Bu adama değmez deyip hiç konuya girmeyecektim. Ama iki satır yazarak bu sıkıntıyı
üzerimden atmam gerek.. Konu 1 Mayıs 1977 Taksim katliamı. Gezi tarafında Kürsü’ye
yakın konumda tepeden bakıyorum meydana. Kızım Mercan henüz anne
karnında 5,5 aylık, o kargaşada annesiyle birlikte yerde yatarken epey
çiğnendiler..
Çalıştığım gazetede de, henüz katliam olmadan,
heyecan vardı! O gün akşam mı ertesi gün mü anımsamıyorum, patron dahil
herkes gazetede idi ve haber ve fotoğraf seçimi ve kurgusu, Maocular ile Sovyet
yanlılar arasında çatışma üzerine kurulmuştu!
Devletin güçleri, MİT, Kontrgerilla/Gladio’nun
açıkladığı senaryoydu bu aynı zamanda.. “Devrimciler arasında” düşmanca
çatışmalar ve anlaşmazlıklar, onlara bu fırsatı yaratmıştı!
***
Sol militanlık döneminden derin pişmanlık
duyan bir tarihçi, yıllardır solun, solculuğun ne kadar kötü olduğu
üzerine teorik/pratik yazılar yazıyor The
Taraf’ta. Kapitalizmin nimetlerini öve öve bitiremiyor, bu iktidarı yere
göğe sığdıramıyor... Geçmişine söverken, gelecek hakkında ise söyleyecek tek
sözü yok. Çalıştığı üniversitesinde aynı bölüm, neredeyse Kurtuluş Savaşı olmamıştır diyen ders anlatıcılarla dolu!
Herhalde, dünyada bir zamanlar solcu olup da,
hayatını solu kötülemek için geçiren başka bir insan zor bulunur!
Solla yeni bir hesaplaşma fırsatı bulmuş bu
yılın 1 Mayısına giderken... 1977 katlimanını devlet/gladyo falan değil tamamen
solcuların birbirini öldürerek gerçekleştirmiş olacağını yazdı.. böylece
yeniden sahne ışıklarını kendi üzerine çevirdi!
Patronu da çok memnundur şüphesiz ki, sola
durmadan küfür edecek başka birini bulması kolay olmaz.. Bu tutumuyla, yerini
daha çok garanti altına aldığını hesap ediyor da olabilir!
Böyle birinin, katliamı da solcuların üzerine
yıkmasında bir anormallik bulmam! Kurduğu düşünce sistematiğinin doğal
uzantısıdır, kendisi için! Bu tür kimselerin yapacağı hiç bir şey beni
şaşırtmaz.
***
Ama şu şaşırtır: “Bilimci” ve “tarihçi”
sıfatıyla bile düşünmekten kendini arındırmış olması! En azından bir şüphe,
bu konuda 35 yıldır biriktirilenleri merak edip araştırma gereği duymama!
Öğrencilerini bu kişinin dersleri konusunda uyarıyorum! Anlattıklarını
olduğu gibi kabul yerine, sorarak ve irdeleyerek gerçeği aramalılar!
Bu ilginç kişinin ileri sürdükleri üzerine, Ertuğrul
Özkök ve Milliyette yazan bir başka yazar tam anlamıyla atladı! Özkök,
solcular arasında işlenen bir cinayeti örnek göstererek, katliamın
kahramanlarının da solcular olabileceğini ileri sürdü. Bu da ayıptır! Solcular
arasında çatışmalar yeni değil. Birbirlerini yiyerek, vurarak “büyümek”
anlayışları vardı! Ama 1 Mayıs Katliamını bu çatışma üzerinde kurmak?!
O dönemin ağır ceza savcısı olan ve katliamı
araştıran en yetkili kişi olarak Çetin Yetkin’in açıklamalarını da mı
görmüyorlar! Yetkin’in dünkü Aydınlık’taki belgelerle anlatısına baksınlar.
Diyor ki sonuç olarak: “Katliam, 12 Eylül
1980 askeri darbesine giden sürecin başlangıcıdır”. 30 savcı
görevlendirilmiş, 40’a yakın insanda mermi yarası ve mermiler bulunmuş, ama
polisin bu mermilerle yaralar arasındaki ilişkiyi bile araştırması önlenmiş!
Özkök’ün 12 Eylül sevgisi bilinir. Gerçekten
büyük çoğunluk için canını kurtarma olmuştur. Ama bu darbenin hazırlık
aşamalarında ve darbe sonrası öldürülenler, çekilen eziyetler? Neden bu darbe
yapıldı acaba? Soru da mı sormak yok!?
The Taraf’ın “Demokratlığı”
Tarihçinin yazdığı The Taraf’tan iki yazar istifa etti. Bu kadarına dayanamazlarmış.
Bu gazetenin, Ergenekon olaylarının patlamasından tam iki ay önce yayın
hayatına sokulduğunu anımsatırım! Sahiplerinin para bulmak için gezdikleri
yerler, kurdukları cemaat ilişkileri üzerine dolaşan karanlık dedikodular
ortalıkta duruyor henüz..
Bu gazetenin, Ergenekon, Balyoz, Odatv vb
gibi operasyonlarının uygulayıcı projesi olarak yayın hayatına atıldığına
ilişkin, çok mantıki çıkarsamalar var.
Ergenekon ve bağlantılı bütün operasyonlar bir
bir çürümüştür, bazı operasyonlar tamamen fos çıkmış ve tek tutuklu sanığı bile
kalmamıştır. Dünyanın bugüne kadar görmediği sahtekarlıklar, dijital uyduruklar
üzerinden sürdürülen davaların, Ordu’yu, Cemaat ve iktidar muhaliflerini
diskalifiye etme operasyonu olduğu açıkça ortaya çıktı!
Ama suçsuz insanlar içeride, aileler perişen!
Herşeyi bırakın, Soner Yalçın’ın Samizdat’ını
okuyun yeter! Yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz alçaklıklar konusunda bir
fikir sahib olmak için..
Bugün, yayın yönetmeni kişinin, iktidarbaşını
hedef alan sözde “demokrat” yazılarını, Gülen- Erdoğan iktidar çatışmasının
ürünü olarak görün. Bu çatışma derinden sürerken ve özellikle de açıkça
patlak verdikten sonra, The Taraf da Erdoğan’a arada sırada, kavga kızışınca da
düzenli “çakmaya” başladı!
Ayrılanlar şüphesiz ki bu durumu gördüler. 1
Mayıs iyi bir bahane oldu, orada kurulan tuzaktan kaçmak için! Şüphesiz akıllı
davranıp The Taraf’a küfretmediler, çünkü The Taraf, aynı zamanda kendi
geçmişleri!
Belki zamanı gelince yazarlar!
-- 10 Mayıs 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder