Ne olduğuna
bakalım önce: RTE-Gülen arasında siyasi iktidar savaşlarının en şiddetli
yaşandığı bir anda (MİT, Şike ve ÖYM), Başbakan çağrı yaptı “vatana dön”..
Gülen yanıt
vermek zorundaydı: Kusura bakma
dönmeyeceğim, ben döneceksem sizin çağrınızla değil kendi kararımla ve
zamanımla dönerim...
Gülen Erdoğan
için “O” demektedir! Bugüne kadar hiç bir lidere hitap tarzı böyle olmamıştı!
Gülen, yeraltı
savaşçısıdır! Her zaman! Derinden, sessizce, yerleşerek, ele
geçirerek... Özal, Evren, Ecevit.. Bush, Obama.. Bütün iktidarlarla iyi
geçinerek, onları destekleyerek, onların kanatları altında genişleyerek
büyümüştür (Bu başarılı stratejiyi yazmıştım!) AKP de bunlar arasındadır.. Ama
AKP döneminde, diğerlerine kıyasla en önemli bir ayrıcalığı, çok etkili iktidar
mevzilerine sahip olmasıdır. Polis ve Yargı en bilinenleri. Bu iki kurum
operasyonel nitelikte oldukları için oralarda hemen deşifre oldular.
MİT konusunda
sürdürdükleri savaşın temel nedeni, orada istedikleri gibi örgütlenememeleri
olduğu görülüyor. Tam tersine MİT Cemaati izliyor, tabii ki Erdoğan adına..
Cemaati,
devlette siyasi olarak yükselterek iktidar
içinde iktidar haline getiren, 2006’dan itibaren tezgahlanmaya başlanan Ordu’ya ve diğer siyasi rakiplere karşı
savaş ve açılan davalardır.. Bunu, yargıdaki örgütlenmeleriyle hâlâ
sürdürüyorlar.. İzmir’deki
casusluk vb perdesi arkasında geniş çaplı operasyonlarla Ordu’nun can
damarlarına yeniden girmeleri tartışılmalı: kimin adına, neden, amaç ve
hedefleri ne..
Cemaat siyasi
olarak şu düşünceye vardı: İktidarız ama iktidar değiliz, bu nasıl iş
böyle..
Ve ilk kez
Erdoğan’a karşı iktidar mücadelesini MİT, Şike ve ÖYM’ler konusunda “yerüstüne”
taşıdı.. Neden?
Bu kararları,
belirli bir siyasi erke-güce ulaştıklarının işaretiydi..
***
Erdoğan,
Cemaatin devlet güçlerini denetlemede epey mesafe aldığı ve savaşın sürdüğü bir
noktada, gel çağrısı yaptı. Erdoğan,
“cemaat
camide olur, camide onlarla birlikteyim” diyerek, Gülen’in siyasi
iktidar mücadelesi üzerine düşüncesini net olarak dile getirmişti.. (Cemaatin
siyasi niteliğini /rolünü itiraf da ederek..)
Erdoğan,
Gülen’e “gel burada siyaset yap”
çağrısında bulunmadı..
“Dön ve gerçekten camii- dinsel hizmet yap”
çağrısı yaptı.. Siyasetten uzak dur!
Gülen, “siyasi lider” değil de “dini-hizmet lideri” olsaydı...
Türkiye’de dönmesi önünde hiç bir engel yoktu(r).
Ama O, siyasi iktidar mücadelesi verdiği için,
Erdoğan’ın kontrolünde ve ona biçtiği rol çerçevesinde Türkiye’ye dönerse, “kafese girmiş” olurdu! Tamamiyle
denetim altına! Siyasi olarak ölü bir lider!
Reddin, temel
nedeni budur!
Gülen, ya
siyasetten vazgeçecek ve gelip uslu uslu ülkesinde yaşayacak.. Ya da cemaatin iktidarı koşullarında
gelecek..
Bugüne kadar,
“hizmet” adı altında, özünde herşeyiyle siyasi iktidara ve “ülkeyi devralmaya” odaklanan Gülen ve
arkadaşlarının, 40 yıldır inşa ettikleri herşeyi kendi elleriyle yıkıp “sadece
dini ve toplumsal hizmet erbabı” olmayı kabul etmeleri beklenemez.. 40 yılın
doğasına aykırı bir istek!
Erdoğan da
doğrusu epey fazla talepte bulunmuş ve reddiyeyi hakketmiş!
***
Her iki taraf
da pozisyonlarını koruduğuna göre, iktidar savaşını izlemeye devam...
Gülencilerin şimdilik, iktidar koşulları zayıflamıştır. Erdoğan, 2-0 öndedir..
Bu nedenle
Gülen için “acaba nereye gider, Çin
maçine mi” diye zırvalıklar ortaya atılıyor. Ortada, nereye gömülmek
istendiğine dair, siyasi hiç bir beklentisi olmadığını ima eden (bütün
konuşması da o ölçüde), siyaseten tamamen masum, gözyaşları ile desteklenen bir
konuşma var karşımızda..
Bence daha uzun
süre “ABD’nin kanatları altında”
Pensilvanya’da daha önce belirttiğim gibi “küresel
rol kesmeyi” sürdürecek.. ABD politikalarının da destekçisi olarak. Oradan
çıkamaz, çıkarsa zayıflar, desteksiz ve güçsüz kalır!
Hele hele
Erdoğan karşısında ve toplumda tam da güç yitirdiği bu koşullarda!
Peki Gülen’in
önümüzdeki iki yıl içinde iktidar mücadelesinde şansı nedir, yeni bir çıkış
bulabilir mi?
Bu soruyu
yarınki yazıda tartışacağız..
Ayrıca çok
önmeli bir noktayı daha...
-- 17 Haziran 2012 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder