Okur çok sert, lütfen
Perşembe yazınızda CHP’nin yemin etme kararını eleştirin..
Okura evet, ama konu çok yönlü..
Metni okuyunca, CHP’nin AKP ile neden söyle bir anlaşma
yaptığını sordum kendime.. kendileri bir açıklama yapabilir ve amacımız toplumda bu çok önemli konuda bir
farkındalık yaratmaktı ve Meclis’de yasal girişimlerde bulunmak üzere şimdi
yemin etmenin doğru olacağı kararına varıldı, diyebilirlerdi..
CHP’nin direnme kararlığıyla karşılaştırdığınızda, metin
entipüften..
İki nokta:
İlki, CHP “bundan sonra ne yapacağını
bilemedi”, ve ikincisi “partinin
çoğunluğu yemin etme isteğindeydi.”
Birincisi, iyi
tasarlanmamış bir eylem kararını gösteriyor. İlk adımdan sonra, boşlukta
kaldılar. Milletvekillerinin çoğu yemin isteğindeyse eğer, B planınız olsa bile
uygulama zorluğu da çekebilirsiniz.. her iki durum da, bir planın çok iyi
tasarlanması ve hayata geçirilmesi gerektiğini göstermekte..
Parti vur patlasın
çal oynasın görünümünde. Onu da
alalım bunu da vitrinde gösterelim bakışıyla bir parti meclisi ve
milletvekili yapısı oluşturursanız, üç beş parçalı değil, her “yetkili” bireyin
tek başına büyük bir siyasi odak olduğu bir parti olursunuz. Büyük adım
atamazsınız! Çok önemli bir süreç içinden bir çıkış ararken, birileri kalkıp “CHP’nin şu 6 okunu tartışalım”, “Acaba
Atatürk’le ilişkimizi nasıl yeniden düzenleyelim”, “CHP tarihi yüklerinden
kurtulmadıkça, ağzıyla kuş tutsa iktidar olamaz..” gibi zırvalıklarla
uğraşabilir ve bunları partiye dayatabilir..
Herkesin kafasında bir dizi sorun vardır, çok önemli
gördüğü.. Oysa çoğu aptalcadır! Ülkenin ve partinin değil kendisinin kişisel
sorunudur!
Hiç kimse, şu kişi vitrine kondu düşüncesiyle
CHP’ye oy vermedi!
Durum gösteriyor ki, iş yapan, eylem birliği içinde
olabilecek, yürekten partili ve mücadeleci kişilerin yönetimin ana
kademelerinde bulunması, birinci derecede önemlidir.. Bir kaç kişi süs olarak
orada olabilir şüphesiz ki! Veya buna bile gerek mi var?
***
Sonuçta anlaşıldı ki, yemin etmeme belki de sürdürülebilir
değildi.. Eğer büyük hacimli olarak planlı düşünülmediyse..
O durumda, başı sonu
belirli bir süre içinde, yemin etmeme eylemi gerçekleştirilir, yoğun olarak
bir çalışma yapılır, çok büyük bir farkındalık ve haklılık yaratılır, sonra
Meclis’e gidilir ve büyük bir yasal demokrasi mücadelesi verilir..
CHP adına konuşan pek çok kişi çok kötü sınav verdi.. Parti
başkanlığı, egoları her zaman tepede olan entelektüel bireylerin, parti iradesi
içinde verimli bir yöne nasıl kanalize edebileceği konusunda, epey çaba
sarfetmeli..
Erdoğan her türlü siyasi etiği bir kenara bırakak, “ortak
açıklama”yı bile bir kenara iterek, vurdukça vuruyor.. Eh yani, CHP’nin bile
bundan öğreneceği bir şeyler vardır! Yoksa hayal mi kuruyorum?
***
Bütün bu zırvalıklarımdan sonra, şunu söyleyebilirim:
Eylemin başlangıç ve bitimi sürecinde bir fiyasko vardır. Ama amaç,
* büyük bir farkındalık yaratmak,
* demokratik dönüşümlerin aciliyetine vurgu yapmak,
* Meclis’te sürekli demokratik yasal değişiklikleri gündeme
getirmek,
* dört yıl boyunca demokratik bir ülke için, CHP’nin
belirlediği bir eylem planını hemen uygulamaya koymak.. idiyse eğer, eyleme
iyimser yönden bakılablir..
Nitekim, özel yetkili
mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin ilk yasa önerisi, sanki bu yönde atılmış
bir adım..
Düşüncem, CHP’nin Meclis’e, demokratik dönüşüm adımlarıyla damgasını vurmasıdır.. Bu amaç için
bir milletvekili örgütlenmesi yapılmalı..
Şüphesiz, AKP’nin anti demokratik tutumuna söz söyleyemeyen
bir dizi liberal/ solcu eskisi satılmış köşe, her adımda CHP’yi diline
dolayacaktır.. Sürüngenlerin dönemindeyiz..
--
OKUR NOTU:"Cumhuriyet,
Okurlar, Medya" yazınızda bazı okurların yakınmasını yansıtıp; Cumhuriyet
gazetesinin temel özelliklerini sıralıyorsunuz. Cumhuriyet gazetesi için, gazetelerin gazetesi diyorum; ama ne
yazık ki gazete, sevenlerinin halkasını genişletemiyor. Gazetenin yelkenleri
aydınların elinde, ama avam tabakasını kucaklayamıyor. Bu nedenle gazetenin
hakiki dostları gazeteye kem gözle bakıyorlar. Bence öncelikli hedef; tabanın
dertlerini dert edinerek onları derin uykudan uyarmak olmalı. (Esat Yavuztürk)
--14 Temmuz 2011 / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder