor!
Buna da şükür
diyecekseniz, bu “şükrün” de davanın Özel Yetkili Mahkemede değil normal ağır
ceza mahkemesinde görülmesine borçlu olduğunu mu söyleyelim! Özel yetkili
olsaydı, Atabeyler Grubu da İstanbul’a nakledilir, Ergenekon’a bağlanır ve
Silivrinin “yedi demirkapısı” ardında süründürülürdü!
Geriye
doğru bakıyorum da, haberlerinde nesnel olmaya çalışan T-24 internet gazetesi bile, “23.12.2009” tarihinde mahkeme ile
ilgili haberini şöyle vermiş: “Savcı Atabeyler Grubu
soruşturmasının genişletilmesini istedi. Dört üyesi de asker olan Atabeyler
Grubu'nun Başbakan Erdoğan, Cüneyt Zapsu ve Murat Aksu'ya suikast planladığı ortaya çıkarılmıştı.”
***
Yunus Harputlu adlı birisi “ben ihbar ettim, diye ortaya çıkmış, Yeni Şafak’ta manşete çıkmış, Meclis Araştırma Komisyonuna bir
ifade vermiş! Bu arada, Atabeyler Grubu’nun, Özel Kuvvetler Komutanlığında
görevli benzeri isim taşıyan pek çok gruptan biri olduğu anlaşılmıştı!
Danıştay
davası müebbet mahkumu Osman Yıldırım isimli bombacıya “sözde” itiraf mektubu
yazdırılmış ve ona “Ergenekon, Cumhuriyet
Gazetesi’ne eylem yapma işini bana verdi. Danıştay suikastı işini Alparslan
Arslan, Ayhan Parlak, Aykut Mete Şükre"ye verdi. Başbakan"a suikast
işini de Atabeyler’e verdi,” bile dedirtilmişti!
Bugün gazetesinde o zaman
Lale Sarıibrahimoğlu, 2 Haziran
2006’da, “Atabeyler çetesinin Kuzey Irak’ta
henüz tespit edilemeyen gruplarla yakın bağlantısı olduğunu da gösteriyor” diyecek ve
“yeni gözaltılar bekleniyor” haberini
verecekti! Yine kullanılan medya “Atabeylerin
kendi aralarında haberleşme şifrelerinin çözüldüğünü” duyuracaktı!
Hükümet
medyasında, Erdoğan’a yapılan suikast planlarını okuyacaktık!
İstanbul Emniyet eski Müdür
Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer şöyle
diyecekti:
“Atabeyler operasyonu var ya, o olay Başbakan’a yönelik dört dörtlük bir
suikast girişimi… Ele geçirdiğimiz mühimmat ve planlar, Başbakana nerede nasıl
saldırılacağını gösteriyordu. Çok netti.”
Şimdi diyorum ki, kim Atabeyler davası ile ilgili kasıtlı yorum
ve gazetecilik etiğine aykırı haber yaptıysa ve 11 kişinin itibarıyla,
ailesiyle, varlığıyla oynadıysa, bugün kalkıp özür dilemelidir!..
Başbakan da “İhanet Çetesi” suçlaması konusunda özür dilemeli!
***
Bu
ilk çöküştür. Cemaat+RTE’nin (iktidarın) siyasi sorumluluğunda düzenlenen bütün
tezgahlar eninde sonunda bir bir çökecektir!
Bu
tezgahlarda rol alan figüranlar da çökeceklerdir..
Olan,
yargılanan insanların hayatlarına, ailelerine, mesleklerine, itibarlarına
olacaktır..
Aslında
tamamen Türkiye’nin devşirilmesi gibi büyük siyasal ve sosyal projenin
uygulamalarıdır bu davalar!.. RTE’nin günümüz padişahlığına uygun, günümüz
kılıfına uydurulmuş bir ülke yaratmanın icraatı içindeyiz.. En büyük süsü,
cilası, gözboyaması rda, en büyük, süslü, VİP’le, otoparklı camiler yapmaktır..
Ama
sonuçları kişiseldir oluyor davaların.. insanları süründürüyorlar.. En son eski
YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün
tutuklanması gibi! Gürüz’ün tutuklanması, tamamen dinci-kinci siyasetin
işbaşında olduğunu göstermektedir!
Tıpkı
Havelsan Genel Müdürü Faruk Yarman
gibi!
Hey
Cemaat, Yarman’ı da neden içeride tutuyorsunuz? İcraatlarınızla, hukuk- adalet
duygunuzla, tuttuğunuz oruç örtüşüyor mu? Yoksa Allahtan da mı korkunuz yok!?
Açın
Silivri’nin kapılarını da, oruçlarınız kabul olunsun!..
--- 22 Temmuz 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder