IRAK:
ABD Ordusu Irak’ı işgal ederken doğru dürüst savaşmadı, dahası neredeyse hiç
savaşmadı... Cepheler kuruldu, karşılıklı bakışıldı, uzaktan uzun menzilli
toplar, kısa menzilli füzeler atıldı.. Biraz savaşılır gibi yapıldı... ABD son
vuruşu yapmadı, bekledi..
Neyi bekledi? Irak ordusunu yöneten general ve
albaylardan bir kısmıyla sürdürülen pazarlıkların bitmesini.. Daha sonra
hesaplar kesildi, paralar ödendi, sözler verildi, Amerikanın yolları açıldı...
Irak ordusu cepheden yarıldı, küçük bir kısım savaşır gibi yaptı, Amerikalılar
onları da tepeledi ve Irak ordusu çöktü.
Amaç, Irak’ı işgal ederken en az kayıp vermekti.
Burada paranın gücü konuştu.. Irak ordusunun subayları umutsuz bir durum
karşısında, savaşmak-yenilmek ve ölmek-öldürülmektense, karşılarındaki büyük güce satılmanın daha akli olduğuna karar vermişlerdi!
***
LİBYA:
Libya’da Kaddafi’nin bütün can alıcı noktaları, merkezleri, NATO uçaklarınca
bir birardına tam hedeften vuruldular. Trablus’ta umulan Kaddafi direnişinden
eser bırakılmamıştı. Savaşı bitiren saldırı çok hızlı ve ani olmuştu!
Ortaya çıkıyor ki, önemli bütün hedefler Kaddafi’nin karargahındaki casus/casusların
bilgi sırdırması hem de “yabancı”ların Trablus ve Libya’da kurdukları ve
kısmen Tunus üzerinden yönetilen casusluk ağının tıkır tıkır işlemesi
sayesinde, Kaddafi kağıttan kaplan gibi devriliverdi!
Direnişi örgütleyenler konuşuyor: Kaddafi’nin gizli servisinden, Ordudan ve
yakın çevresinden sürekli ve düzenli aldığımız bilgilerle, Kaddafi güçlerinin
bütün harekât planlarını izliyorduk ve NATO ile eşgüdüm içinde çalışıyorduk.
***
TÜRKİYE: Işık
Koşaner’in, Genel Kurmay Başkanı iken yakın
çevresindeki generallerle yaptığı kapalı kapılar ardındaki konuşmaların ses
kayıtları yayımlandı gazetelerde. Koşaner istifa ettikten sonra. Artık kim bu yapanlar diye araştıracak gücü
sıfırı tükettiğinde!
Koşaner, anımsarsınız, Ordu’da yanlışlıkları
eleştiriyordu. Ve özellikle 1. Ordu’dan, seminer not ve kayıtlarının olduğu
gibi çalınıp dışarıya servis edilmesine ateş püskürüyordu. Bu senaryoların
üzerinde çalışılarak, bilindiği gibi, üzerlerine darbe planları yazılmış ve
Balyoz uydurukluğu Türkiye’ye yutturulmuştu! Ordu bir vuruşta darmadağınık
edilmişti!
Koşaner, namerdin
eline herşeyi vermişiz, ne konuştuysak var ellerinde, diye
nitelendiriyordu, planların çalınmasını ve dışarıya servis edilmesini!
Pardon, bu tam bir casusluktu. Koşaner, aslında,
Ordu içindeki casusların cirit attıklarını üstü kapalı bir dille dile getirdiği
kapalı kapılar ardındaki konuşması da kayda alınıyor ve dışarıya
sızdırılıyordu!
Koşaner casusların denetimi altında çalışmıştı! Genel Kurmay Başkanının yakın çevresi de casuslarla doluydu demek ki!
Koşaner casusların denetimi altında çalışmıştı! Genel Kurmay Başkanının yakın çevresi de casuslarla doluydu demek ki!
Ordu içinden hem de üst düzeyde bilgi - belge
dışarıya akıyorsa, orada gizli bir şey yok demektir. Pardon, gizli bir casusluk
şebekesi var demektir!
Bu bilgiler ister iktidarın polisine, fetocusuna
aksın, ister gazetecisine.. Alınıp satılan mal demektir onlar. Dışarıya
çıktıktan sonra, İsrail’e de gider, CİA’sına da! İran’a da, Rusya’ya da!
ABD ile iç içe bir Ordumuz var hâlâ.
İçlerinden bazılarının ABD’nin denetiminde
hareket ettiğini, bu durumda varsaymak gerekir. Cemaatin- iktidarın ve gizli
servislerin denetiminde. İç içe bir ağ.
Öyle anlaşılıyor ki, özellikle İstanbul üzerinde
yoğunlaşmışlar!
***
Ben şimdi ne demek istedim, bütün bunları
yazarak, doğrusu tam da bildiğimi söyleyemem...
Biraz raslantısal oldu ve yukarıdaki olgular da
birbiriyle ilintisiz raslantısal olarak arka arkaya geldi, bile diyebilirim!
Ama epey korku verici bir durum.
Ordu’yu, ülkeyi, bu durum yönetiyor!
***
Sahi bugün 12
Eylül (1980) değil mi!
Ülke darmadığınık ve despotluğa dörtnala
koşarken, Ordu’ya vurma günü! Acılarımızı ve yaşadığımız felaketleri dile
getireceğiz şüphesiz ki!
O gün Ordu ABD güdümünde darbe yaptı..
Bugün ABD Orduya karşı, emrindeki sivil
güçlerle, düne kadar en yakın müttefiki kurumu darmadığınık yapmakla meşgul..
Solcu eskileri, iktidar liboşları, 12 Eylül
mağdurları vb., bu kez ABD ile müttefik, Ordu’ya vur babam vur durumundalar!
Hadi bakalım! Bu problemi çözelim!
-- 12 Eylül 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder