(TÜBA için yapılan öneri zırvalıkları üzerine, ikinci bir yazı)
Türkiye Bilimler Akademisi’ne siyasi iktidarın operasyonuna,
iktidarın adamlarından tam destek gelmesi şaşırtıcı değil. Birileri TÜBA’nin
dinsiz imansızların elinde kaldığını, evrimcilerin orada cirit attığını
belirtirken, “bilimden yana” gözüken bazı iktidar yazarları da, Akademi’nin “bilim
felsefesi”nin hiç de iyi olmadığını, çoğulcu bir bilim anlayışının orada egemen
olması gerektiğini belirtmekte ve “Akademi
kimden yana?” diye sormakta.
Aslında “kimden yana” sorusu, başlı başına bir ihbarcılıktır ve ayrıca iktidarın yaptırımına
gerekçe sunmaktadır. Efendim, Korkut
Boratav, Akademi’de konferans vermiş. Boratav dünya ekonomik krizini
Marksist açıdan anlatmış.. Türkiye ekonomisinin İMF’ye teslim edilmesini eleştirmiş... Merkez kapitalist ülkeler kendi çıkarlarına
oluşturdukları ekonomi programları Türkiye’ye dayatırlar, demiş.. Oysa Kemal
Derviş’in programı başarılı olmuş.. Akadmi “böylesine ideolojik bir konferans”a
nasıl izin vermiş. Eğer veriyorsa, Derviş’i de savunan bir iktisatçıyı da davet
etmeliymiş...
Bu eleştiriye, iktidar haddini katbekat aşan gözü kara
destek mi, yoksa gözü karalığın doğurduğu bir şanssızlık mı desem, bilemedim.
Akademi’nin davet ettiği konuşmacılara bakıldığında, örneğin
ABD’nin dünyada ekonomi çıkarlarını savunan yabancı bilim insanları da var! Ama
onların yanına Boratav gibi birini koymak gerekmez. Çünkü doğru olan bugünkü dünya
ekonomik düzenidir! (Çöktüğünün farkında bile değiller!)
Akademi’ye böyle bir saldırı ile, Akitçilerin “vayy
evrimi savunan broşür yayınladılar” şeklindeki saldırısı arasında bir
fark yoktur!
***
“Çoğulcu bilim”
(ne demekse) adına, “orada niye bir
ilahiyatçı profesör üye değil?” diye de sorulmaktadır! Bence Diyanet İşleri Başkanı da Akademi’ye
girmelidir! O “zat-ı profesörleri”,
bilime büyük bir katkıda bulunmaktadırlar:
“Depremi sadece tesadüfle,
fay hatlarıyla izah etmeye çalışmak yetersiz olacaktır. Bu tür afetlerin, sınanmak
için olduğu düşünüldüğünde, depremi yaşayan insanların bu imtihanı verdi (ölerek!!!),
şimdi imtihan sırası geride kalanlardadır (onlar da ölüme hazırlanmalı!!!)... İnsanlar
tarih boyunca doğal afeti yorumlamada zorlanmaktadır; yaratıcı kudret yok sayılarak,
deprem tesadüflere bağlanmamalıdır.. Böyle yapanlar zihin tembelleridir..”
Mehmet Görmez,
unutmayın, profesör doktordur! Diğer profesör doktorlardan ne gibi bir ayrıcalığı
olabilir ki!
***
Bilim akademilerinin dünyada örneklerinin işleyiş
mekanizmaları hakkında okurlarına tek satır bilgi vermeyeceksin, ama TÜBİTAK Bilim Kurulu’nun TÜBA’ya üye
atamasını normal karşılayacaksın. Deniyor ki, “o da bilim kuruludur”! Tabi, o
bilim kurulu üyelerini atayanın Başbakan olduğu belirtilmeden!
TÜBİTAK’a 3 üyeyi YÖK atıyor. 3 üyeyi Bilim Kurulu seçiyor. İkisini
TÜBA seçiyor. Her boş koltuk için ikişer aday öneriliyor ve son seçimi Başbakan
yapıyor!
14 üyeli TÜBİTAK Bilim Kurulu’nun geride kalan diğer 6 üyesi
de, üniversiteyi bitirdikten sonra kamu hizmetinde 10 yıl çalışmış kişiler arasından
seçiliyor. İkisini TOBB; 4’ünü de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı öneriyor.
Tabii, her bir koltuk için ikişer öneri aday arasından, Başbakanın 6 üyeyi atıyor.
TÜBİTAK Bilim Kurulu, bir akademisyenler topluluğu değildir. Aralarında oda başkanları,
sanayiciler vb var!
Özetle hepsi Başbakanın
atamasıdır.. “Başkanın adamları”
böyle oluşuyor! Derin minnet duygularıyla!!! Onlar TÜBİTAK Bilim Kurulu’nu oluşturuyor.
Bu bilim kurulu, Akademi’ye 100 üye atayacak!!!
TÜBA’ya üye seçimi ise, seçkin bilim insanlarınca yapılıyor.
Üst başarı kriterleri aranıyor.. Seçkin üyeler, ancak, en az kendileri kadar
bilimsel başarımı olanlar tarafından seçilebilir!.. TÜBİTAK olsun YÖK olsun,
Akademi’ye ancak en iyi olasılıkla kendi düzeylerinde insanları üye olarak seçerler.
Şüphesiz aralarında “iyiler” olacaktır, ama bunlar vitrini kurtarmak amaçlı kişiler
olacaktır.
İktidarın mdya adamları, istifa edenlere diyorlar ki “yanlış
yaptınız geri dönün... size kapı açık..” Buna işçiler olsa, “patronun grev kırıcıları” diye
seslenirdi! Ayrıca, “merak etmeyin, TÜBA’ya
üye seçerlerken de liyakata dikkat edeceklerdir,” diye de güvence
veriyorlar!
Kah kah kih kih!
TÜBA’ya 100 üye seçme yetkisi verilen iktidarın emir ve
talimatlarını uygulamakla memur YÖK’çülerden seçme yetkisinin, üniversitelere
ve öğretim üyesi derneklere verilmesi önerisi de başka bir zırvalıktır.
Bütün öneriler “Roma’ya” çıkıyor, yani “TÜBA kendi üyelerini kendileri seçmemeli.
Hükümet seçmeli, siyaset seçmeli.. Türkiye’ye evrensel karakterde bir bilim
akademisi gerekmiyor, bilimler akademisine kimlerin gireceğini siyaset saptamalı...”
***
Her zaman şunu kendimize layık görüyoruz: Bu kadarı, Türkiye
için yeterli (Doğu İçin Geçerli,
diploması)!
Akademi’ye seçim mi; eğitim kalitesi mi, iktidarın hukuk
politikası mı, demokrasi uygulaması mı.. Türkiye için yeterlidir bu kadarı..
Daha ötesi, Batı için, gelişmiş uygarlık için geçerlidir!
Akademi’den istifa
etmeyecekler için de bu anlayış geçerli olacaktır:
“Bize yeterli kardeşim, parayı iktidar veriyor... eeee tabi ki düdüğü çalacaktır...”
Akademi’ye parayı sanki babalarından hesabından veriyorlar!
Fransız Bilimler Akademisi de devlet bütçesinden destek
alır.. Orada ve diğer ülkelerde hiç bir iktidarın aklına “parayı veririm, üyeyi de atarım”
gelmez.
Buna cesaret bile edemezler! Neden acaba?
Diyorum ki özetle, bir musibet, özgürlük doğuracaktır!
-Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, Sayı 1287, Gündem, 18 Kasım 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder