Yargı, iktidarın bir
nolu siyasi silahıdır. Muhalefeti ve medyayı bu silahla vuruyor!..
İkinci önemli silahı,
devletin / maliyenin denetimidir.. İktidarla, devletle, maliye ile türlü
çeşitli işleri olan patronları da bu ekonomik silahla dize getiriyor.
Türkiye’de en çok iktidara
boyun eğme özgürlüğü vardır!
Medya patronlarını kul köle haline getirdiler.. Şirket
patronlarının pek çoğu da, iktidara arkasından lanet okurken, seslerini
çıkaramaz duruma düşürüldüler.
Medya büyük bir mezarlık halindedir! Daha iyi bir tanım
isterseniz, sessiz büyük okyanusa
dönüştürülmüştür. Fırtınasız, dalgaları olmayan, en sert havalarda bile
sahilleri sadece şıp şıp diye yalayan romantik su seslerini dinliyoruz!
***
Kılıçdaroğlu, iktidarın İzmir’e saldırılarına, mitingle
yanıt verdi. “Saldırıyı karşılama” olarak iyi bir gösteri.. Ama yetmez...
Çünkü, iktidar savcısını halkın öncülerinin ve direnişlerin
üzerine ve CHP belediyelerine saldıkça, olan şudur: Sinme! Geri çekilme! Suskunluk! Korku! Çünkü halkın kitlesel
örgütlenmesi zayıf. Direnen güçler zayıf kalıyor.
CHP, bu saldırıları meydanlarda göğüsleyerek, cesareti
körükleyebilir ve muhalefet güçlerinin korunmasız olmadığını gösterebilir.
Bu işin bir yönü..
***
CHP’nin, iktidarın yargı- savcı ve ekonomik baskılarına
karşı da, teşhir edici, irili ufaklı bütün olayları ve gelişmeleri açıklayıcı
bir çalışmanın içine girmesi gerekir.
Yargı’da olan bitenler hakkında, belki de sürekli yayınlanacak
bültenlerle ve yapılacak basın toplantılarıyla kamuoyu bilgilendirilmeli.
Salt bu konuyu ele alan, miting bile yapılmalı.. Boyun
eğmeye zorlanan yargı dünyasının dayanacak bir yeri olmalı! Aynı düşünce,
ekonomi dünyası için de geçerli..
CHP’nin şöyle iki-üç yıllık bir “Karşı Duruş” plan ve programı var mı? Örgütünü bu kapsamda harekete
geçirecek?
Ben görmüyorum, bu nedenle de parti içinde iktidar
kavgalarının önünü almak mümkün değil.. Bu kavga, CHP’yi yiyip bitirir..
***
“İKTİDAR TİRAN!”
ABD’NİN ABA ALTINDAN SOPASI MI?
Abramoviç,
ABD’nin Ankara eski büyükelçisi, bizim medya için bakın ne diyor: “Erdoğan’ın hastalığı hakkında basın çok
sessiz. ABD’de olsa bu konunun çok üstüne giderlerdi”
ve alaycı bir ifadeyle ekliyor: “Türk
basını oldukça saygılı”!
Saygılı, ne
kelime! İki kez cümbür cemaat iktidarın çağrısı üzerine Ankara’da soluğu
aldılar (patronlar, genel yayın yönetmenleri..) ve çeşitli konularda nasıl
yayın yapacakları konusunda gerekli direktifleri ceplerine koyup döndüler!
Başbakanın
hastalığı ve ameliyatı gerçekten Türkiye’nin bir numaralı konularından biridir!
Herkes “canım sıradan basit bir ameliyat” havasında olayı
geçiştiriyor.
Abramoviç sürdürüyor: “Türkiye’nin iç siyasetine ABD’den bakınca görülenler, Başbakan Erdoğan’ın iç siyaset sahnesinde gitgide artan tiranizmi, baskısı ve Türk
medyasında tek seslilik.” (Hürriyet online, 4 Aralık 2011, Sebla
Kutsal’ın haberi, Heinrich Böll Vakfı’nda konuşma)..
Aynı haberi,
dünkü Cumhuriyet’te Mustafa K. Erdemol’dan
daha net okuyoruz: “İki ülke arasında işler iyi gitmiyor.. Türkiye’de rejimin
otoriterleşmesi, ciddi bir endişe kaynağı.. uzun süreli gazeteci tutuklukları,
telefon dinlemeleri endişe konusu…”
Abromoviç’in endişeleri sadece bunlar değil: İktidarın Kürt
meselesinde olumsuz tutumu da.. Ermenistan sınırının açılmamış olması da.. “Türkiye’nin Suriye’ye silahlı müdahalesini
de hükümet konuşmuştur,” diyor; bizim hükümet yalanlasa da..
Amerikan Başkan Yardımcısı Biden ile Abramoviç’in aynı zamanda Türkiye’de olması raslantı
olmasa gerek.. Biden, resmi ilişkileri sürdürür ve övgülere öncelik verirken,
Abramoviç rahatsızlıkları dil gtiriyor.
Dikkat edin: Abramoviç’in esas rahatsızlığı, aslında PKK,
Ermeni politikası.. Ortadoğu’da Kürt meselesinin ABD için çok önemli olduğunu
vurguluyorlar. Burada problem istemiyor ABD! Ve buna karşılık da Erdoğan’ın
ülke içinde otoriter rejimini, demokrasi düşmanlıklarını dile getiriyor. Neden?
Demokrasi aşığı olduklarından mı?
Bu şu demek: “Dış
konularda benim politikalarımı izlemezsen, içeride tiranlığını gündemde tutarız
ve başını ağrıtırız..”
***
CUMOK’lar dün kuruluşlarının yıldönümünü kutladı. Hepsine
kucak dolusu evgi ve saygı..
5 Aralık 2011 / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder