SAYFALAR

12 Eylül 2011 Pazartesi

12 Eylül ve Korku Verici Durum


IRAK: ABD Ordusu Irak’ı işgal ederken doğru dürüst savaşmadı, dahası neredeyse hiç savaşmadı... Cepheler kuruldu, karşılıklı bakışıldı, uzaktan uzun menzilli toplar, kısa menzilli füzeler atıldı.. Biraz savaşılır gibi yapıldı... ABD son vuruşu yapmadı, bekledi..
Neyi bekledi? Irak ordusunu yöneten general ve albaylardan bir kısmıyla sürdürülen pazarlıkların bitmesini.. Daha sonra hesaplar kesildi, paralar ödendi, sözler verildi, Amerikanın yolları açıldı... Irak ordusu cepheden yarıldı, küçük bir kısım savaşır gibi yaptı, Amerikalılar onları da tepeledi ve Irak ordusu çöktü.
Amaç, Irak’ı işgal ederken en az kayıp vermekti. Burada paranın gücü konuştu.. Irak ordusunun subayları umutsuz bir durum karşısında, savaşmak-yenilmek ve ölmek-öldürülmektense, karşılarındaki büyük güce satılmanın daha akli olduğuna karar vermişlerdi!
***
LİBYA: Libya’da Kaddafi’nin bütün can alıcı noktaları, merkezleri, NATO uçaklarınca bir birardına tam hedeften vuruldular. Trablus’ta umulan Kaddafi direnişinden eser bırakılmamıştı. Savaşı bitiren saldırı çok hızlı ve ani olmuştu!
Ortaya çıkıyor ki, önemli bütün hedefler Kaddafi’nin karargahındaki casus/casusların bilgi sırdırması hem de “yabancı”ların Trablus ve Libya’da kurdukları ve kısmen Tunus üzerinden yönetilen casusluk ağının tıkır tıkır işlemesi sayesinde, Kaddafi kağıttan kaplan gibi devriliverdi!
Direnişi örgütleyenler konuşuyor: Kaddafi’nin gizli servisinden, Ordudan ve yakın çevresinden sürekli ve düzenli aldığımız bilgilerle, Kaddafi güçlerinin bütün harekât planlarını izliyorduk ve NATO ile eşgüdüm içinde çalışıyorduk.
***
TÜRKİYE: Işık Koşaner’in, Genel Kurmay Başkanı iken yakın çevresindeki generallerle yaptığı kapalı kapılar ardındaki konuşmaların ses kayıtları yayımlandı gazetelerde. Koşaner istifa ettikten sonra. Artık kim bu yapanlar diye araştıracak gücü sıfırı tükettiğinde!
Koşaner, anımsarsınız, Ordu’da yanlışlıkları eleştiriyordu. Ve özellikle 1. Ordu’dan, seminer not ve kayıtlarının olduğu gibi çalınıp dışarıya servis edilmesine ateş püskürüyordu. Bu senaryoların üzerinde çalışılarak, bilindiği gibi, üzerlerine darbe planları yazılmış ve Balyoz uydurukluğu Türkiye’ye yutturulmuştu! Ordu bir vuruşta darmadağınık edilmişti!
Koşaner, namerdin eline herşeyi vermişiz, ne konuştuysak var ellerinde, diye nitelendiriyordu, planların çalınmasını ve dışarıya servis edilmesini!
Pardon, bu tam bir casusluktu. Koşaner, aslında, Ordu içindeki casusların cirit attıklarını üstü kapalı bir dille dile getirdiği kapalı kapılar ardındaki konuşması da kayda alınıyor ve dışarıya sızdırılıyordu! 
Koşaner casusların denetimi altında çalışmıştı! Genel Kurmay Başkanının yakın çevresi de casuslarla doluydu demek ki!
Ordu içinden hem de üst düzeyde bilgi - belge dışarıya akıyorsa, orada gizli bir şey yok demektir. Pardon, gizli bir casusluk şebekesi var demektir!
Bu bilgiler ister iktidarın polisine, fetocusuna aksın, ister gazetecisine.. Alınıp satılan mal demektir onlar. Dışarıya çıktıktan sonra, İsrail’e de gider, CİA’sına da! İran’a da, Rusya’ya da!
ABD ile iç içe bir Ordumuz var hâlâ.
İçlerinden bazılarının ABD’nin denetiminde hareket ettiğini, bu durumda varsaymak gerekir. Cemaatin- iktidarın ve gizli servislerin denetiminde. İç içe bir ağ.
Öyle anlaşılıyor ki, özellikle İstanbul üzerinde yoğunlaşmışlar!
***
Ben şimdi ne demek istedim, bütün bunları yazarak, doğrusu tam da bildiğimi söyleyemem...
Biraz raslantısal oldu ve yukarıdaki olgular da birbiriyle ilintisiz raslantısal olarak arka arkaya geldi, bile diyebilirim!
Ama epey korku verici bir durum.
Ordu’yu, ülkeyi, bu durum yönetiyor!
***
Sahi bugün 12 Eylül (1980) değil mi!
Ülke darmadığınık ve despotluğa dörtnala koşarken, Ordu’ya vurma günü! Acılarımızı ve yaşadığımız felaketleri dile getireceğiz şüphesiz ki! 
O gün Ordu ABD güdümünde darbe yaptı..
Bugün ABD Orduya karşı, emrindeki sivil güçlerle, düne kadar en yakın müttefiki kurumu darmadığınık yapmakla meşgul..
Solcu eskileri, iktidar liboşları, 12 Eylül mağdurları vb., bu kez ABD ile müttefik, Ordu’ya vur babam vur durumundalar!
Hadi bakalım! Bu problemi çözelim!
--12 Eylül 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder