Ergenekon,
Balyoz ve Odatv davalarında, dünyada belki de ilk kez Türkiye’de, “dijital
senaryolar” yazılarak icad edilen uyduruk “suç” metinleriyle, yüzlerce kişi
özgürlüklerinden mahrum ediliyor.
Bu
senaryo metinlerle, aralarında birbirinin yüzünü bile görmemiş, selamlaşmamış
insanların da bulunduğu yüzlerce iktidara muhalif kişi, “terör örgütü”
uydurukluğu ile hapislerde tutuluyor.
“Terör
örgütü”, içeri alınması kararlaştırılan kişilerin bilgisayarlarına dışarıdan
veya el konulduğu anda yüklenen bir takım metinler üzerinden kuruldu!
Bunu
tekrar tekrar yazıyorum, çünkü ana Çıplak
Gerçek budur! Bu gerçeği, Boğaziçi,
ODTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi bilgisayar bölümü hocaları, ortaya
koydular!
Savcılar,
TÜBİTAK’a başvurusunda, kendi adamları olduğuna kuşku götürmeyecek bazı
kişilerin isimlerini vererek, bilgisayarları onlara incelettirdi. TÜBİTAK’ın
verdiği raporlar gerçeği çarpıtıyor. Bir bilim kurumunun siyasi ve uyduruk
davalara alet edilmesi, büyük bir rezalettir! Bilim bu konularda tamamen
tarafsız olmak zorundadır.
Önerim,
TÜBİTAK’ın verdiği ve kendi içinde bile çelişkiler içeren raporların, hem
ulusal hem uluslararası bilirkişilerce
çürütülmesine önem ve öncelik verilmesi! İnsanların yıllarca içeride
tutulmasına vesile oluşturan bu raporlar, hukuken yanlışlıkları gösterilerek,
yazanlara yedirilmeli! Dahası, raporları yazanlar hakkında dava açılmalı.
Hukuki bir zemini varsa, TÜBİTAK ve yöneticileri de dava konusu edilmeli! Bu
davalar, TÜBİTAK’ın tarafsızlığını koruması için çok gereklidir!
***
Neden
bu konu üzerinde duruyorum? Yaratılan hukuk ve dijital senaryolarla, dünyada ilk kez böylesine bir dava
oluşturuldu..
Savunma tarafı ve ayrıca ülkemizdeki özgür hukuk, barolar vb., bu
davalardaki “suç yükleme ve yöntemini” çok önemsemelidir!
Bunu
tezgahlayanlar eninde sonunda ortaya çıkacaktır.. Ama, insanlık ve vicdan, bekleyemez! İnsanlar özgür kalsalar hatta
beraat etseler bile, kendilerine kurulan bu komplonun ve allahsız
tezgahçılarının peşini bırakmamalı!
Bu,
Susurluk çetecilerinin faaliyetleri kadar, yargısız infazlar kadar, devletin
bulaştığı çeşitli terör faaliyetleri kadar, gladyocuların katliamları kadar,
tüm karanlık güçlerin yedikleri bütün haltlar kadar önemlidir.. Bu davalardaki
hukuksuzluklar iktidar ve ortaklarının karanlık yüzüdür!
Bir
Maraş katliamı bugün henüz gerçekleştiremiyorlar, eski dönemlerde oduğu gibi
insanları (henüz!) infaz yapamıyorlar... Ama, hapishanelere tıkıyorlar
insanları ve orada birer birer ölmelerini sağlayacak ortamlar yaratıyorlar.
Bu davalar ve seyirleri, iktidarın boynunda
bir insanlık suçudur, adalet suçudur, insan hak ve özgürlükleri suçudur,
Anayasa suçudur...
***
Görünürdeki
iktidar ortağı, bütün bu hukuksuzlukların altında ezilmektedir. Bir çıkış yolu
arıyor. Kendisi için “artık amacıma
ulaştım, bu kadar yeterlidir” noktasına geliyor.. Çünkü uluslararası hukuk
ve vicdan, Türkiye’deki sussa ve korksa bile, eninde sonunda faturayı AKP’ye
çıkartacaktır!
Ama
iktidarın görünmeyen ve bu işleri kotaran ortağı (ve medyadaki vicdansız
kalemşörleri) umursamazdır ve hatta büyük ortağı korkmakla, “ergenekoncularla
anlaşmak”la suçluyor! Onların kitaplarında hukuk yok, insan hak ve özgürlükleri
yok; sadece komplo, hile, her türlü yasa dışı işlerle ve ellerine geçirdikleri
iktidar olanaklarıyla, muhaliflerinin defterlerini dürmek yazılı!
Bu
suç yaratma ve yargılama usul ve yöntemleri, ciddi mahkeme konusudur!
Düşünüyorum
düşünüyorum, aklıma Sartre’ın Vietnam
Mahkemesi geliyor... Bilemem, ama hukukçular, bunun yol ve yöntemini daha
iyi düşünür!
Bu
büyük haksızlıkların ne zaman sona ereceği bile belli değilken, mahkemelerin
sonuçlarını beklemeyi, benim vicdanım kabul etmiyor!
Eminim
milyonlarca insanın da vicdanı isyan
halindedir!
Hukukçular,
sesimi duyuyor musunuz?
Batı Sömürgeciliği ve Emperyalizmi
Türkiye’de
bütün okullarda, Kapitalizmin tarihi, Batı sömürgeciliği ve Emperyalizmin
tarihi ile birlikte ders olarak
okutulmalı! Fransa’nın, İngiltere’nin, Almanya’nın, ABD’nin ve tüm
sömürgecilerin dünkü tarihleri ile bugün güttükleri politikalar, tarafsız ve
bilimsel bir gözle ders kitabı olarak yazılmalı! Ve örneğin lise birinci
sınıfta okutulmalı...
En
azından üniversiteler başlangıç derslerinde bunu dikkate almalı.. öğretmenlere
kılavuz notları hazırlanmalı! Bütün iş onlarda bitiyor çünkü!
Bunu
bu iktidar yapabilir mi?
Biliyorum
bu öneri şimdi, ülkemizdeki emperyalist yardakçısı kalemlerin ellerini
titretecektir!
-- 27 Aralık 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder