Dünkü yazımda, acaba Cemaat siyasetinin önümüzdeki iki yıl içinde iktidarda bir
yükseliş şansı var mı, sorusunu ve “ayrıca çok önemli bir noktayı daha
tartışacağız” demiştim..
Normal olarak, Mart 2014’te yerel, Ağustos
2014’te cumhurbaşkanlığı, 2015’te de genel seçimler yapılacak. AKP parti
başkanlığı, başbakan, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili koltukları dağıtılacak.
Siyasi bulmacaları çözmek için biraz
yap-bozculuk oynayalım.
***
Önkabuller: a) Erdoğan, Gülen’le icra derecesinde bir
iktidar/güç paylaşmaz; b) Cumhurbaşkanlığına, başkanlık / yarı başkanlık
sistemiyle geçmek ister; c) Mutlak liderliğini sürdürmek için Köşk’ten
başbakanlığı ve parti başkanlığını da tayin ve yönetmek ister.
Erdoğan bu koşullarla Köşk’ü istiyor. Hesabına
göre, 5 yıl sonra oradan inecek, yeniden başbakanlığa binecek ve 2023’e,
başkanlık sistemi söz konusuysa Başkan ya da başbakan olarak girecek! Bu süre
sonunda herhalde paralarda ve devlet duvarlarında da resmini görmeyi
düşlemektedir. Hutbe okumak falan olur mu, bilemem.
ABD’nin Erdoğan’ın arkasında varsayıldığı bu
koşullarda, Cemaate daha büyük ekmek
yoktur. Dahası, Cemaatın tabanı epey Erdoğanlaşabilir de.. (halk seçimlerde ne
der hangi olaylar bütün bu hesapları oyunları bozar, başka konu)
***
İkinci
senaryo: Erdoğan umduğu Anayasa değişikliğini gerçekleştiremez. Ya bugünkü
yetkilerle Köşk’e çıkacaktır (Düz Cumhurbaşkanı!) ya da “umumi arzu üzerine”
Parti Tüzüğünü değiştirip yeniden seçimlere girecek ve Başbakanlıkta kalmayı
planlayacaktır.
Düz Cumhurbaşkanı olarak Köşk’e çıkarsa, Parti
Başkanlığını ve Başbakanlığı ya sıkı kazığa bağlayacak, ya da “büyük
uzlaşma-anlaşma” yapacaktır. Bu ikisi aynı şey de olabilir!
“Sıkı
kazığa bağlamak”, partiye ve başbakanlığa “yüzdeyüz emin adam”larını
getirmektir. Bu, Köşk’ten yönetimin kapısını açık tutar. Bu senaryoda Gül’e
yer yoktur! Binali Yldırım, Babacan, Davutoğlu ve daha bir kaç isme roller
dağıtılır.
Bu durumda da Cemaate fazla ekmek yoktur!
“Büyük anlaşma-uzlaşma” ise, Erdoğan’ın
“yüzdeyüz emin adamları” projesinin AKP içinde derin sorun çıkarması durumunda
gündeme gelir. Bu proje, Gül ile geleceği de kapsayan “makam değiş tokuşu”
anlaşmasıdır. Bu durumda, Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, Gül için bir
milletvekili seçimi yapılması gerekir. Belki geçiş için bir “ara başbakan”
olabilir. Bu senaryoda Gül başbakanlık yetkilerini Köşk’e sormadan istediği
gibi kullanır.
Böyle bir anlaşma parti içinde gerçekleşeceği
için, Cemaate yine ekmek yoktur!
Anlaşmada itiş kakışlar olabilir, ama herkes belirli bir yalpalama marjıyla
çizgide durur! Fakat, yine de, beklenmedik olaylar patlayabilir ve oyun
bozulabilir. Siyasetin doğası gereği..
