On yılı aşmış Roma'ya gelmeyeli.. Aaa herşey yerli yerinde! Sanki değişen bir şey yok gibi! (Çevresiyle ilgilenmiyorum!) Acaba döndüğümde İstanbul'u yerli yerinde bulacak mıyım, duygusu içinde yaşayanlar için, Roma'da hemen herşeyin aynı kalıyor olması, biraz şaşkınlığa neden olabilir!
Dahası, şöyle de düşünebilirler:
- Yahu ne kadar eski bir yer olarak kalmış burası! Binalar eski, kentte bi tane gökdelen bile yok! Modernliğin m sini bile duymamışlar! Tam bir fosil! Arkaik! Hangi çağda yaşıyorlar burada?! Şöyle bizim inşaatçıları buraya bi sokacaksın, beş yıl içinde tepeden tırnağa pırıl pırıl bir kent inşa edcekler İtalyanlara! Bu ne sıkıcı bi hayat böyle! İstanbul için öyle mi ya! Sürekli bir heyecan! Dün geçtiğin yeri tanımayazsın! Bir bakmışsın pırıl bir modern bina! Arkada bir alışveriş merkezi, dünya çapında!
Adam haklı! Roma'da onbinlerce adım attım, bir tane AVM yoktu!
İstanbul'un her bir caddesinde bir AVM... Kentin en eski özgün bir iki bölgesinden Beyoğlu'da bile bir spor kulübü başkanı, üstelik kentin en önemli sineması Emek'i de yerle bir ederek, bir AVM yapmıyor mu!
Her gün, değişim değişim diye cartlayan, kendi kafasına uygun olmayan her herşeyi fosiller olarak niteleyen siyasi ve kültürel borazanlar, edep ve hayalarına uygun olarak susuyorlar!
***
Roma'yı dinliyorum. 15 yıl önceki Michelin Roma rehberini kullanıyorum hâlâ! Bu rehberi o zamanlar çok sevmiştim, çok pratikti, entelektüel dedikoduculuğu da fena değildi; ancak bu kez farkettim ki çok çok katolik ve İtalyan, bilgi çeşitliliği az! (Yoksa Michelin'in Barselona'sı mı kaliteliydi!) Zaten kitap da bizi terketti, kimbilir hangi kafede, pizzacı veya makarnacıda unutturdu kendini! Daha iyi bir rehber kitap aramalıyız.
Roma piazza'larla (meydan) dolu! Birinden çıkıp kısa bir sokak-cadde yürür, öbürüne girersiniz! Her meydanın oluşmasına neden olan da bir bina, kişi, olay, zengin(lik) var sanki. Ama kenti yaşanır kılan da bu meydanlar. Roma'nın bütün çeşmeleri buralarda..
Elde/cepte, mutlaka gidilecek, görülecek yenilecek, kahve içilecek, gezilecek yerlerin listesi! Oradan buradan akan bilgiler! Çok şükür, Özlem sayesinde, üstü çiziktirilmemiş hiç bir yer kalmadı! Ayaklara karasuların inmesinin (yoksa sürünmenin mi demeliydim) anlamını, bir kez daha öğrendim!
Colosseum (tarihin en büyük -her türlü- gösteri ikonu) ile tarihi merkez arası büyük caddenin her iki yanı arkeolojik kazı alanı! Roma İmparatorluğu'nun Doğu merkezi İstanbul'u düşünüyorsunuz ister istemez! Sultanahmet'i ve geniş çevresini, Büyük Saray'ı! Biz, Büyük Bizans Sarayının üzerini lüks otelle kapamak yarışındayız.
Oysa, insanlık geçmişin peşinde daha çok koşmaya başladı! Elde eski olarak kalan ne varsa, en büyük zenginlik! Dünyada güncel herşeyin giderek birbirine benzediği çağımızda, ülkeleri birbirinden farklılaştıran ve ilginç kılan en büyük ayıraç, geçmişi ve kültürü. Sizi özgün kılan ne ayrıcalığınız varsa, küresel arenada, en değerli varlığınız olarak ortaya çıkıyor. Eğer bunu inşa edebilmeyi akıl edecek bir kafanız ve beceriniz varsa!
***
İstanbul'un “çağlar öncesi”ndan kalmış en özgün yeri olan Adalar'ı da “modernleştirme” ve “İstanbullaştırma” fitne fücürlüğü, “turistik yapacağız” diye iş makineleriyle Büyükada'ya girdiğini anımsadım burada. Belediyecilerin, onların dernekçi-vakıfçı- inşaatçı “okumuş yazmış” destekçilerinin de yardımıyla!
Ve arka planda ise, artık giderek sözdeleşen koruma kurullarının kararları!
Bu kurullar, iktidarın bozuculuğu çürüyücülüğü sayesinde “tak fişi bitir işi” şıpşaklığına dönüşüyor. Ahlaksız siyasi ve toplumsal yapı, onyıllardır süren “çivi bile çaktırmıyorlar” edepsiz propagandası ile, tarihi kurulları dönüştürdü! Tıpkı çevreyi mahvetmek için kurulan çevre bakanlığı gibi...
Roma, yine fazla kutsal bir yer! İnsanı boğuyor! Bu açıdan bir yazı daha yazacağım...
İyi pazarlar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder