SAYFALAR

17 Haziran 2012 Pazar

Dönmek=Kafes ve Teslimiyet


Ne olduğuna bakalım önce: RTE-Gülen arasında siyasi iktidar savaşlarının en şiddetli yaşandığı bir anda (MİT, Şike ve ÖYM), Başbakan çağrı yaptı “vatana dön”..
Gülen yanıt vermek zorundaydı: Kusura bakma dönmeyeceğim, ben döneceksem sizin çağrınızla değil kendi kararımla ve zamanımla dönerim...
Gülen Erdoğan için “O” demektedir! Bugüne kadar hiç bir lidere hitap tarzı böyle olmamıştı!
Gülen, yeraltı savaşçısıdır! Her zaman! Derinden, sessizce, yerleşerek, ele geçirerek...  Özal, Evren, Ecevit.. Bush, Obama.. Bütün iktidarlarla iyi geçinerek, onları destekleyerek, onların kanatları altında genişleyerek büyümüştür (Bu başarılı stratejiyi yazmıştım!) AKP de bunlar arasındadır.. Ama AKP döneminde, diğerlerine kıyasla en önemli bir ayrıcalığı, çok etkili iktidar mevzilerine sahip olmasıdır. Polis ve Yargı en bilinenleri. Bu iki kurum operasyonel nitelikte oldukları için oralarda hemen deşifre oldular.
MİT konusunda sürdürdükleri savaşın temel nedeni, orada istedikleri gibi örgütlenememeleri olduğu görülüyor. Tam tersine MİT Cemaati izliyor, tabii ki Erdoğan adına..
Cemaati, devlette siyasi olarak yükselterek iktidar içinde iktidar haline getiren, 2006’dan itibaren tezgahlanmaya başlanan Ordu’ya ve diğer siyasi rakiplere karşı savaş ve açılan davalardır.. Bunu, yargıdaki örgütlenmeleriyle hâlâ sürdürüyorlar..  İzmir’deki casusluk vb perdesi arkasında geniş çaplı operasyonlarla Ordu’nun can damarlarına yeniden girmeleri tartışılmalı: kimin adına, neden, amaç ve hedefleri ne.. 
Cemaat siyasi olarak şu düşünceye vardı: İktidarız ama iktidar değiliz, bu nasıl iş böyle..
Ve ilk kez Erdoğan’a karşı iktidar mücadelesini MİT, Şike ve ÖYM’ler konusunda “yerüstüne” taşıdı.. Neden?
Bu kararları, belirli bir siyasi erke-güce ulaştıklarının işaretiydi..
***
Erdoğan, Cemaatin devlet güçlerini denetlemede epey mesafe aldığı ve savaşın sürdüğü bir noktada, gel çağrısı yaptı. Erdoğan, “cemaat camide olur, camide onlarla birlikteyim” diyerek, Gülen’in siyasi iktidar mücadelesi üzerine düşüncesini net olarak dile getirmişti.. (Cemaatin siyasi niteliğini /rolünü itiraf da ederek..)
Erdoğan, Gülen’e “gel burada siyaset yap” çağrısında bulunmadı..
Dön ve gerçekten camii- dinsel hizmet yap” çağrısı yaptı.. Siyasetten uzak dur!
Gülen, “siyasi lider” değil de “dini-hizmet lideri” olsaydı... Türkiye’de dönmesi önünde hiç bir engel yoktu(r).
Ama O, siyasi iktidar mücadelesi verdiği için, Erdoğan’ın kontrolünde ve ona biçtiği rol çerçevesinde Türkiye’ye dönerse, “kafese girmiş” olurdu! Tamamiyle denetim altına! Siyasi olarak ölü bir lider!
Reddin, temel nedeni budur! 
Gülen, ya siyasetten vazgeçecek ve gelip uslu uslu ülkesinde yaşayacak.. Ya da cemaatin iktidarı koşullarında gelecek..
Bugüne kadar, “hizmet” adı altında, özünde herşeyiyle siyasi iktidara ve “ülkeyi devralmaya” odaklanan Gülen ve arkadaşlarının, 40 yıldır inşa ettikleri herşeyi kendi elleriyle yıkıp “sadece dini ve toplumsal hizmet erbabı” olmayı kabul etmeleri beklenemez.. 40 yılın doğasına aykırı bir istek!
Erdoğan da doğrusu epey fazla talepte bulunmuş ve reddiyeyi hakketmiş!
***
Her iki taraf da pozisyonlarını koruduğuna göre, iktidar savaşını izlemeye devam... Gülencilerin şimdilik, iktidar koşulları zayıflamıştır. Erdoğan, 2-0 öndedir..
Bu nedenle Gülen için “acaba nereye gider, Çin maçine mi” diye zırvalıklar ortaya atılıyor. Ortada, nereye gömülmek istendiğine dair, siyasi hiç bir beklentisi olmadığını ima eden (bütün konuşması da o ölçüde), siyaseten tamamen masum, gözyaşları ile desteklenen bir konuşma var karşımızda..
Bence daha uzun süre “ABD’nin kanatları altında” Pensilvanya’da daha önce belirttiğim gibi “küresel rol kesmeyi” sürdürecek.. ABD politikalarının da destekçisi olarak. Oradan çıkamaz, çıkarsa zayıflar, desteksiz ve güçsüz kalır!
Hele hele Erdoğan karşısında ve toplumda tam da güç yitirdiği bu koşullarda!
Peki Gülen’in önümüzdeki iki yıl içinde iktidar mücadelesinde şansı nedir, yeni bir çıkış bulabilir mi?
Bu soruyu yarınki yazıda tartışacağız..
Ayrıca çok önmeli bir noktayı daha...
--17 Haziran 2012 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder