Çok özel bir resmi görevi: AKP Genel Başkan Yardımcısı, Tanıtım ve Medya Başkanı, Parti Sözcüsü.
Hımmm... Avrupa’nın belli başlı ülkelerinde iktidar ve ana muhalefet partilerinin tüzük ve yapısına baktım. Görebildiklerimin hiç birinde, genel başkan yardımcısı statüsünde böyle tanımlanmış bir görev yok. Basın merkezleri var vs.
Çelik’in web sitesine girdim ve siteye konmuş açıklamalarına baktım. Her konuda konuşuyor. Sadece parti ile ilgili değil, hükümete, Erdoğan’a, olaylara, hatta diğer bakanlara ve icraatlerine yönelik muhalefetin tüm laf atmalarına, suçlamalarına bir yanıtı var. Tabi, gazetelerdeki demeçleri daha zengin.
Bazen “Parti” bazen bir “bakan” oluyor, bazen de “Erdoğan”.. Hükümet sözcücü gibi de! O kadar “yetkili” ki, öğretmenlerin sorunları da, polislerin istekleri de, neredeyse hemen herşey ondan sorulabiliyor! Kayseri Belediyesindeki yolsuzluk atağına göğsünü geriyor, Elazığ belediyesindeki yolsuzlukta da, izin vermeyen Bakanını koruyor.
Hüseyin Çelik, esas olarak bir kaleci..
Hükümet kalesine yollanan her “topu” tutmak, Parti ve hükümet “oyuncularına” kanat germek onun ana görevi. Aynı zamanda bir “şütor” de, yani rakip kalelere durmadan saldırı halinde.
Bütün bu icraatı sırasında, ahlaki olsun olmasın, uysun uymasın, haklı veya haksız, doğru veya yanlış, bütün “araçları” kullanır
Bir demagog? Evet, fazlasıyla! Önemli olan, bir dizi laf kalabalığı içinde, su üzerinde kayığını yüzdürebilmek!
Bu açıdan başarılı bir propagandist!
Günde beş kez de olsa konuşur; bu alanda Başbakan’la yarış halindedir! Erdoğan onu boşuna “propagandadan görevli başkan yardımcısı” yapmadı!
***
“Hakkaniyet”li, “demokratik” görünmeye çalışır. Ama konuşmaları çelişki içindedir: Örneğin, Süheyl Batum’un, Silivri tutuklularını milletvekili gösterme önerisine şöyle çatar: “Ergenekonu halkımız çok iyi biliyor.. henüz yargılama sürdüğü için insanları suçlu olarak damgalamayız.. CHP her zaman zaten karanlık güçlerin... millet iradesine karşı çıkanların yanında olmuştur. Darbelerin arkasındaki güç, şakşakçısı ve zaman zaman hazırlayıcı güç olmuştur.” (25 Ocak; CHP, hakaret davası açtı mı, yoksa yedi yuttu mu bilemem)
Bir yandan yargılananlar için “masuniyet karinesi” der, ama onları darbeciler diye mahkum eder ve CHP’ye saldırır!
“8 yıldır iktidardasınız, Türkiye neden dünya demokrasi endeksinde, ‘a) demokratik, b) eksik ve hataları olan ama demokratik, c) melez, d) otoriter’ rejimler sıralamasında, üçüncü kategoride (melez) rejimler arasında yer alıyor”, diye sorarsınız.. (Şirin Payzın’ın programı, 28 Ocak)
Bunları duymaz, kendisi bir kategori uydurur hemen “Türkiye bürokratik cumhuriyet rejimiydi, şimdi demokratik cumhuriyete geçiyor” der! “İnsan hak ve ihlalleri, işkence, kötü muameleyi araştıran evrensel raporlarda neden hala ön sıralarda”, “neden AİHM’de en çok davalı ilk üç ülke arasındayız” diye sorarsınız...
Verdiği yanıta bakar mısınız: “8 yıl ülkelerin hayatında nedir ki?” Demokrasiyi yerleştirmek için anlaşılan bir otuz kırk yıla daha ihtiyaçları var! Oysa, AKP’nin “demokrasi” yolunda attığı her adım, ülkeyi “demokrasi endeksi”ndeki en alt kategoriye, diktatörlük-otoriter rejimlere yaklaştırmaktadır!
“Silivri tutuklularını ne zaman bırakacaksınız” diye sorarsınız.
- Biz mahkeme değiliz. Bu mahkemenin işi.. Gönül ister ki tutuksuz yargılansınlar.
- Şunu diyebilir miyiz: “Çelik, Silivri’de yargılamalar tutuksuz yapılmalıdır, düşüncesinde”
- Yo böyle demiyorum, yargıçlar bunu bilir, belki delilleri karartma durumu vardır. Bunun için yeni hukuk reformu yapmamız gerekir
-Sayın Çelik, bütün deliller toplanmış, sorguları yapılmış, 3 yılı aşkın süredir içerideler... Hangi delillerden bahsediyorsunuz! Kamu vicdanı sızlıyor, Silivri’de tahliye kararı veren bütün yargıçları görevden aldınız... “mahkeme bilir” diyorsunuz..
***
Çelik engelsiz propaganda yapmayı sever. 8 yıllık iktidar ve siyaset hayatı, bir kitaba konu olacak zenginliktedir. O aynı zamanda “iktidarın tarihçesi”dir de. Van Üniversitesi operasyonu, başarı hanesinde mümtaz bir yere sahiptir...
Üstlendiği görevi yerine getirmede çok başarılıdır! Bu hakkını verdim, Çelik de teşekkür etti.. Erdoğan Cumhurbaşkanlığına geçince, Parti liderliğini hakkedecek bir çalışma temposu içindedir!
Yine de aklıma, hiç bir demokratik Avrup ülkesinde olmayan “AKP Genel Başkan Yardımcısı, Tanıtım ve Medya Başkanı, Parti Sözcüsü” sıfatı ve bu doğrultudaki hayatı geliyor..
Yaşlandım galiba, belleğimde tarihten, buna benzer izler var, ama onları bulup çıkartamıyorum, neydiler acaba!..
---