***
Üçüncü senaryo:
Erdoğan düz olarak Köşk’e çıkar. Ama parti başkanlığı ve başbakanlık için bir
anlaşmadan çok rekabet kuralları işler. Veya olaylar bütün anlaşmaları
patlatır.. B. Arınç büyük siyasi rol istemekte. Liderliğe soyunanlar,
ittifaklara girer. Cemaat de bir ititfak gücüdür.. Makamları ve yeni liderleri
ittifakların belirleyeceği ve Erdoğan’ın engel olmak isteyeceği kaotik bir
süreç başlar.
Cemaat, söyleyeyim, ancak anlaşmazlıklarda,
ittifaklarda yeni bir oyun sahası yaratabilir kendisine.
Gülen’cilerin Erdoğan’a durmadan saldırısının ardında, bu olgu yatıyor.
Erdoğan’ı gözden düşürebildikleri ölçüde, parti içinde yeni liderliklerin
ortaya çıkmasına ve dolayısıyla Cemaatle güçlü işbirliğine kapıları
aralayabilirler!
Yani iktidar seçenekleri için tek ekmek
kapıları, AKP’nin Erdoğan’a dayanan liderlik yapısının parçalanmasıdır..
“İyi midir-kötü müdür”ü hiç tartışmıyorum!
Birileri yahu bu parçalanma iyi olur,
diyebilir. Veya, öncelik Cemaat’in
iktidardan tasfiyesindedir, de diyebilir!
***
Önümüzdeki dönemde, Cumhurbaşkanlığı
atakları için, Erdoğan’dan “sevimlilik gösterileri” bekleyebiliriz.
Gazeteci arkadaşlarımız ve içerideki milletvekillerimizin özgürlükleri için
yumuşayabilir.. Ergenekon ve Balyoz’da da.. Erdoğan birlik beraberliği öne
çıkartabilir.. Ahmet Şık’ın “beni
başbakan serbest bıraktırdı” sözünü bu çerçevede değerlendirelim.. Ben
yenilerini bekliyorum bugün yarın!..
Doğal süreç, aslında, Cemaate artık ekmek
olmadığı yönünde işliyor... Adamlar, yargıdaki düzenbazlıklardan bile hala
vazgeçmiyor. Aslında suçu AKP’nin (ve kullandıkları bazı –liberal- gazeteci
kılıklıların) üzerine atarak, bu işten sıyırmanın strateji ve belgelerini hazırlayabilirler!
Ama, zor dostum zor..
Cemaat bence yükselişinin pik noktasına ulaştı
ve grafik aşağı yöneldi.. Her yükselişin bir düşüşü var. Cemaat, yükselişini
siyasi taktiklere borçlu, düşüşü de anı yolla olmakta.. Dünya işi böyle! Bu
düşüş hızlı mı olur ivmesi ne olur.. Erdoğan’ın hamiliğini kabul etmek,
ellerindeki postları korumanın yolu olabilir.
***
Gelelim “önemli nokta” senaryoya:
Erdoğan’ı yıpratmayı sürdürürler. Erdoğan’ı dinlediklerine ve ellerinde
Başbakanı yıpratacak bilgi ve belge olduğuna ilişkin duyumlar var. Cemaatin
yazarları veryansın halindeler. Özellikle ÖYM’ler konusunda.. Ordu’ya birlikte
yaptıkları tezgahı, Cemaat Erdoğan’a karşı kurabilir mi?
Bu henüz ortada olan bir olasılık. Cemaat
siyasi mücadeleden vazgeçmiyor: Amaç Erdoğan’ı ülke yönetiminde tam bir topal
ördek durumuna düşürmek, itibarını zedelemek ve parti içinde liderlikler
yaratmaktır.. Parti ve hükümet içinde
yandaşları vardır!
Gülen’in gelmemesi ve mücadeleyi
sürdüreceklerine ilişkin meydan okumalar, bu olasılığı ortada tutuyor..
--- 18 Haziran 2012 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder