Cumartesi günü, Sanık Sandalyesindeki Gazeteciler
başlıklı, İstanbul Barosu, Ankara Barosu, Gazetecilere Özgürlük Platformu ve
Türk Ceza Hukuku Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği sempozyumun bir kısmını
izledim.
Avukat Fehmi
Demir anlatıyor:
Odatv davasında
Soner Yalçın’ın suçlandığı word
belgelerinin virüs yoluyla bilgisayara bulaştırıldığına ilişkin raporu almışız.
Sorgulama sırasında savcıya diyoruz ki, suçlamanızı dayandırdığınız bu belgenin
Soner Yalçın’ın bilgisayarına dışarıdan yüklendiğine ilişkin ilişkin rapor
burada. Siz hiç belgeyi bu açıdan araştırma gereğini duydunuz mu? Hayır diyor
savcı.. Peki bilgisayarda gizli belgeler bulunduğunu ileri sürüyorsunuz, bu
belgelerin gizli olup olmadığını kurumlara sordunuz mu? Yanıt yine hayır.
Soruyoruz: Peki neye dayanarak tutuklama istiyorsunuz, belgelerin doğruluğunu
bile araştırmamışsınız.. Savcı diyor ki, Hakim araştırır!.. Hakim’e gidiyoruz,
o da aynı şeyi söylüyor, savcı araştırır! Sonuç: Tutuklama!
Bu davaların hukuksuzlukları, insan hak ve
özgürlüklerinin nasıl çiğnendiği, ince ayrıntılarına kadar şüphesiz ki
yazılacağı zamanlara giriyoruz!
Bazı “yorumcular”, insanların ciddi olmayan,
doğruluğu araştırılmamış “delillere” dayanarak insanların yıllarca
tutuklanmasını, yargının devleti koruma refleksi ile açıklıyor! Bunun için
Adalet Bakanlığı’nda savcı yargıçları eğitici seminerler düzenleniyormuş!
Pardon, ama “devleti koruma” refleksi, kolay bir
açıklama, buradaki özel durumu gözden saklıyor sadece! Biz ne çok
sıkıyönetim-askeri mahkemelerde yargılandık, yöneltilen suçlamaların büyük
çoğunluğu, hadi esası diyelim, “maddi delil”lere dayanıyordu! DGM’ler bile,
ellerindeki yasalara uygun “fikir suçu” yöneltiyorlardı!
En ağırından
devlet taraflısı yargıç ve savcı olsa bile, elindeki anında kof çıkmış bir
“delil”e dayanarak, nasıl suçlama yapar, nasıl tutuklar, nasıl bir yılı aşkın
süredir içeride yatırır insanları? “Devleti
koruma içgüdüsü/refleksi” burada büyük
bir palavradır! Olmayan bir “suç örgütü”ne karşı devleti korumak ne
demektir? Biri bunu açıklasın!
***
Burada, ancak, genel anlamda, yargı içinde
siyasi güdülen örgütlü bir yapıdan bahsedebiliriz.. Delil uydurukmuş,
varmış/yokmuş, hiç önemli değil. Hedef kimse, neresiyse, içeri atılması
gerekir. Bunun için belge adına zırvalıklar üretilir, bunlar hukuki imiş, sahte
imiş, hiç önemli değildir.. Bunlar birer bahanedir! Bahane üretmek için herşey
kullanılır..
Nitekim, bu özel yapıyı, MİT üzerinden Başbakana
yapılan Darbe Girişimi’nde de herkes gördü. Bizim yıllardır yazdığımız “özel
siyasi cemaatçi yapı”nın varlığını, bu kez iktidarın bizzat kendisi ve
yazarları resmen yazıp çizmeye ve hatta bu yapının dağıtılması gerektiğini
belirtmeye başladılar!
Bu özel yapının “devleti koruma refleksi” ile
hareket ettiğini söylemek, bu yapının üstlendiği görevi görmek istemeyenlerin,
“koruma güdüsü” ile ürettikleri
başka bir bahanedir!
Bırakın palavrayı!
***
Avukatlar, Odatv’de verilen 4 tahliye kararını
tamamen “dıştan gelen baskılara” bağlamaya da karşı. Fehmi bey diyor ki, mahkeme heyeti Odatv davasını eldeki
delillerle asla meşrulaştıramayacağını gördü, bu noktada avukatların yetkin
savunma çalışmaları ve tabii ki içeridekilere sahip çıkılması da etkili oldu..
İç dinamiklere vurgu yaptı! Haklıdır!
Çok iyi bir avukat ordusu yetiştiriyor bu
davalar ve büyük çoğunluğu da zamanımızın kahramanları durumundalar! Avukatlar,
birer insan hak ve özgürlükleri, hukuk ve adalet savaşçısı, sahteciliğe karşı
uzman kesildiler!..
Bu nedenle, mahkemelerde avukatları susturmak,
duruşmalara sokmamak için yasadışı kararlar alındığını söylüyorlar.. Savunmayı
susturmak için, avukatlar hakkında suç duyurusunda bulunuyor mahkeme ve
savcılıklar! Sadece avukatlar için değil, bizzat “sanıklar” için de! İnsanın savunma
yapması için, deveye hendek atlatması beceresini göstermesine gelip dayandı!
Efendim, Sayın
ve büyük yargıç ve savcı beyler ne kadar haklısınız, Siz bilirsiniz, en büyük
sizsiniz, rica etsem tahliye eder misiniz, evet bir suç işledik ama sizler
affedicisiniz, gibi savunmalar makbul olur!.. Ama
onursuzluğa kimsenin tahammülü yok! Haksızlığa karşı sesinizi yükselttiniz mi
ve yargılamanın amacını hedef aldınız mı, size bir de ekstradan Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin yolu
gözüküyor!
Sadece sanık ve avukatları yargılamak için,
Silivri’de gereksiz bir ağır ceza mahkemesi kuruldu!
Oraya atamaları da, bu mahkemelerin üst kurumu yeni HSYK yaptı! Basıyorlar cezayı, ne
insaf var ne hukuk!
Mahkemedeki tutumlarından dolayı ceza alan
alana! Sadece Doğu Perinçek’e 20 yıl
hapis cezası verildi! Ceza alan avukatlar da var!
Sanık
Sandalyesindeki Gazeteciler sempozyumunda çok iyi
konuşmalar oldu.. Hangisini yazsam, şaşırdım!?
-- 19 Mart Pazartesi 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder