Dünkü yazımda
AKP’nin temel özelliğinin “aşırı uç
parti” olduğunu ve olağanüstü koşullarda iktidara tırmandığını yazdım...
AKP, merkez sağın 10 yıl içinde yokoluşunun ve nihayet 2001 krizinin ürünüdür!
Bu saptama
evrensel geçerlilik taşır: Yunanistan’da
da benzer bir siyasi süreç izliyoruz. Ülkeyi batıran sağlı sollu iki merkez
parti, yarı yarıya azaldı.. Sol İttifak büyük başarı gösterdi, PASOK’un (%13)
kaybettiği oylardan fazlasını aldı (%16)!
Komünist Parti % 8. Demokratik Sol %6. Sağcı Yeni Demokrasi Partisi’nden
kopan Bağımsız Yunanlılar %10’la parlamentoya girdi. Tabii, tam bu koşullara
uygun başka bir gelişme, aşırı sağcı Hitlerci parti de %7 ile Mecliste!
Yunanistan’da
seçim barajı yüzde 3..
Olağanüstü
koşullar “merkez denge”yi bozup altüst ediyor. Ama unutmayalım ki her ülkenin
“merkez denge”sinin bozulma koşulları farklı! Almanya’da örneğin son seçimlerde
teraziyi epey bozan olay, Japonya’daki nükleer patlama oldu ve Yeşiller iyice
yukarıya fırladı!
Neyse, konumuza
dönelim..
***
AKP hangi
koşullarda yıkılıp çöker? Bir bakalım:
1) Suriye ile savaş..
RTE bir yıldır “savaşa” hazırlanıyor. Dün İtalyan gazetesine verdiği demeçte,
Suriye’ye saldırabileceklerini söyledi! Geçen hafta, “basına sert” Orgeneral Özel ile 3 saat Suriye’ye
saldırı konusunu görüşmüştü! Özel, Savaşırız
ve kazanırız garantisini verdi anlaşılan! Başbakan da, Ordu sahte
belgelerle darmadağın edildiğinde susar ve süreci desteklerken, şimdi Ordu’yu
korumasına aldı. Rap rap! Savaş için ihtiyacı var!
Suriye’ye
saldırma işgüdüsü ile yanıp tutuşan bir RTE ve Davutoğlu var ülkenin başında! 10
Ekim 2011 tarihli (bloğumda da var) Davutoğlu:
Savaşçı Dil başlıklı yazımda
süreci okuyun! Orada, hem yabancıların değerlendirmesi (“Türkiye, Suriye’deki gelişmeler konusunda bir Vahşi Kart (joker gibi) olmaya devam ediyor...) hem Erdoğan ve Davutoğlu’nun savaş
açıklamaları var.
5 Eylül 2011 tarihli “Savaşa Oynayan Lider” yazımda, RTE, “gerçek savaşçılığını öncelikle
Suriye’de göstermek niyetindedir! Suriye en uygunudur”, diyordum. Ve
ekliyordum, Erdoğan ve ekibi,
“Suriye ile muhtemel ve Batı dayatmasıyla
gerçekleşecek savaşın, içeride bir savaş kahramanı, ulusal lider yaratacağına, son derece inanıyorlar! Böyle bir savaştır ki,
RTE ülkede otoriter liderliğini ve Başkanlığını kesinleştirebilir! RTE, savaşa
oynuyor! Tabii, arkasında, NATO’nun tankı ve tüfeğiyle!”
Suriye ve Ortadoğu savaşı, Türkiye’yı yıkar.
Savaşın altında, bu kısır kafalı politikacıların kalacağı kesin olmakla birlikte,
umarım böyle bir felakete kalkışmazlar!
***
2)
Ekonomi’de gerileme: Tam çöküş falan
demiyorum. Cari açık vermenin bir sınır var veya çok yüksek bedeli! S&P
kredi kuruluşunun Türkiye notunu durağana düşürmesi, Erdoğan’ın şiddetli
tepkisine yol açtı; efendim büyüyorlarmış,
bu haksızlıkmış.. Kimin parasıyla büyüyorsun? S&P, kullandığın yabancı
paraların güvenliğiyle meşgul..
Türkiye, cari açığın, dış kaynak kullanımının
sınırlarına dayandı. Bu nedenle yabancıya mal mülk satışına yöneldiler!
Büyümeyi finanse edecek büyük paralara ihtiyaçları var. Yüzde 4 ve 6’nın
altında büyümeler bile, Türkiye için kriz üretecek rakamlardır..
3)
“Aşırı Uç Parti” politikalarında israr:
Ruhu ve dinci bakışı ve uygulamalarıyla, ülkeyi cendereye sokma politikaları
da, eninde sonunda bu iktidarı ayakta duramaz hale getirir. Uygulayacağı baskı,
büyük olaylar yaratma potansiyeline sahiptir. Fransa’nın yeni Başkanı Hollande, Sarkozy’nin hakkından, “Fransayı ve Fransız vatandaşlarını bölüyor”
mottosuyla yıktı!
Erdoğan ise Türkiye’yi
parça parça yaptı! CHP bunu bile kullanabilecek bir izandan yoksun! Parti
önderliği, cemaatlerin ve dinin arkasından koşarak oy alacağını sanıyor..
(Bunu ayrı yazacağım!)
4) Otoriterlik
ve diktatörlük süreci: Erdoğan’ın yapısı,
diktatörlüğü elverişlidir. O yolda durmadan yol alıyor. Bütün ülkeyi tek adama
bağlı bir yönetim modeline götürüyor. Anayasa ile bunu gerçekleştirmek
isteyecek. Zaten dün hem kendisi hem de Bozdağ
konuyu yeniden ısıttı. Başkanlık sistemi, Erdoğan’a Hitlervari bir yönetimin
kesin yolunu açar. Yasa ve sistem ne derse desin, Erdoğan, istediğini yapar.
Bugüne bakın, dövmediği kim var!
Bu süreç,
giderek yönetilemez bir ülke yaratacaktır.
Mısır ve Arap Baharı patladığında, demiştim ki, bunlar Türkiye’nin de umududur!
Otoriterlikten kurtulma, demokrasiye yönelme umudu!
Yukarıdakilerden bir veya bir kaçının bir arada
gerçekleşmesi, iktidarı devirir..
Başka?
-- 8 Mayıs 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder